Bölüm şarkısı "27-Sokak Lambası"
Sen...
Benim içime karışmış minik bir parça değilsin.
Sen benim ta kendimsin...
Ben, senim. Ve sen artık sadece ben olabilirsin.
Kalbim...Eğer atmaya devam edecekse onun varlığının devamı sadece senin varlığın. Eğer kalbim ölmeyecekse nedeni sensin.
Kalbim...İçinde sen varsın diye direnir bu hayata. Direniyorda.Gecenin rüzgârı naif bir şekilde süzüldü gökyüzünde. Gökyüzü sessizce kaldı geri planda. Aşk, alevlendirdi ortamı. İki göz, sadece iki göz değildi o anlarda. O iki göz soyut şeyleri de gören aletler olmuştu. Hani elini birisinin kalbine koymadan fark edemezsin ya atışı, işte bu da öyleydi. Elleri birbirlerinin kalbinde değildi lakin gözleri her şeyi hissediyordu.
"Bu gece ne oldu sana?" deyip güldü kız ve kafasını yana eğip yanağını bulut adamın eline biraz daha yasladı. Göz yaşları göz pınarlarından kopup yanaklarını ıslatıp oradanda sevdiğinin elleriyle buluştu. Araf güldü. Tek tek o incileri gözleriyle takip etti. Yutkundu. "Bu gece ne oldu bana? Güzel soru. Bu gece fark ettim. Bu gece aşkı fark ettim, Sahra."
Dudaklarından adının dökülmesi bile kızın içinin erimesine yetmişti. Aşk böyle bir şeydi işte. Seversin, çok seversin, farkına varmadan seversin ve kaçacak delik bulamazsın bir daha. Her yol ona çıkar. Sonra fark edersin aşkın bir çıkmaz sokak olduğunu. Sonra fark edersin bütün yolların ona gidebilmen için kapandığını.
"Rüyada değilim, değil mi?" Sahra'nın pürüzlü ve şaşkın sesi geceye yoldaşlık ederken Araf gülümsedi. "Rüyada değilsin güzelim, ben sana aşığım."
Kızıl saçlar rüzgarın eşliğinde sallanırken Sahra bir kez daha basını sallayıp sevdiğini onayladı. "Sen bana aşıksın. "
"Aşığım."
Kızın eli de havaya kalktı ve sevdiğinin yanağında konakladı. Araf'ın uzun kirpikleri titrerken derin bir nefes soludu.
"Bende sana aşığım, bulut adam."
"Bunu biliyorum güzelim."
Sahra gülerken elini geri çekti ve "hödük" diye mırıldandı. Araf elini kızın yanağından çekip sırtına sardı ve onu kendisine çekerek göğsüne hapsetti. "Senin hödüğün"
"Kesinlikle benim hödüğümsün." İki tarafta birbirine sıkıca sarılırken Sahra gözlerini manzaraya dikti ve fısıltı halinde "en güzel manzaraya değişmem senin gölgeni" diye mırıldandı. Araf'ın dudaklarında bir gülümseme can bulurken derin bir nefesle doldurdu ciğerlerini. "Cennetin kokusuyla değişmem senin tek nefeslik kokunu"
"Sen ne güzel bir adamsın böyle."
"Karşımdaki kadın bu kadar güzel olunca, güzel olmamak ona ayıp olurdu."
Utandı kız ve başını biraz daha gömdü adamın bedenine. Araf ise onu hoşça karşıladı ve kollarını daha sıkı doladı yanındaki bedene. "Rüzgarın bile aramıza girmesine izin vermem artık."
Sessizlik hüküm sürdü bu tepede. Sessizlik çığlık çığlığa bağırdı aşkları. Sessizlik sevdi onları...
Bir telefon sesinin melodisi kulaklara vurdu o anda. Sahra'nın yorgunluktan bitap düşmüş bedeni korkuyla yerinde sıçrarken Araf içinden küfürler saydırdı telefondaki kişiye ve sahranın alnından öperek telefonu cebinden çıkarttı. Ekrandaki kişinin adıyla kaşları çatıılırken tahmin ettiği şeyin olduğunu anlamıştı. Rahat durmayacağını biliyordu ama biraz daha sabredeceğini düşünmüştü. Yavaşça yeşil butonu kaydırdı ve gözleri Sahra'nın üzerindeyken telefonu kulağına götürdü. Ses etmese bile karşıdaki ses telefonun cevaplandığını anlamış ve konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Sokak (TAMAMLANDI)
General FictionMutlu sonlar her zaman mutlu başlangıçların getirisi değildi. Ya da mutsuzluklar mutlulukla bitmez diye bir kural yoktu. Ağlarken gülünmez, gülerken ağlanmaz diye bir yargıda kalmamıştı. Herkes her an her şeyi yaşayabilirdi. Anlar farklı gereksiniml...