Kız hala şaşkınlık içerisinde elindeki defterde gözüne takılan iki kelimeyi okuyordu."Çınarı seviyorum, Çınarı seviyorum..."
Sahra yatağa tam yerleşti ve gözlerini defterden ayırdı. Evet Araf ona ablasının Çınardan hoşlandığını söylemişti ama Araf'ın ablası ona tecavüz eden bir adamı hala nasıl sevebilirdi.Ya da seviyorsa neden ölümün kollarına gitti. Bunu tam öğrenebilmek için defterin en azından son yer yer kan damlaları olan sayfasını okuması gerekiyordu.
Okumalı mıydı? Yoksa Araf'a mı vermeliydi?
Yutkundu ya da yutkunduğunu düşündü. Okumaya karar verdi genç kız. Nelerle karşılaşacağını bilmeden yürek yemişcesine okuma kararı aldı.
Usulca gözlerini tekrar defterin üzerine indirdi.Bu kanlar hiç de yakışmıyordu defterin naif yapraklarına ve kızın güzel yazısının üzerine. Aslında bu sayfa pek de güzel değildi. Hızlı ve aceleci bir şekilde yazılmış bir sayfaydı daha çok. Dikkatli baktığında sadece iki kelime özenle yazılmış olduğunu fark ediyordu insan. Ve o iki kelimenin ölümüne neden olan adam olduğu düşüncesi kan dondurucuydu.
"Çınarı seviyorum. "
Gözlerini bu iki kelimeyi okumaktan vazgeçerek sayfanın en başına çevirdi.
'Gidiyorum' yazıyordu en başta. Gözyaşları ile yazıldığı sayfayı buruşturan su damlası şeklindeki lekelerden belliydi.
Yutkundu bir kez saha sahra ve gözlerini ikinci cümleye çevirdi.
'Beni affedin' bu cümle gidişinin içindeki acısını belirtiyordu. Gitmek zorundayım beni affedin diyordu sanki.Ölüme giden bir kızın son cümleleri bunlar.Oku ve hafızana kazı diye düşündü kendi kendisine. Oku ve hafızana kazı. Oku ve anla. Oku ve öl. Oku ve adaletsizliğin zirvesini gözlerinle gör. Oku ve ölü bedenin kokusunu al, hisset...
Sahra bu düşüncelerle yerinde irkilirken kapının da açılmasıyla gözleri daha çok açıldı ve elindeki defteri hızla arkasına salladı.
Kapıdan Araf'ın büyük bedeni gözükürken, Araf Sahra'nın hızlı hareketleri ve ellerini arkasına saklamış olmasından dolayı merakla kaşlarını havalandırdı.
"Ne yapıyorsun bir saattir burda?"
Sahra sesinin titrememesi için dua ederken yutkundu ve "geliyordum da başım döndü ondan biraz oturdum" diye bir açıklamada bulundu.
Yalan söylemişti kadın. Ve yalan söylerken kaçırdığı gözleri ve kısılan sesi onu ele veriyordu. Elbetteki adam anlamıştı bu durumu ve ters giden bir şeylerin olduğu düşüncesiyle odaya girip kapıyı kapatmıştı. Normal adımlarla Sahra'nın yanına vardığında Sahra kafasını kaldırmış uzun olan adamın gözlerine bakıyordu. Tabi bir yandanda elleri arasında arkasında sakladığı defteri sıkıca kavramıştı. Avuçları terliyor ve defter ellerini rahatsız ediyordu.
Araf'ın kaşları çatıldı "Sorun ne Sahra?" Diye sordu karşısında oturan kadını süzerek.
Sahra'nın bedeninde anlam veremediği bir his geçip giderken hala acaba bu defteri ona versem mi diye düşünüyordu. 'Vermelisin' diye fısıldadı ona iç sesi. Evet vermeliydi. Ama nedensizce ilk önce kendisi okumak istiyordu.
Karşısında Araf sorusunun cevabını sabırsızlıkla bekliyordu. Sahra daha fazla dayanamadı ve demek için dudaklarını araladı.
"Bostan korkuluğu oldum burda hadisene kızım!"
Ve içeriye dalan Ceren kendi sesini yankıladı odada. Sahra cümlesini yuttu ve hızla ayağa kalkıp "gitmem lazım " dedi Araf'a bakmadan ve elindeki defteri Araf görmeden ön tarafına geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Sokak (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralMutlu sonlar her zaman mutlu başlangıçların getirisi değildi. Ya da mutsuzluklar mutlulukla bitmez diye bir kural yoktu. Ağlarken gülünmez, gülerken ağlanmaz diye bir yargıda kalmamıştı. Herkes her an her şeyi yaşayabilirdi. Anlar farklı gereksiniml...