"...Ama beni kendine alıştırırsan birbirimize ihtiyaç duyarız. Gözümde, dünyada eşin benzerin kalmaz. Senin gözünde de benim eşim benzerim olmaz..."
Antoine de Saint-Exupéri / Küçük Prens
*
*
*
Arabanın arka koltuğunda, gittikçe Boran'a sokulan kız, adamın elini iki eliyle birden kavramış ve kendi bacağının üzerine çekmişti. Açmadığı gözleriyle, şu an bir piyanonun üzerinde hiddetle gezen elleri takip ediyor ve kulakları notaları bir bir dinliyor, parmakları ise sıranın kendiisine gelmesini bekliyordu. Çellonun tellerinde gezen elleri birbirine yaklaşıyor ve incecik bir ses kaplıyordu her yanı. Sonra elleri birbirinden uzaklaşıyor ve boğuklaşıyordu ses. Kız saçlarını sağ omzunda tutarken kaşları havaya kalkıyor, çenesi de aynı ritmi tutuyordu. Şimdi dünyada bütün sesler susmuştu. Sadece çello ve Miray vardı. Hayatının en özel dansını yapıyordu tellerde gezen parmakları.
Sonra Boran'ın dudakları uzandı kızın alnına.
-Biliyorum ben bu mırıldandığın şarkıyı.
-Wolfgang Amadeus Mozart. 40. Senfoni.
Sonra eve varana değin konuşmadılar. Kız yalnız bu senfoniyi mırıldandı. İçindeki coşkuyu şu an bu senfoninin Molto Allegro bölümünden daha iyi anlatacak bir beste yoktu.
*
Genç kız, yatak odasındaki şifonyerin önüne oturmuş usul usul aynaya bakıyordu. Kendisiyle göz göze geçirdiği dakikalar boyunca aklı bomboş bir levha gibiydi. Hiçbir şeyin yazmadığı, tertemiz, bembeyaz bir levha. Ya da yepyeni şeyler yazmak istediği bir defter... Elinde ise mürekkepli bir kalem vardı. Yazacaktı ama yazarken kağıdı lekelemekten ölesiye korkuyordu. Defterin kalemle buluşacağı ilk an öyle ürkütüyordu ki içinde bir yerleri... Derin bir nefes alıp, topladığı saçlarını açtı ve saçlarının boynunun iki yanından salınmasına izin verdi. Göğüslerinin altına dek uzanan saçları henüz kuru sayılmazdı ve hanımeli kokusu burnuna dolunca tarifsiz bir gülüşle aydınlandı yüzü. O gülümseyince aynadaki aksi de gülümsedi. "En değerli varlığımsın." Boran'ın nefesi doldu kulağına. Kapının önünde başlayan sevişmeleri yatakta nihayete erdiğinde, kulağından karnına dek sürünen dudaklar; tam karnının üzerinde durmuş ve orada uyumuştu Boran. Yataktan sarkan ayakları, kısacık zamanda yorgunluğun horlamaya dönüştüğü sesi ve kızın bacaklarını kıpırdatamaz hale geitren kaslı gövdesiyle uykuya dalmıştı. O uyusa da Miray bir süre daha uyuyamamış, ellerini adamın saçlarında gezdirirken işittiği son kelimelerle mutluluğun kollarına bırakmıştı kendisini. "En değerli varlığımsın."
Ama ilk değildi bu. Beraber oldukları ilk gece de kendisini kollarına alan adam "Hiç olmadığım kadar zengin hissettim." demişti. Bunlar basit ama tesiri anlatılamayacak kadar kuvvetli cümlelerdi. Boran'a, onun söylediği her şeye inanıyordu. Bütün kalbiyle inanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boya
General FictionParmaklarımın doğuştan yetenekli olduğunu çok duydum. Yeter ki bir kalem ya da bir boya verin bana. Başka bir şeye ihtiyacım yok. Ama kalbim sevmeye yetecek mi bilmiyorum. Onun müziğini işiten parmaklarım titremeye başlıyor. Korkuyorum.