1: Tanışma

121K 3.7K 1.7K
                                    



"Boran içmeyin şu zıkkımı şurda, kaç kere söyleyeyim oğlum?"

Boran, elindeki sigarayı cam kenarına kuvvetle bastırıp söndürürken yanında duran Tekin'e gözlerini devirdi. Bu "Yine senin yüzünden laf işitiyorum" bakışıydı. Sabahın erken saatlerinde, atölyenin yanındaki boş odada kahvaltı niyetine kahve ve sigara içmeye niyetlenmişler; odanın ilk kez kilitli olmasından mütevellit Tekin'in ısrarıyla, resim atölyesinin boş olmasına güvenerek burada almışlardı soluğu. Tekin söylenen hiçbir lafı üzerine alınmayıp günahı Boran'ın boynuna atmaktan hiçbir zaman çekinmediği gibi şeytan tüyüyle kendini sevdirmekte de ustaydı. Önce ses olsun diye açtıkları eski teybin radyosunu susturdu oturduğu yerden uzanarak ve bütün sevecenliğiyle söze girdi.

"Hocaların en şahanesi, size de günaydın. Ben de diyorum içme şu zıkkımı diye. Dinlemiyor hocam! Sabahın köründe hem kendisini hem beni zehirliyor."

Boran bileğinde duran lastik ile saçlarını hızla toplarken, dudak hareketleriyle Tekin'e tesirli küfürler etti ve Gülseren Hoca'ya doğru ilerledi.

"Hocam içmeden ilham gelmiyor bana biliyorsunuz."

Neyse ki Gülseren Hoca'nın en büyük harflerle konuşmasının arkasında bile şefkat olduğunu bilecek kadar uzun zamandır tanıyordu kadını. Kırışmış yüzü, kızıl saçları ve kocaman çerçeveli gözlükleriyle, beş yıldır müdavimi olduğu bu resim atölyesinde, doğuştan yetenekli ellerine en büyük donanımı katan insandı Gülseren Hanım. Bunun bilinciyle yaklaştı kadına. Yanaklarını sıkarken anneannesini sever gibiydi. Bu dokunuş için hayli eğilmesi gerekse de, ufak tefek kadın yanaklarını çekiverdi adamdan.

"Sulandırma hemen ortalığı. Sergiye iki ay kalmış ortada bir tane resmin yok hala. Kargalar şey etmeden sigara içiyorsun. Kahvaltı etmemişsindir sorsam. Dersin yok mu desem, kendin bile bilmiyorsundur ne dersin olduğunu?"

Tekin ters bir şekilde oturduğu sandalyeden kalkıp kapıya doğru ilerledi.

"Hocam, diyorum işte bu adam bu kafayla okulu bitiremeyecek. Benim tahsilime de engel oluyor."

Boran kafasını arkasına çevirip yeniden küfreder gibi baktı Tekin'e.

"Sus oğlum sen de"

Boran'ın çıkışmasıyla Tekin montunu astığı yerden aldı. Beresini başına geçirip atölyeden çıktı. Boran arkadaşının arkasından bakıp uzaklaştığına emin olunca Gülseren Hoca'ya dönüp "Ben de derse gideyim o zaman." dedi. Gülseren Hanım, Boran'ın derse gitmeyeceğini bildiğinden çıkmasına mani oldu adamın. "Dur bakayım, üç tablo koyacağım dedin sergiye. Kendi öğrencilerimden kısıp sana yer açtım biliyorsun. Güzel Sanatlar Bölümü harici öğrenciler en fazla bir tabloyla katılıyor. Herkes de sayısını ona göre ayarladı biliyorsun. Hala tek bir resim getirmedin. Maşallah günün en az üç beş saati buradasın ama hep çene hep şamata gırgır..."

Daha kadın konuşacaktı ki Boran avuç içini kadının ağzına bastırıverdi.

"Hocam söz dedim. Beş senedir yanılttım mı hiç sizi?"

Kadının kocaman açılan gözleriyle sırıtmaya başladı Boran.

"Tamam, geçen sene biraz sıkıştırdım sizi ama..."

Kadın sevdiği bu delikanlının elinden kurtulup isyan edercesine sesini yükseltti. "Hangi sene şaşırtmadın çocuğum? Sıkıştırdım dediğin tablonun yarısını son gün yaptın zaten. Çerçeveletmeden astık sergide. Üstündeki boyası bile kurumamıştı daha sergiye çıktığında."

BoyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin