#Sigimund - Emptiness
Keyifli okumalar.
Kalbim yara almış bir kuş gibi çırpınıyordu. Korkuyordu. Tedirgindi, endişeliydi. Şefkate ihtiyacı vardı. Ona ihtiyacı vardı. Sığmıyordu göğüs kafesime. Her darbesi beynimdeki düşüncelerimi sarsıyordu. Nefes borumu tıkayan yaşanmışlıklar onun bana seslenişiyle pençe gibi ellerini boynuma sarıp soluğumu kesmeye çalışıyordu. Korku ara vermeden bedenimde gezinmeye başladı. Mimiklerime sızdı. Bakışlarıma yerleşti. Kaslarımı ele geçirip onları çarmıha gerer gibi gerdi.
Adımlarını bana doğru yönlendirmeye başladığında ondan uzaklaşmak için etrafıma bakındım. Bakışlarım merdivenlere takıldığında adımlarımı o yöne yönlendirip hızla merdivenleri çıkmaya başladım.
"Algin, dur."diye seslendi arkamdan. Peşimden gelmeye başladı. Söylediğini göz ardı ederek merdivenleri çıkmaya devam ettim. Aşağıya inen birkaç kişiye çarptım. Yarım ağız onlardan özür diledim. Onun burada olmaması gerekiyordu. Onun için de, benim için de tehlikeliydi. Ona bu kadar ihtiyacım varken, bu ihtiyaç onu mahvederdi. İkinci kata çıkıp sınıflardan birine girecekken dirseğimden yukarıyı tutarak beni durdurdu. Nefes nefeseydi. Göğsü kalkıp iniyordu. Elalarında şaşkınlık geziniyordu.
Benim de göğsüm onun gibi şiddetle kalkıp iniyordu. Boğazım kuruduğu için konuşmadan önce yutkundum.
Soluklarımın arasından zorlukla "Bırak beni."diye mırıldandım cılız çıkan sesimle.
Elaları koluma sarılı eline kaydı. Sonra telaşla kolumu bırakıp geri çekildi. "Ben... Özür dilerim. Sen öyle kaçınca seni durdurmak için tuttum. Canını yakmadım değil mi?"diye sordu. Sesi, yapısına ters düşen hareketi yüzünden tereddütlü çıkmıştı.
Bu düşünceli hali hasar almış ruhuma bir darbe indirdi. Gözlerim anlam vermediğim bir hızla doldu. "Hayır, yakmadın."dedim, gözlerimi gözlerinden kaçırarak. Onun bu dokunuşu kuş tüyünün tenimde dolaşması kadar hissizdi. Hâlbuki tenim daha ağırlarına maruz kalmıştı. Bu dokunuş acıdan nasır tutmuş tenime işlememişti. Gözlerimdeki doluluğun gerilemesi içi gözlerimi etrafta gezdirdim. Koruma içgüdüsü ile avlanmayı bekleyen ceylan gibi ona hissettirmeden etrafı kolaçan ettim. Onunla konuştuğumu korumalardan hiçbiri görmemeliydi.
Elaları, şaşkınlığın yerini meraka bıraktı. Kelimeleri de gözleri kadar meraklı çıkmıştı.
"Neden benden kaçıyorsun Algin?"diye sordu. Kelimelerin arasındaki boşluklara yerleşmiş kırgınlığı hissettim. İçimde bir kıvılcım oluşup göğsümü kısa sürede ateşe verdi. Asla onu kırmak istemezdim ama elimden başka bir şey gelmiyordu.
Tehlike olmadığına kanaat getiren gözlerimi ellerime indirdim ama içten içe hala tedirgindim. "Kaçmıyordum."dedim ona yalan söyleyerek.
Evet, kaçmıştım. Ona yapabileceğim bir açıklamam yoktu çünkü. Her zaman yaptığım gibi gerçeklerden kaçtım. Onun şefkatinden kaçtım. Varlığına ihtiyaç duyduğum hislerden kaçtım. Yaşadıklarım beni buna sürüklüyordu ve bunu ona açıklayamazdım. "Benim derse yetişmem gerekiyordu." Kolumu kaldırıp önünde durduğumuz dersliği gösterdim. Bende olan bakışlarını kaldırıp gireceğim sınıfın duvarındaki panoya baktı.
"Fizik bölümünde mi dersin?"diye sordu imalı bir şekilde. Sorusuyla başımı çevirip panoya baktım. Zoraki bir şekilde gülümsemeye çalıştım ama gülümsemekten çok acı çekiyormuş gibi göründüğüme emindim. Gözlerimi tekrar ona çevirirken"Yeni olduğum için karıştırmışım."dedim, sesimi düz tutmaya çalışarak. Acaba hayatımla ilgili hangi gerçeklerden haberdardı? Evlendiğimi bildiğini biliyordum. Bunu nereden öğrenmişti bunu bilmiyorum ama bir şekilde öğrenmişti. Peki ya diğerleri? Yoksa o da Esin gibi her şeyi biliyor muydu? Bu soru ruhumda geniş, kanaması durmayan delikler açtı. Kalbim bu düşünceyle kasıldı ama Azap'la geçirdiğim bu süre, bana maske kullanmayı öğretmişti. Ruhumdaki kanamayı yansıtmamaya çalıştığım yüzümü, ifadesiz tutmayı başarmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERHAMETSİZ (Belki yeniden birgün dönecek) 🥹
Novela JuvenilRuha acımasızca işlenmiş işkencenin izleriydi tüm bu olanlar... Yığınla eziyetin altında kalmış, yanarak küle dönüşmüş bir acımasızın öyküsü... Küllerinden doğan Azap'ın izleri... Acıyla beslenen, korkuyla soluksuz yaşayan, af nedir bilmeyen bir el...