Huzursuzluk...
Dünyayı altüst edecek ve ruhları bir bir katledecek.
Huzursuzluk, korku...
Bedenler tir tir titreyecek.
Huzursuzluk, korku, endişe...
Kaybetmenin kokusu iliklerine işleyecek.
ACI...
Ve acı sadece kaybetmişlik duygusunu ellerinde bırakacak.Herkes silinmişti o an. Ne üzerimde gözlerini dolaştıran yüzlerce insanı gözüm görüyordu ne de depodaki sesleri işitiyordu kulaklarım. Tek bir odak noktam vardı o da kandı... Gözlerim benden habersiz yaşlarını akıtırken tek aklımda olan şey onun canının acıyıp acımamasıydı. Bana donuk bakan gözleri acısını gizlesede ruhumda hissettiğim şey acısının olduğunu kanıtlıyordu bana. Yaklaşık sadece birkaç saniye geçmişti lakin bu saniyeler yıllara bedel gibiydi. Araf'ın donuk gözleri benim üzerimde ve benim korkulu gözlerim onun ellerindeydi. Onun için yaptığım şey canımızı yakmıştı.
Bacaklarım benden izinsiz hareket ederken salondaki herkes pür dikkat olacakları merak eder halde beni izliyordu. Fakat zerre umurumda olmayan şahışlardı. Sahne gibi olan yerden kendimi aşağıya atarken bileğim acıdığı için sendelemiştim ama bedensel acı ilk defa hiç umurumda değildi. Herkes önümü bir yol gibi açarken bulutlara doğru ilerlemeye başladım. Araf donuk gözlerle bana bakıyor ve sanki gözlerinde tuhaf bir his yatıyordu. Koyulaşan gözleri sanki intihara meyilli insanları bekliyordu. Ve ben kesinlikle onda intihara meyilliydim.
Yanına vardığımda gözlerim dolu dolu elimi eline uzattım. Elini geri çekmesini beklerken o hiçbir şey yapmadan elini avuç içlerime almamı izledi. Bir eli iki avuç içimi doldururken kana baktım. Kanı ellerime bulaşmıştı. Bir kez daha... "Acıyor mu?" Diye sordum bilinçsizce. Ve bu cümle koskocaman ortamda tek ses olduğu için yankılanmıştı. Uzaktan bazı fısıltı sesleri geliyordu kulaklarıma fakat hemen siliniyordu. Araf cevap vermedi. Onun yerine ve kendi yerime ben cevap verdim yine. " Acıyor" gözlerimi gözlerine çevirdim. "Acını kalbimde hissediyorum" dedim bir damla gözyaşı yanağımı istila ederken. Araf'ın kasıldığını avucumun içindeki elinden hissederken "herkes işine baksın " dedi yüksek volümde bir ses. Gözlerim Araf'ın yanına kayarken bu kişinin Mirza olduğunu yeni idrak etmiştim. Onun burada olduğundan bile bir haberdim. Fısıltılar azalırken birden bir müzik sesi duyulmuştu. Herkes gözlerini bir bir üzerimizden çekerken Araf kanlı elini avuçlarımdan çıkarttı ve kolumdan tutup yanına çekti. Ben şaşkınlıkla ona bakarken yanındaki boşluğa beni oturttu ve o esnada masadaki -Mirza da dahil- herkes kalktı. Müziğin sesi son ses depoyu sallarken içki kokusu gelmişti burnuma. Dikkatle Araf'a bakmaya devam ettim. ve o esnada Araf'ta bana baktı yavaşça. Gözlerimiz kesişti yine en ortada. Dudaklarımı araladım onun sisli gözlerine karşı ama kelimeler dökülmedi dudaklarımdan. Bedenim yavaş yavaş titremesini keserken konuşamayacağımı anlamış ve gözlerimi ellerime düşürmüştüm. Araf'ın kanı olan ellerime...
Ona her şeyin onun için olduğunu söylemek istedim lakin dilim varmadı niyeyse. Onun sisli uçurum kenarı gözlerine karşı dayanma gücüm hiç yoktu belki de. Kendi kendime düşünürken soğuk bir el kavradı çenemi. Uzun parmakları yanaklarıma kadar uzanırken kanları bulaştı dudaklarıma. Yüzüm yavaş yavaş yukarıya kalkarken tekrar gözlerimiz birbirine kilitlendi.
"Açıklamanı bekliyorum"
Ve şaşırdığım cümleyle dondum kaldım. Cidden bunu istiyor muydu? Heyecanla gözlerim parlarken "senin için" dedim ortamın gürültüsüne rağmen. Araf'ın gözleri dudaklarıma kaydığında sesimi tam olarak duyamadığını anlamıştım. Yerimden biraz daha ona kayıp yüzlerimizin arasını kısaltırken "senin için bunu kabul ettim" dedim. Araf bir süre gözlerini yüzümde dolandırmıştı ama dediğimi anladığına emindim. "Arkamdan iş çevirdin" dedi soğuk bir sesle. Bedenimin ürpermesine neden olurken bu durum, gözlerim yaşardı yeniden. "Sana diyecektim ama telefonu yüzüme kapattın. Gerçekten sana demek istedim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Sokak (TAMAMLANDI)
General FictionMutlu sonlar her zaman mutlu başlangıçların getirisi değildi. Ya da mutsuzluklar mutlulukla bitmez diye bir kural yoktu. Ağlarken gülünmez, gülerken ağlanmaz diye bir yargıda kalmamıştı. Herkes her an her şeyi yaşayabilirdi. Anlar farklı gereksiniml...