Evetttt, işte geldim buradayımm. Keyifli okumalar diliyorum. Umarım bölümü beğenirsiniz. Vee vee vee yeni kapağımız hayırlı uğurlu olsun inşallah. Beğenip beğenmediğinizi buraya not düşerseniz çok sevinirim. Yoksa diğer kapak mı kalmalıydı?🙄
Sizleri seviyorum öpüldünüz... 😘
#Büşra Kayıkçı - Yol
Kalemi kırıldı her bir harabeye dönmüş duygularımın.
Hakim tokmağını indirdi ve karar verildi. Suçlu bulundu gözyaşlarım. Yetersiz kanıtın kurbanı oldu hislerim ve nefret kazandı... Tıpkı melek olmayı, iblis olmaya tercih eden şeytan gibi... Tıpkı bir duygu olan nefretin şeytanın kölesi olduğu gibi...
Onunda dediği gibi...
"Bu hayatta bir tek kötüler kazanır Gardenya."
Kazanmıştı. Yine bütün kırılmışlığımı alt eden nefret, bütün bedenimi ele almıştı. En küçük bir kırgınlık gezinmiyordu zihnimin kuytu köşelerinde. Nefret darbe yaparak devriye geziyordu her bir hücremde. Tabutundan kalmıştı cesaretim. Kaybım, tiksintimi kazanmış kadının gölgesi gibi dikilmişti sırtı bana dönük bedeninin yanında ve içimdeki güç yeniden ve daha kuvvetli bir şekilde sıyrıldı beni içine çeken, adı korku olan o balçıktan. Öfke ise bir kibritin ucunda parladı...
Şiş göz kapaklarına sahip grilerim, gördüğü sahneyle kibritin ucundaki ateşi harlarken tükenmiş çöpü tutan zihnimdeki acı beni kendime getirdi. Beni görmemelerini fırsat bilerek hemen sol tarafa çekilip duvara yaslandım. Salonu etkisi altına alan karanlığın bedenimi saklamasına izin verdim ve adım adım ruhumu tutuşturan öfkenin esiri oldum.
"Kor düştü içime. Canlı canlı yaktılar beni."
Adile Teyzenin dudaklarının arasından dökülen yakarış, esiri olduğum öfkeden bir parça da bana sıçrattı. Nasıl o'nun yaptıkları yüzünden yeniden o aciz insana dönüşebilmiştim? Duyguların, verdiğim bu savaşta önemi olmamalıydı. Ne hissettiğimin bir önemi yoktu. Yaşadığım hiçbir ana anlam yüklememeliydim. Beni manipüle etmesine nasıl izin vermiştim?
Yağmur ormanlarını andıran gözlerin sahibi, diline doladığı riyakarlıkla konuşmaya başladığında dağılan dikkatimi toparlayıp söylediklerine kulak verdim.
"Çok üzgünüm Adile Hanım. Ben buraya bunun için geldim. Kaybınız çok taze. Belki size yardım edebileceğim bir şey vardır diye düşündüm."dedi.
Kelimeleri zihnimde o şarteli attırdı ve her yer bir anda karanlığa büründü. Zifiri karanlıktan beslenen öfkem tehlikeli bir hal aldı. Bu sırada Adile Teyzenin genzinden kopan hıçkırık, dudaklarından boğuk bir şekilde döküldüğünde sırtında olan ellerin sahibine sokulduğunu anladım.
Aynı boğuk sesi yeniden doldu kulaklarıma.
"Bana kimse yardım edemez kızım."dedi. Kızı olmadığı halde ona kızım diye seslenişi, yığınla toprağın altında kalan bütün o karanlık duyguları dışarı çıkmaya zorladı.
"Hayatta evlat acısıyla sınanmakta varmış. Ne sen, ne bir başkası yarama merhem olamaz. Benim tek devam Algin. Bir tek o beni ayakta tutabilir. Sayesinde ayaktayım işte."diyerek devam etti sözlerine buruk bir şekilde. Ona olan uzaklığımdan bahsetmemişti ama sesi pişmanlığını ele veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERHAMETSİZ (Belki yeniden birgün dönecek) 🥹
Teen FictionRuha acımasızca işlenmiş işkencenin izleriydi tüm bu olanlar... Yığınla eziyetin altında kalmış, yanarak küle dönüşmüş bir acımasızın öyküsü... Küllerinden doğan Azap'ın izleri... Acıyla beslenen, korkuyla soluksuz yaşayan, af nedir bilmeyen bir el...