-Aynı dalaşa girmeyeceksin değil mi yine?
-Ben dalaşmıyorum. İnsan gibi konuşuyorum. Acil çıkış kapısında oturamam ben. Bir şey olursa kimseye yardım edemem.
-Uçak düşerse kimse kimseye yardım etmez zaten, her acil kapısına oturan uçak düşerken Superman mi olacak sanıyorsun sen?
-Evet, oraya oturanlar bunu kabul ediyor, ben etmiyorum.
-Kızım delirtme beni, ben iki metre adamım sıkışamam o koltuklara.
-Tamam, sen otur acil çıkışta ben arkada otururum o zaman.
Tekin, Miray'ın hostese seslenip arkaya geçmek istediğini söylemesiyle içinden bir küfür daha etti. İstanbul'dan Fransa'ya uçarlarken de aynı senaryo tekrarlanmıştı. Şimdi Miray arkaya geçmeye çalışacak, yanında erkek oturduğu için Tekin mecburen kızla beraber arkaya geçecek ve iki koltuk arasındaki mesafeye sığmayan bacaklarıyla söylene söylene uçacaklardı. Miray için bir sıkıntı yoktu çünkü uyku ilacını alıp başını cama yasladığı gibi uyumaya başlıyordu.
İstanbul'dan Floransa'ya doğrudan uçuş bulamadıkları için Fransa üzerinden aktarmalı olarak uçuyorlardı. Aralık başından itibaren Boran'ın tablosu on beş gün boyunca Evin Sanat Galerisi'nde sergilenmiş; Miray her sabah sergiye gidip neredeyse gününün tamamını sergide geçirmişti. Çoğu zaman Gülseren Hoca da eşlik ediyordu kendisine. Bazen Sibel ile Zeynep bazen de Orhan, Zafer ve Mecnun geliyordu ama asla boş bırakmıyorlardı galeriyi. Boran yılbaşı için izin aldığından iznini öne çekmesi mümkün olmamıştı. Oysa adamın bedenine sığmayan mutluluğunun, galeriye gelemediği için nasıl içinde boynu bükük halde kaldığını biliyordu kız. Resimden, modern sanat akımlarından hiç anlamamasına rağmen galeriden çıkmamasının sebebi de olan biten her şeyi Boran'a aktarmaktı zaten.
Daha galerideki serginin ilk haftasında, Boran'ın tablosu yirmi beş bin liraya iki alıcı bulmuştu. Ama Boran tabloyu satmamakta ısrarcıydı. Tablo satılsa bile Floransa'da bir ay sergilenmeden alıcısına teslim edilmeyecekti ama Boan ve Gülseren Hoca tablonun sergi sonunda da Floransa'da kalmasının Boran'ın kariyeri için daha iyi olacağı konusunda hemfikirdi. Miray ve Tekin ise tablonun satılmasından yanaydı. Çünkü mühim olan paraydı ve bu konuda hiç çekincesiz aynı düşünceyi paylaşıyorlardı. Tekin, Boran için genellikle "Hem züğürt hem keriz." ifadesini kullanıyordu.
Daha İstanbul'daki sergi sona ermeden Boran'ın tablosu galeri tarafından Floransa'ya gönderilmişti. On dokuz aralıktan itibaren bir ay boyunca Floransa'da, dünyanın en büyük müze ve sanat galerilerinden biri olan Uffizi'de sergilenecekti tablo. Boran'ın katılmasının mümkün olmadığı sergiye, ilk dört gün için yine Boran'ın isteğiyle Tekin ve Miray gidecek; sergi kapanışını ise Gülseren Hoca yapacaktı.
Karlı hava sebebiyle fazla sarsıntılı bir uçuşun sonuna geldiklerinde, saat gece yarısını hayli geçmişti. Tekin Miray'ı güçlükle uyandırırken kızın içi titrer gibi olmuştu bir an.
-Üşüdün mü?
-Çok soğuk değil mi?
-Sığır gibi uyuduğun içindir o.
-Ben de bir an ceketini falan vereceksin ondan soruyorsun sandım.
-Al onu da al amına koyiyim. Kız milleti sülük gibi, bitmiyor istekleri.
-Söylenme Tekin, ne çok söyleniyorsun.
Bir süre Tekin yüzünden valiz beklemek zorunda kalmışlardı. Miray dört gün için bir kabin valiziyle yetinirken Tekin'in orta boy valizi kabine sığmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boya
General FictionParmaklarımın doğuştan yetenekli olduğunu çok duydum. Yeter ki bir kalem ya da bir boya verin bana. Başka bir şeye ihtiyacım yok. Ama kalbim sevmeye yetecek mi bilmiyorum. Onun müziğini işiten parmaklarım titremeye başlıyor. Korkuyorum.