29. BÖLÜM 'İtiraf'

6.8K 262 1.4K
                                    

Mutlu yıllar benim canlarımm... Mutlu, sağlıklı, virüssüz, bal rızıklı ve sevdiklerimizle olduğumuz bir yıl diliyorum size. Umarım beklediğinize değecek bir bölüm oldu. Ben size çok uzun bir bölüm yazmak istedim, tam olarak 15.500 sözcük kadar uzun. Güzel olduğunu umarak sizi daha fazla burada tutmayı istemeyerek sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

Küçük Not: Bölümde yıldızlı kelimeler var. Onların sözlükteki karşılığı bölümün sonundadır. Ve bir farklılık yaparak bölüm müziği bu sefer piyanodan yana kullanmadım. Müzik beni o kadar etkiledi ki her ne kadar sözleri bize uymasa da feryat eden adamın ağlayışlarını Algin'e benzettiğim için onu ekledim.

Keyifli okumalar.

#NF - How Could You Leave Us

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

#NF - How Could You Leave Us

Hayat, bir kavram olarak yaşamayı sağlayan şartların bütünüyken, o şartları sürdüren bizlere bir karakter verilmişti. Benim payıma düşen ise tam anlamıyla korkak ve pasif bir kişilikti. Asla kabul edilemez, sindirilemez ve örselenmeye açık bir tabiat ve hayatım boyunca da böyle olmuştu. Bu, doğuştan mı yüklenmişti benliğime yoksa sonradan mı kazanmıştım bilmiyordum ama kanımda gezinen ve kulaklarımın uğuldamasına sebep olan bu cesaret adlı duygunun kazanılmış bir karakter olarak ruhuma kazınmasını deli gibi istiyordum.

Lakin...

İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur atasözünün vücut bulmuş haliydim ben. Kanım ne kadar deli akarsa aksın bütün uzuvlarımda hissettiğim korku hep oradaydı. Varlığı asla beni bırakmıyordu. Odağımın kör noktası olan zifiri karanlıkta, bir çocuğun hayal gücündeki en çirkin haliyle sinsice orada duruyordu. Kapıya yaslı, kaskatı sırtımı oradan ayırmamı bekliyordu.

Tek bir hareket, içime minik bir çocuğun korkusunu salacak, o karanlık sese bedeldi.

Orada mıydı? Kıstığı lacivertleriyle beni izliyor muydu? Ne zaman kendini gösterecekti?

Ağlamak üzereydim. Düşünmeden attığım adımlarım beni  bu zifiri karanlık odaya taşımıştı ve cesaretim yerini korumakta zorlanıyordu.

Nasıl uyuduğunu kontrol etmeden bu odaya girebilmiştim?

Belki de kazanmayı istediğim cesaretin bir aptallık olduğunu göremeyecek kadar delirmiştim.

Gözlerim karanlıkta her an bir noktadan çıkmasını beklerken, zorlukla dışarının ışıklarıyla aydınlanan oda beni yutuyordu sanki. Tek bir ses çıkaramayacak haldeydim. Ancak aydınlanan odanın gerçekliği çocuk ruhumu bu korkudan sıyırabilirdi.

MERHAMETSİZ  (Belki yeniden birgün dönecek) 🥹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin