Huzur...
Ve huzur bütün iliklerini titretecek kadar muhteşem.
Ve huzur bütün ruhunu okşayacak kadar merhametli.
Ve huzur seni kendine hapsedecek kadar eşsiz.
Ve huzur o.Kadının ruh kırıklıklarının üzerini dikmeye çalışan adam ve adamı çıkmazından çıkartmak için umut ışığı olan kadın. Güneş ve ay...
Araf yerinden kalkarken elini bana uzattı ve elini tutmam için beklemeye başladı. Fakat bu bekleme süresi uzun sürmemişti çünkü hızla kendi küçük elimi sevdiğimin avucuna bırakmıştım.
"Gel benimle" diye mırıldandı Araf ve hafif çekerek ayağa kalkmam için beni teşvik etti. Birlikte ayağa dikildiğimizde Araf beni çekerek kendi odasına ilerlemeye başlamıştı. Neden bunu yaptığını anlamasam da sessizce ona uydum ve birlikte odasına girdik. Araf elimi bırakırken kendimi bir boşluğa düşmüş gibi hissettim ama bunu yüzüme yansıtmadan yatağa yakın bir konumda ayakta onu izlemeye koyuldum. Büyük giysi dolabının önüne gitti ve dolabın bir kapağını açıp içinden bir tişörtle eşofman çıkarttı. Aynı şeyi tekrar edip bir eşofman ve bir tişört daha çıkarttıktan sonra "şunları giyin " dedi. Anlamaz gözlerimi ona diktim.
"Neden giyinecekmişim?"Gözlerimi yana doğru yuvarlarken "bir defa da sorgulamadan dediğimi yapsan olmaz değil mi?" Diye mırıldandı. Bende omuzlarımı silkerken "olmaz" dedim.
Araf dudaklarının arasından derin bir nefes verip bana cevap verdi. "Bir ara seninle spor yapmıştık aşağı da yeniden yapacağız."
Kaslarım usulca havalanırken "neden yapacağız ki?" Diye sordum. Sesimde küçük bir çocuğun merak kırıntıları vardı.
Araf bana doğru ilerlerken fazla yakınıma geldiği için bir iki adım geri gittim ve yakın olduğum yatağa dizlerimin arka kısmı değdi. Uslu bir çocuk gibi yerimde dururken Araf durmamış ve yine dibime kadar girmişti.
"Hatırlıyor musun?" Diye sordu. Boyu uzun olduğu için kafasını eğmiş ve bende onu görebilmek için kafamı kaldırmıştım. Nefesi saç burnuma ve gözlerime çarparken "neyi?" Diye mırıldandım. Bu yakınlık kendimi tuhaf hissetmeme neden olurken bunu yüzüme yansıtmadan.
"Buraya ilk geldiğimizde sana kendini korumayı ve savunmayı öğreteceğimi söylemiştim ve şimdi bunu tam olarak gerçekleştireceğiz."
"Buna gerek yok ben zaten kendimi savunabilirim. "
"Elbette kendini savunabilirsin ama bu her zaman karşı tarafı yıkamaz o yüzden savunmayı değil saldırıyı öğreneceksin. "
Ben Araf'a anlamaz gözlerle bakarken "giy şunları hadi" dedi ve ben ne olduğunu anlamadan kıyafetleri elime tutuşturup kendine aldığı kıyafetlerle odadan çıktı. Derin bir nefes alıp verdim. Zihnimi dağıtmak için güzel bir plan olabilirdi çünkü kendimi her boş hissettiğim anda zihnimi annem dolduruyordu. Bu durumdan nedense kaçabidiğim yere kadar kaçmak istiyordum. Kendidem ve içindeki hislerden korkuyordum sanırım ya da yılların acısını çıkartmak istiyordum. Ama zaten yıllarca annem de acı çekmemiş miydi? Belki de acı çekmesi gereken tek kişi babamdı. Belkisi fazlaydı. Acı çekmesi gereken tek kişi oydu çünkü.
"Çabuk hazırlan" diye bir ses duyarak düşüncelerimden sıyrılıp kendime geldim ve elimdekileri yatağa bırakıp ilk önce tişörtümü çıkartıp Araf'ın tişörtünü üzerime geçirdim. Burnuma hızla Araf'ın kokusu silik bir şekilde vururken derin bir nefes alıp kalçalarıma kadar uzanan tişörtün altındaki pantolonu çıkarttım ve Araf'ın eşofmanını giydim daha doğrusu içinde kayboldum. Paçaları ayaklarımı bile kapatırken bu şekilde gözükmem gülmemi sağlamıştı.
Çıkarttığım şeyleri katlayıp üst üste yatağın kenarına bırakırken saçlarımı arkama doğru itekledim. Ayaklarıma emir verirken kapıyı açmış ve salona çıkmıştım. Araf rahat bir şekilde tekli koltukta otururken gözleri bana kaydı ve baştan aşağı beni süzme egiliminde bulundu. Gözleri memnuniyet parıltılarıyla üzerim de dolaşırken paçalarıma takıldı ve "cüce" dedi. Kaşlarım hızla çatılırken " deve" dedim ona hitaben. Yüzündeki eğlenen şekil yerini korurken "biraz kilo alman lazım" dedi ve ayağa kalkarak koridora girdi. Tabi bende peşinden. Tekrar o kasvetli koridora girmek tuhaf hissetmeme neden olurken merdivenlere geldik ve aşağı inmeye başladık. Kapının önünde durduğumuzda bu odaya ikinci kez gireceğim için heyecanlı hissediyordum. Araf kapının kilidini cebinden çıkarttığı bir anahtarla açtı ve ben bir önceki gelişimizde kilitlenmeyen bu kapının bu sefer neden kilitlediğini merak ettim. Fakat bu merakım kısa sürdü çünkü kapı açıldı ve araf içeriye girerken bende peşinden girdim. Oda geçen geldiğimdeki kasvetli havasından kurtulmuş ve enerjik duvar rengiyle bana göz kırpıyordu. Bir duvarı bordonun en koyu rengine bürünmüşken diger duvarlar beyaz şarabın rengindeydi. Uyumları göz kamaştırırken beyaz bir duvarın boydan boya aynalarla sarılı olduğunu fark ettim. Tavandaki spotlar odanın aydınlanmasına büyük yardımcı olurken geniş odadaki spor aletleri spor sevmeyen insanları bile cazibesibe karşı koyamaz hale getirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Sokak (TAMAMLANDI)
General FictionMutlu sonlar her zaman mutlu başlangıçların getirisi değildi. Ya da mutsuzluklar mutlulukla bitmez diye bir kural yoktu. Ağlarken gülünmez, gülerken ağlanmaz diye bir yargıda kalmamıştı. Herkes her an her şeyi yaşayabilirdi. Anlar farklı gereksiniml...