Hayat öyle manidardı ki, tıpkı ellerimin arasında kana bulanmış melek figürlü biblo gibiydi. Sanatkâr aslında bibloyu iyiliği yansıtması için işlemişti ama ele geçirildiği anda kana bulanmış, parçalara ayrılmıştı. Aynaya yansıyan ve bulmacadaki yedi farksız hayatım gibi...Ellerimin üzerinde olan kan ve üzerime ağırlığı çöken ölü bedenle alışılmamışlığın içerisine girmiştim. Bedenim şoku yaşarken ruhum kayıplara karışmış, tepkisiz oluşumun sebebi olmuştu. Yaşadığım bütün o duygu yoğunluğu sanki hiç uğramamış gibiydi.
Gözlerimin önünde beliren görüntü buz gibiydi. Bembeyaz karın altında hayalimde kurguladığım kapalı gözleri bir anda açıldı. 'İşte yine yaptın. Birini daha öldürdün. Böyle gidersen seri katilden bir farkın kalmayacak Berfu.'dedi. Sonra birden ses kesildi, görüntü kaybolmaya başladı ama açık kalan gözleri bir türlü silinmiyordu. Bedenimi esir alan titreme uzuvlarıma acı veriyordu.
Göğsüme damlayan sıcak sıvıyla ruhum bedenimi buldu ve sinir krizi geçirmem an meselesi haline geldi. Bacaklarımın arasında yatan adamın bütün benliğini tenimde hissetmeye başladım. Vücudumdaki bütün acıları hisseder hale gelmiştim. Yanda olan ellerimi kaldırıp üstümdeki ağırlıktan kurtulmaya çalıştım ama bu mümkün değildi. Öyle ağırdı ki altından çıkamayacaktım ve enselenip hapishaneyi boylayacaktım.
Gözümden süzülen yaşlar kulaklarımdan yatağa damladı. Buna izin veremezdim. Önce bu ağır bedenden kurtulmalıydım. Sonrasını kurtulduğumda düşünürdüm.
Kontrolümden çıkan titremelerimle altında çıkmaya çalışırken, ağır bedeni kaldıramayacağımı anlamıştım. Kollarımı Serdar'ın beline yerleştirip onu üstümden kaydırmak için yana çekmeye çalıştım. Bedeni yana kaydırdıkça bende kendimi ters yöne doğru çekiyordum. Kırılan biblonun parçaları, sırtıma ve kollarıma batıyordu ama bu umurumda değildi. Tek istediğim şey bu yerden kurtulmaktı. Kana bulanmış kafası göğsümde oynadıkça kanın sıcaklığı ve cıvıklığı midemi kaldırıyordu. Ben onu ittikçe kan, saçları yüzünden tenime yayılıyordu. En sonunda gövdesinin üstü, yüz üstü yatağa yığıldığında altında kalan bacaklarımı kurtarmak için kendimi yukarı çektim. Bacağımı zorlukla altından çıkardığımda, kendimi geri çekerek hızla yere inmeye çalışırken kalçamın üstüne düştüm. Kalçamda hissettiğim ağrı yanağımdan süzülen yaşları çoğaltırken bacaklarımı kendime çekerek kollarımı etrafına sardım.
Hıçkırıklarım arttıkça gözlerimdeki yaşlar yanaklarımı ve açıkta kalan bacaklarımı ıslatıyordu. Kollarımdaki ve sırtımdaki çizikler, içeri giren hava yüzünden sızlıyorlardı. Beni terk eden atağım şimdi yanıma uğrayacak gibiydi. Soluğum kesiliyor, genzime oturan yumru beni boğuyordu. Burnuma dolan metalimsi koku ruhumu mahvediyordu. Başımı göğsüme doğru indirip kokunun kaynağına baktım.
Göğsümün büyük bir bölümünü kaplayan kan, çatalımdan aşağıya akmış, iç çamaşırımı boyamış, uğursuzca tenimde parlıyordu.
Ellerimi göğsüme getirip silmeye çalıştım ama silinmiyordu. Aksine daha çok yayılmasına sebep olmuştum. Gözyaşlarım yanaklarımdan sicim gibi akarken cılız sesimle "Kaybol lanet olasıca. Bana ait değilsin."diye sinirle soludum. Dizlerimin üstüne çöküp yatak çarşafının kenarını elimde top yapıp göğsüme getirdim ve gelişi güzel sildim. Leke hala oradaydı ama bir çoğunluğu silinmişti. Zorlukla ayağa kalktım. Belimde toplanmış şekilde duran elbiseyi, beklemeden titreyen parmaklarımla normal boyutuna getirerek korkuyla etrafıma bakınmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERHAMETSİZ (Belki yeniden birgün dönecek) 🥹
Teen FictionRuha acımasızca işlenmiş işkencenin izleriydi tüm bu olanlar... Yığınla eziyetin altında kalmış, yanarak küle dönüşmüş bir acımasızın öyküsü... Küllerinden doğan Azap'ın izleri... Acıyla beslenen, korkuyla soluksuz yaşayan, af nedir bilmeyen bir el...