#Lucifer - The Unforgiven
Yatağın solunda kalan abajur, sarı ışığıyla odaya sıcak bir yumuşaklık yayıyordu. Fakat ölümün kasveti, bu sıcaklığa ters düşüyordu. Kısık, solunum cihazına bağlı solukların duyulduğu oda insanı çaresizliğe sürüklüyor, yatağın hemen sağında duran monitör yaşamın pejmürde halini yansıtıyordu. Kapının önünde duran masanın üzerindeki ameliyat gereçleri, odanın steril kokusunu açıklıyordu.
Yatakta bir adam yatıyordu. Kim olduğundan emin olamadığım bereli yüz, kana bulanmıştı. Elmacık kemiğinin üzerindeki şişlik, dudağındaki yarık, kaşındaki patlak ve yer yer suratını çevreleyen morluklar iç sızlatıyordu. Bedeni, beyazlıktan yoksun kalmış bir gömlek ve toz içinde kalmış siyah bir pantolonla örtülüydü. Gömlekteki kan lekeleri, akıtılan kanın fazlalığını gösteriyordu. Yıllardır ölümcül bir hastalıkla savaşıyormuş gibi içine çekilmiş görünüyordu. Yüzünün bereler dışında kalan yerleri bembeyazdı. Elleri, kanı sızdırılmış gibi cansız bir şekilde iki yanında duruyordu.
Bir anda saatler önce gördüğüm canlı siması gözlerimin önünde belirdi. Gözlerim büyüdü. Şaşkınlık insafsızca bedenimi sardı. Ellerimle ağzımı kapattım. Gerçekten oydu. Beni gözetlemek için tutulan korumalardan biriydi.
Afallamış bir vaziyette gördüğüm görüntüyü hazmetmeye çalıştım.
"Benim yüzümden."dedim soluğuma karışan kelimelerle.
Ayakta zor duruyordum. Bir şey beni dibe çekiyor gibiydi.
"Nasıl? Beğendin mi sürprizimi?"
Başımı, hemen yanımdan gelen pervasız sese çevirdim. Bakışlarımız perçinlendi. "Neden?"dedim gözlerimden yaşlar ardı ardına süzülürken. "Ne yaptın ona?" Başımı tekrar umarsızca yatan adama çevirdim. Genzimde yumru şekline gelen pişmanlık, toprağın altında nefes almaya çalışıyormuşum gibi hissettirmeye başlamıştı. Lanet olsun. Tek görevi beni gözetlemekti. Şimdiyse ölüm döşeğinde bir kurbana dönmüştü.
Benim yüzümden bu haldeydi. Kaçmasaydım hiçbiri başına gelmeyecekti. Bu cani adama hizmet etmeye devam edecekti belki ama yaşayacaktı.
Dudaklarımdan acı dolu bir hıçkırık koptuğunda Azap "Yerinde olsam bu kadar pişmanlık duymazdım."dedi ifadesiz sesiyle. Hışımla ona döndüm. Nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu? "Onun bu halde olması sana özgürlüğünü bahşedebilir."
Kafa karışıklığıyla söylediğini anlamaya çalıştım. Bu adam bana nasıl özgürlüğümü verebilirdi?
"Neden bahsediyorsun?"diye sordum sesime yansıyan merakla.
Bakışlarımdaki kızgınlık yerini şaşkınlığa bırakmıştı.
"Duydun işte. Özgürlüğünü elde edebilirsin."dedi. O sırada adamdan bir inleme gelince dikkatim adama kaydı. Endişeyle ona yaklaşmaya başladım. Bedenimin bitaplığı hüküm sürüyordu ama öylesine korku doluydum ki bunu umursayamıyordum.
"Neler oluyor? Ölüyor mu?"
Yatağa yaklaşıp önünde durdum. Elimi önce anlına götürdüm. Dokunamadım. Geri çektiğimde göğsüne yönettim. Oraya da dokunamadığımda elimi nereye koyacağımı bilemeyerek tekrar Azap'a döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERHAMETSİZ (Belki yeniden birgün dönecek) 🥹
Novela JuvenilRuha acımasızca işlenmiş işkencenin izleriydi tüm bu olanlar... Yığınla eziyetin altında kalmış, yanarak küle dönüşmüş bir acımasızın öyküsü... Küllerinden doğan Azap'ın izleri... Acıyla beslenen, korkuyla soluksuz yaşayan, af nedir bilmeyen bir el...