Medyada Savaş
Savaş kaldığı suit odanın penceresine doğru yanaştı ve şehrin gece manzarasına kapıldı.
Hırçın Trabzon..
İçkisinden bir yudum aldı ve kafasını cama yasladı.
Onu tamam yapan, varlığına anlam katan, gördüğü tüm renkleri canlandıran, hayatında bir filiz yeşerten, nefes almasını sağlayan yegane kadın en çetin sınavı olmuştu..
Hayatındaki herşeyi silebilirdi; para, nam, ailesi dediği ama hiçbir zaman sıcaklığını hissetmediği kişiler, hepsi, herşey gidebilirdi. Sadece Nisan yeterliydi. Asla ikna edemeyecekti belki de, asla affettiremeyecekti kendini biliyordu. O kadar zarar vermişti ki ona, o denli imkansız kalmıştı ki kendisine.
Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve öfke ile bağırarak diğer elindeki kadehi yere fırlatıp tuzla buz etti. Acı bir feryat koptu ta derinlerinden.
Bir kaç gün öncesine kadar acısından Nisan'ı sorumlu tutuyordu, aldattı beni diyordu, içi sızlıyordu ama dayanabiliyordu.
Vildan hanımın ifadesi gözünün önüne geldi, haklıydı kadın. Ağzını açıp cevap verememesi de ondandı.
Peki Nisan'ın uzattığı eli tutmaması.. Çok büyük bir acıydı bu..
Aynadaki yansımasına baktı, giderek babasına dönüşüyordu, o nefret ettiği kişiliğe girmenin düşüncesi bile iğrendiriyordu.
Hızını alamayarak duvardaki aynaya bir yumruk attı. Elleri kan içinde kalmıştı. Umrunda bile değildi, yere çöktü ve bir süre öylece kaldı.
Deneyecekti, tekrar konuşacaktı Nisan'la. Böyle bitemezdi, bitmemeliydi.
Çalan telefon bile umrunda olmadı Savaş'ın. "Arayan Nisan olmadıktan sonra ne fayda" diye mırıldandı.
Odasının kapısı tıklatıldığında ise ağzından sert bir küfür çıktı Savaş'ın. "Bu lanet otelde bir dakika huzur yok mu lan" diyerek kapıyı açtı.
Karşısında duran kişi Nisan'dı. Gülümseyerek kendisine bakıyordu. "Ben geldim." dedi ve içeriye bir adım attı. Ardından devam etti "Biliyorum bu senin repliğindi ama bu seferlik ben kullanıyorum."
Savaş hem şaşkın hem de sersem bir hal almıştı.
Nisan birden Savaş'ın kucağına atladı ve onu var gücüyle sarmaladı. Savaş da ona sarılıyordu. Nisan'ın saçlarını okşadı ve kokladı. Cennet kokuyordu saçları, huzur kokuyordu.
"Rüya mi görüyorum, burda mısın? " diye sordu Savaş.
Alkolden miydi bilememişti.
Nisan Savaş'ın kafasını iki elinin arasına alarak gözlerinin içine baktı ve "Artık ayrılık yok aşkım, sana geldim işte, Savaş'ın Nisan'ı olmaya geldim." dedi ve dudaklarını dudaklarına bastırdı. Tutku dolu bir şekilde öpüşmeye başladılar.
Artık dönüşü yoktu, Nisan bu tehlikeli yola kendi isteği ile çıkmıştı.
Evet, Savaş'ı çok seviyordu ama nefreti aşkını çoktan bastırmıştı. Öfke tüm kalbini mühürlemişti adeta. Eğer o büyük gün geldiğinde yoluna çıkarsa Savaş'ı da ezip geçecekti.
Sadece bir amaç uğruna yaşamaya karar vermişti. Hayatlarını mahveden o ailenin evine yıldırım gibi düşecekti. Acı nedir öğretecekti onlara..
Beyninde yankılanan tek bir kelime vardı..
'Intikam...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisanın Savaşı (Tamamlandı)
RomanceUsulca yaklaştı sevdiğine... Dudaklarını onun dudaklarına değdirdi... İkisi de titriyordu.. Bir süre öyle hareketsiz kaldılar... Nefesleri birbirine karıştı... Seni seviyorum" dedi Nisan... Yeşil gözlerini Savaş'ın kahverengilerine teslim ederce...