9. BÖLÜM 'Hapsoluş'

7.2K 292 263
                                    

# Soundtrack Twilight - New Moon 

Sessizliğin uğultusu bütün varlığımı sarmıştı.

Tepemdeki beyaz flüoresanların cızırtısı, arabaların altından uğuldayarak tenimi yalayan serin hava, kalp atışlarımın şiddeti ve derin soluklarıma karışan nefes sesi...

Varlığının hissi, saf korkuyu damarlarıma aşılıyordu. Sırtımdaki karıncalanma orada, tam arkamda olduğunun kanıtıydı.

Yok olmayı istedim. Dizlerimin üzerinde dururken küçülüp yok olmayı, hiç var olmamış olmayı diledim.

"Beni mi arıyorsun Gardenya?"dedi.

Sesi, yankıyla büyüyüp büyük bir kaya parçası gibi üstüme düştü. Orada olduğunu bildiğim halde, korkuyla sıçradım.

Dudaklarımın arasından bir inilti kaçtı.

Arkamda bir hareketlenme oldu. Hemen yanımda nefesini hissedince öne doğru sindim. Dizinin biri sırtıma baskı uyguluyordu. Benim boy hizamdaydı. Yüreğim ağzıma gelmişti. Kusma isteğini bastırmak için çabalarken "Gerçekten kurtulabileceğini mi sanıyordun?"diye sordu aldatıcı bir sakinlikle.

Dilim işlevini yitirmişti. Korku bütün sistemimi ele geçirmiş, bütün vücudumu esir almıştı. Ne bir şey söyleyebiliyordum, ne de hareket edebiliyordum.

"Demek hata yapmaya devam edeceksin."dedi. Sesi bu sefer daha sert çıkmıştı. Uzun parmakları peçenin üstünden çeneme sarılıp başımı ona doğru sert bir şekilde çevirdiğinde acıyla inledim.

Burun burnunaydık. Nefesindeki sıcaklık kızgınlığını temsil ediyor gibiydi. Peçenin üstünden tenimi yakan solukları gözleriyle anlaşmaya girmiş gibi bedenimi ateşe veriyordu. Çene kasları gerginlikten keskinleşmişti. Onun aksine benim kaslarım, korkudan titriyordu. Bana yapacağı şeylerin ihtimali aklımdan geçtikçe ne yapacağımı bilemiyordum.

Cevap vermediğim için gözleri koyulaşıp zifiri karanlığa döndü. Göz bebekleri büyüdü. Burnundan hızlıca solumaya başladı. Çenemdeki baskı arttı. Hışımla ayağa kalktığında beni de onunla birlikte kaldırıp çenemdeki baskıyı daha da arttırdı. Sırtımı arkamda olan arabaya vurur şekilde yaslayıp üstüme abandı.

Dişlerinin arasından "Anlaşılan sana hiçbir şey öğretememişim."dedi. Yüzünü iyice yüzüme yaklaştırdı.  "Ama öğreneceksin." Sesindeki istekli tını kanımı dondurdu. Yüzündeki ifade gittikçe hastalıklı bir hal almaya başladı. Yüzünü sinsi bir sırıtış kapladı. Sırıtışı büyüdü ve geri çekildiğinde ağzından kısık sesli bir kahkaha döküldü. İçinde acımasızlık ve işkenceyi barındıran soğuk bir kahkaha...

Bu adamdan kurtulmazsam yaşamla ölüm arasında gidip gelmekten tükenecektim. Ne ölmeme izin verirdi, ne de rahat nefes almama.

Eli bileğimi sarıp beni peşinden sürüklemeye başladı. Arabaların arasından geçerek ilerliyordu. Kendimi geri çekip elinden kurtulmaya çalıştım. "Bırak beni."diye çığırdım. Sesim geniş alanda yankı yaptı.

Hışımla bana döndü. Yüzünde tek bir mimik ya da kas oynamıyordu. Bir tek gözleri konuşuyordu. Onlarda olacakların en kötü habercileriydi.

"Kes sesini."dedi buz gibi bir sesle. Tekrar önüne döndüğünde debelenmeye başladım. Buradan ya ölüm çıkacaktı ya da dirim.

MERHAMETSİZ  (Belki yeniden birgün dönecek) 🥹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin