Sinan Hoca'nın Sırrı

6K 350 5
                                    

Savaş tüm cesaretini toplayarak Nisan'ı takdim etmişti ailesine.

Öylesine bir deli cesaretiydi ki bu, düğünü terkedip iki gün sonra başka bir kızla eve geliyordu.
Eceline susamıştı adeta.
Eve büyük bir kaos hakimdi.
Beyler çalışma odasına girmiş, hararetli bir konuşma yapıyorlardı.
Nisan ise salondaki siyah koltuğa oturmuş Savaş ve diğerlerinin odadan çıkmasını bekliyordu.
Bu sırada evi inceleme fırsatı da bulmuştu.
Ev avangart tarzda dekore edilmişti ve çok şık görünüyordu.
Ama aklı hala içerideydi.
Savaş'ı umursuyordu.
Ona hesap soruyorlar mıydı, yoksa gündemi değiştirmeyip Demirin belalısını mı arıyorlardı?
Kafasında birçok şey vardı.
Merak içinde ayak parmaklarını yere indirip kaldırıyordu Nisan.
Derken çalışma odasından sesler tekrar yükseldi.
Içeriden bir hışımla çıkan Demir ters bir ifade ile Nisan'a yaklaştı ve derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
Nisan o kısacık birkaç saniye içinde bir çok şey kurmuştu kafasında. Yakalandığını düşünmeden edemiyordu, "Buraya kadarmış " diye mırıldandı.
Demir sakin bir ses tonu ile "Kusura bakma, kötü bir gün geçiriyorum. Bu arada aileye hoşgeldin." dedi ve cevabını dahi beklemeden arkasını dönüp gitti.
Nisan ne olduğunu bile anlamamıştı, kafasını odanın kapısına çevirdiğinde kendisine bakıp gülümseyen Savaş'la göz göze geldi.
Içeride ne konuşulduysa konuşulsun, bugün Uçer'lerin evinde kazanan kişi Savaş olmuştu.
Normalde böyle önemli bir zafer için gözyaşı dökebilirdi Nisan, sevinç çığlıkları atabilirdi, kendisine böyle sahip çıkan bir sevgilisi olduğu için çok şanslı olduğunu da düşünebilirdi, hiç birini yapmadı, yalnızca gülümsemekle yetindi..
Normalde Savaş bu evde yaşamıyordu, arada bir gelir yemeğe katılır ve eger saat geç olduysa tek gecelik burada konaklardı.
Odası her gün temizlenir, hazırlanır, Savaş gelmese dahi onu beklerdi.

Savaş Nisan'ın yanina yaklasti ve elini tuttu, ardından "Evime gidelim demek isterdim ama bir süre burada kalmamız gerekiyor aşkım, ama istemiyorsan kalmayız tabi, hem Duran'lardan hem de bazı sıkıntılı durumlardan kurtulana kadar burada kalmak en iyisi" dedi Nisan'a.
Nisan kafasını iki yana sallayarak "Sen neredeysen ben oradayım aşkım" diye yanıtladı ve merdivenlere doğru ilerledi. "Çok yorgunum, odanı gösterirsen biraz dinleneyim" diye de devam etti.
Savaş gülümsedi ve ona odaya kadar eşlik etti.
Nisan odaya girdiğinde ağzı hayretle açıldı, içeride bir sürü kupa ve madalya vardı.
Şaşkınlık içinde bir tanesini eline aldı ve "Bu senin mi?" diye sordu.
Savaş kafasını sallamakla yetindi, aynı zamanda gözlerini kaçırıyordu. Savaş'ı ne kadar da az tanıyordu.
Bu düşünce içini acıttı Nisan'ın,  Savaş'ın elini tutarak "Bir ara anlatmalısın " dedi tebessüm ederek.
...
Savaş çıktıktan sonra banyoya yöneldi Nisan.
Duşa girdi, ılık su teninden akıp giderken, o ne kadar tehlikeli bir işe giriştiğini düşünüyordu.
Babası ve kardeşi için, adaleti sağlamak için elinden geleni yapmak zorundaydı.
Arada Savaş'ın olmasi kalbini paramparça etse de yolundan dönmeye niyeti yoktu.
Duştan sonra eline telefonu aldı ve Sinan hocaya durum bildiren bir mesaj attı ve yatağa uzanıp kendisini derin uykuya teslim etti.
Sinan hoca bir süre Trabzon'da Nisan'dan haber bekleyecekti. Yakalanırsa oyun biterdi.
Adımlarını mantık çerçevesinde atmaları gerekiyordu, yoksa kaybeden kendileri olacaktı.
Aslında kendisinin kaybedip kaybetmemesi umrunda bile değildi. Tek düşündüğü Nisan'dı.
Ilk gördüğü günden beri aşkı ile kavruldugu, en büyük sırrı olan Nisan..
O sadece kendisi ile olabilirdi, onu sadece Sinan mutlu edebilirdi. Zamanı geldiğinde duygularını açıklayacaktı tabi, ama önce Savaş'ın aradan çekilmesi gerekiyordu...

Nisanın Savaşı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin