20: Alyoşa & Clara

37.3K 1.9K 1.1K
                                    




Kız evden çıkar çıkmaz bilgisayarını kucağına alan adam; arama motoruna önce "İstanbul klasik müzik konserleri" yazdı. Sonra bilindik bir siteye girip kaçırdıkları, kime ait olduğunu bile hatırlamadığı konserin ikamesi olabilecek tüm konserleri hızla taradı. Gözüne kestirdiği, hiçbir fikri olmasa bile içeriğinde "piyano, çello, keman ya da senfoni" kelimeleri geçen tüm konserlerin biletlerinden iki tane işaretleyip alışveriş sepetine ekledi. "Yan flüt" yazanlardan iğrenir bir yüz ifadesiyle uzak durdu. Miray'ın Viyana'ya gidişinin yakın olduğu tarihleri de eledi. Sonunda alışveriş sepetine gittiğinde, yirmi iki konser için bilet seçtiğini gördü. Beş bin lirayı geçen ücreti görünce, bir adım geri dönerek; konserleri tek tek araştırmaya başladı. Konser sayısını ona indirip biletleri alınca, doğru bir şey yaptığını umarak tam yataktan kalkacaktı ki; önünde duran iki tel saçı görüp dün geceye, daha doğrusu bu sabaha gitti aklı...

Yerden kaldırdığı kızla birbirlerine baktıklarında, sanki az evvel tutkuyla sevişen o iki genç değillermiş gibi birbirlerine gülmeye başlamışlardı. Boran'ın sırtından, kızın bacaklarından damlayan boyalarla banyoya vardıklarında; adamın banyoda sevişebileceklerini umması bile güldürmüştü ikisini. Gülmelerine karışan öpücüklerle dudakları birbirini sömürse de, hatta adamın beyaz boyalı elleri kızın yanaklarını da renklendirmiş olsa da, sevişmek bir yana sadece iki çocuk gibi eğlenmişlerdi banyoda. Kâh kızın burnuna dokunmuştu Boran boyalı elleriyle, kâh kız bacağındaki kırmızılıkları adamın karnına sürmeye çalışmıştı. Bir süre oynadıkları bu oyun boyalarında daha da kurumasına sebep olurken, önce adam, dar duşa kabinde yere oturan kızın arkasına geçmiş ve köpürttüğü lifle kızın canını acıtmadan her yanını boyadan kurtarmaya çalışmıştı. Bir yandan mütemadiyen gülüşmeye devam etmişlerdi.

Öyle nafileydi ki bazı boya lekelerini çıkarmaya çalışmak... Boyaların kuruduğu yerler kazınırcasına köpüklense de çıkmamıştı. Kızın belinden biraz aşağısı, tam kaba etlerinin başlayacağı yer boydan boya yanlamasına kırmızı derin bir çizikten ibaret gibiydi. Tuvalin ya da şövalenin kestiği yerdi bu. Acımıyor değildi ama dayanılmayacak bir acı da değildi. Sıra kızın saçlarına geldiğinde asıl felaketi görmüşlerdi. Sarı saçların arasına kadar işleyen beyaz ve kırmızı boyanın, öbek öbek kirlettiği saçlardan birkaç hafta çıkmayacağını biliyordu Boran.

Sibel'in saçlarının uçlarını pembeye boyadığı zamanları anımsayıp tekrar şampuanladı kızın saçını. Nafile çabalarına gülmeye başladıklarında, "Boş ver demişti." kız adama. Ardından oldukları yerde dönmüşler; bu kez Miray adamın geniş sırtını boydan boya kaplayan beyaz boyayı çıkarmanın telaşına düşmüştü. Biraz tiner ya da çamaşır suyuyla çözülmeyecek dert değildi onlarınki ama Miray'ın astımını düşünüp böyle bir kokunun yaratabileceği riski de almak istememişlerdi. Sonra sarındıkları havlularla dönmüşlerdi yatak odasına.

Daha kurulanmadan, kızın adamı yıkarken adamın sırtına kondurduğu iki öpücüğün yarattığı sevişme dalgası; bu kez daha temiz daha sakin bir birleşmeyle noktalanmıştı. İkisinin de zerrece uykusu yoktu. Kız önce yerde debelenmenin sonra defalarca şampuanlanmanın daha sonra da yatakta sevişmenin sonucunda birbirine iyice dolanan boyalı saçlarını bir türlü tarayamayınca yine imdadına Boran yetişmiş; adam yatağın üzerinde usulca taramıştı kızın saçlarını.

Sevişmeye başlarken yatağın üzerinden alıp koridora kışkışladıkları iki yavrudan sarışın olan yeniden odaya gelip Boran'ın yaptığı rampa yardımıyla yatağa tırmanmaya çalışırken önce müsamere izler gibi izlemişlerdi yavruyu. O tırmanmayı başarınca da sanki çocukları okumayı sökmüş gibi mutlu olmuşlardı. Yavru yatağın üstüne ulaşınca Boran az evvel fırlattığı havluyu çekmişti kucağına. "Hayır, kızlarımın beni anadan doğma görmesini istemiyorum." "Çünkü Kömür de hiç görmemişti seni." "Tamam, yeni bir başlangıç yapmak istiyorum." "Saçmalam, hayatım."

BoyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin