27.Bölüm:"Kâbus"

15.4K 644 127
                                    

Karanlık; bazen insanların saklanma alanıdır bazen ise ortaya çıkış anı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Karanlık; bazen insanların saklanma alanıdır bazen ise ortaya çıkış anı. Bazen aşktır, bazen korku. Bazen ışığın içinde küçücük bir nokta, bazen kendine aydınlığı hapseden canavar.

Rüzgar sesi uğursuz bir ıslık sesi gibi çıkarken, hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı gecenin ortasına. Saat üçe varmıştı usulca. Kızın gözyaşları yeşertmişti toprağı. Toprağa sardığı bedeni toprağın altına girmek için can atarmış gibi hala bırakmamıştı annesinin toprağını.

Canı yanıyordu turuncu saçlı kızın. Annesinin kâtili damgasını yemişti. Oysa o ister miydi annesi ölsün?

Bazen babası annesinin gidişinden kızı sorumlu tutardı ama söylemezdi ona. Hareketleriyle belli ederdi sadece. Sevdiği kadındı annesi. Sevdiği ve terk ettiği.

Karanlık sisli bir bulut gibi mezarlığı çevrelerken aynı anlarda da Araf Sahrayı arıyordu. Sahra kapıyı fark etmeden çarpmıştı ve Araf kalkıp Sahraya bakmıştı fakat baktığı yer boştu. Bu yüzden hızla evden çıkmıştı. Kız nereye giderdi bilmiyordu ama pek gideceği bir yerinin olmadığını biliyordu. Hızla Mirza'yı arayıp Ceren'in numarasını almış ve gece vakti herkesi ayağa dikmişti. Ceren'in dediği tek şey ise tarihi fark edip 'bugün Sahra'nın doğum günü, bugün annesi öldü." Olmuştu. Araf ise bildiği mezarlığa sürmüştü arabasını. Sahrayı yalnız bırakmaya hiç niyeti yoktu. Arafla mezarlık arasında yaklaşık on dakika kalmışken, Sahra son iç çekişlerini yaşıyordu. Annesinin mezarını bilip aklı başında olduğu yaşından sonra -9 yaşı gibi- bugünde hep bu mezarlığa gelip annesiyle sabahlardı. İzbe bir yerde izbe bir yalnızlığın içinde.

Sahra toprağı avuçlayıp burnuna yaklaştırdı ve hiç almadığı annesinin kokusunu almak istedi. Ve o anda zihinleri donduracak bir şey oldu. Bir el Sahra'nın omzuna dokunurken Sahra'nın dudaklarından Arş-ı titretecek bir çığlık çıktı ve hızla omzundaki elden sıyrılmaya çalıştı. Yattığı yerden dehşet içinde doğrulurken asla ve asla şu an karşısındaki kişiyi görmeyi beklemezdi.

"Ödümü kopardın" deyip Sahra derin bir nefes aldığında Araf hemen yanına çöktü ve onu kollarının arasına aldı. "Şşş, tamam özür dilerim." Araf Sahra'nın saçlarına bir öpücük kondururken hala çiseleyen yağmurun etsisindeydi şehir. Sahra da kollarını hızla Araf'a sardı ve muhtaçlıkla dinmeye yüz tutmuş olan gözyaşları tekrar aktı. Yeni hıçkırıklar tekrar firar etti boğazından.

"Tamam güzelim ben buradayım."

Yağmurdan korumak istermiş gibi daha sıkı sardı Araf bedenini Sahraya.
Ve sahra son gücüyle fısıldadı.

"Hep burada ol, lütfen "

Sahra'nın ağzından:

"Hadi daha fazla ıslanmana izin veremem eve gidelim." Yaklaşık bir saattir annemin mezarının önünde annemi izliyordum Araf'ın kollarında. "Ama bugün annemi yalnız bırakamam." Diye mırıldandım. Sesim pürüzlü ve hasta olacağımı ilan eder bir şekilde çıkmıştı. "Gece sabaha döndü güzelim. Bak birazdan güneş çıkacak. Emin ol annen burada daha fazla oturup hasta olmanı istemezdi." Gözlerim Araf'a döndüğünde gözlerime bulutları tuhaf bir şekilde baktı. Sanki canı yanıyormuş gibi... "Annen üzülsün ister misin güzelim?" Araf'ın kollarından çıkarken başımı hızla iki yana salladım. "Hayır hayır o üzülmesin, lütfen." Küçük bir kız çocuğu gibi ben buna itiraz ederken Araf ayağa kalktı ve üstüne yapışan kumları umursamadan elimi tuttu. "Hadi o zaman seni eve götürmeme ve anneni mutlu etmeme izin ver."

Çıkmaz Sokak  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin