Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar🖐😄
👉DUYGUSAL BİR ŞARKIYLA DİNLEMENİZİ ÖNERİYORUM👈
Doğru olan şey nedir? Ya da kesin bir doğru var mıdır? Doğru her zaman insanların kabul ettiği şey değildir. Doğru bazen insanların kaçıp yalanlara sığındığı şeydir. Doğru bazen herkesin yalan dediği şeydir.
Pekala yalan nedir? Her zaman doğrunun tersi midir? Her zaman yalan olan mıdır yanlış olan? Peki yanlış gibi görünen şeyler doğru olamaz mı?
Sessizliği sadece arabadan çıkan sesler bozuyordu. Hava hafiften parkaklığını kaybetmiş ve kararmaya yüz tutmuştu. Ne Sahra bir kelime edip cümlelerini kirletmişti ne de Poyraz ağzını açıp beynindeki yalanları doğruluyordu. Arabanın içinde bir tane ruhunu kaybetmeye hazırlanan beden bir tane de cellat vardı.
Cellat, Azrail...
Araba hızını kesmeden engebeli yollara girdi ve yolcu koltuğunda oturan kızın içine bir korku sindi. Neyden korkuyordu bu kız? Ölmekten mi, ölmeden önce Arafla vedalaşamadığı için mi, yoksa Poyrazın kanlı ellerinden mi?
Hepsinden korkması gerekirdi. Kadere inanırdı genç kız lakin şu an ölüme kendi ayaklarıyla gidiyordu. Ve ölüm sinsi sinsi ensesine yaklaşıyordu.
"Nereye götürüyorsun beni?"diye sordu en sonunda kız sesini bularak.
Nereye gittikleri fark eder miydi? Sonuç her yerde aynı olacakken...
Poyraz cevap vermedi. Cevap vermeyi bırakın hiç bir tepki bile vermedi. Poyraz da tuhaf hissediyordu kendisini. Biliyordu eğer Araf öğrenirse onu öldürürdü ya da kızı serbest bırakırsa hapisi boylardı.
Kış ayında olduğunu belli eden hava rüzgarını hızlandırırken korkutucu sesler çıkıyordu bütün şehirden. Kız ellerini etrafa sararken artık bedeninin her bir yerindeki acısını hissediyordu. Ayakları kesikler içindeydi ve biliyordu ki o kesiklerde cam kırıkları da kalmıştı. Ruhu can kırıklarıyla dolu, ayakları cam...
Poyraz kıza göz ucuyla bakıp üşüdüğünü anlayınca tuhaf bir dürtüyle klimayı açtı. Öldürmeye götürdüğü kızı ısıtmaya çalışıyordu...
Kız aniden kahkaha atınca Poyraz irkilerek göz ucuyla kıza baktı. Sahra ise delirmiş gibi kahkaha atıyordu.
Öldüreceği insanı ısıtmaya çalışan insana gülüyordu o da. Ne kadar ironik ama...Burada bunlar olurken Sahrayı evde bırakıp ablasının mezarını giden Araf'ın telefonu çoktan çalmıştı. İlk önce Mirza aramış ve Sahra'nın kendisine sorduğu soruyu söyleyip birde sesinin kötü olduğunu belirtmişti. Hemen ardından Çınarda onu arayınca ve dediklerinden sonra Araf tek bir şey anlamıştı.
Ablasının ruhunu bedeninden ayıran kişi Poyrazdı ve şimdi Sahra o katilin yanındaydı.
Araf ne ara ablasının yanından ayrıldı ne ara Çınarın mekanına gitti bilinmez. Sadece her şey hızla gelişmişti. Çınar Araf'a sadece Poyraz'ın Sahrayı götürdüğünü söylemişti. Nereye veya neden götürdü bunu Çınar da bilmiyordu. Fakat Araf bir şeyi kesin olarak biliyordu. Sahra'nın bedeni yara alacaktı...
Hava mı gece olmaya başlamanın etkisiyle soğumuştu yoksa Sahra mı çok hassastı? Sahra'nın bedeni tir tir titrerken Poyraz aklından planlarını kuruyordu. Sahra yaşamamalı ve tekrar buralardan çekip gitmeliydi fakat bu kez bir daha dönmemek üzere...
Artık dağların üzerinde kar olan ve insanlara hala kış mevsiminde olduğunu hatırlatan bir yere gelmişlerdi. Araba daha da hızlanıp en sonunda varacağı yere geldiğinde kar her yeri kaplıyordu. Sahra konuşamayacak haldeyken poyraz araçtan indi ve havanın kararmasıyla daha ürkütücü olan yere bir göz attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Sokak (TAMAMLANDI)
General FictionMutlu sonlar her zaman mutlu başlangıçların getirisi değildi. Ya da mutsuzluklar mutlulukla bitmez diye bir kural yoktu. Ağlarken gülünmez, gülerken ağlanmaz diye bir yargıda kalmamıştı. Herkes her an her şeyi yaşayabilirdi. Anlar farklı gereksiniml...