2.Bölüm:"Gönül Yangını"

32.1K 1.4K 533
                                    

Gözlerimi sarının tonlarıyla birlikte açarken yayılan acıyla yüzümü buruşturdum. Gerçekten fazlasıyla ağlamıştım. Aklım dur diyordu, ağlama diyordu ama sanki ruhum hiç durmadan ağlıyordu. Kalbim ağlıyordu.

Yavaşça yataktan doğrulup küçük evimde banyoya doğru ilerledim. Saat öğle vaktini biraz geçmişti. Yüzüme bir kaç kez su çarptıktan sonra tekrar yatağıma geri döndüm ve bağdaş kurarak oturdum. Ne yapmam gerekiyordu? Hiçbir şey bilmiyordum. Tam üç yıl olmuştu Poyraz hayatıma gireli. Koskocaman üç yıl. Onunla karşılaştığım da o kadar kötü bir durumdaydım ki hemen güvenmiştim ona. Sevmişti beni bende sevmiştim onu. Birbirimizin yaralarını sarmıştık. Mutlu olmuştuk ya da mutlu numarası yapmıştık. Poyraz bana babasızlığımı unutturmuştu. Aile özlemi çeksem bile onunla atlatmıştım ben onca acıyı. Ama şimdi acılarımı saran adam en büyük acılarımdan bir tanesi olmuştu. Kader...

Bugün annemin yanına gidecektim. Hem o dinlerdi beni. Bende istediğim gibi içimi dökerdim ona. Yavaşça ayaklarımı yataktan sarkıtıp ayağa kalktım ve dolabımdan elime gelen ilk pantolonla kazağı giyip odamdan çıktım. Vestiyerden montumu alırken bir yandan da boğazlı spor ayakkabılarımı giymiş telefonumu almış ve evden çıkmıştım. Bu ev de artık bunaltıyordu beni. Bu ev zaten bütün kötü anılarıma ev sahipliği yapıyordu. Hızla merdivenlerden inip kendimi apartman kapısından dışarıya attım. Sonra yürümeye başladım sokak boyunca. Anneme bir an önce gitmek istediğim için hızlandım. Fakat yürüyerek oraya gitmem en az iki saatimi alırdı ve ben bu yorgunlukla bunu yapamazdım bu yüzden duraklara geçip ilk gelen minibüse atladım. Elbette ki boş yer yoktu ki oturmakta istemiyordum zaten. O yüzden en köşeye geçip elimle kenardaki boruya tutundum. En fazla otuz-kırk dakikaya gideceğim yere varmış olurdum. Minibüse binip inen insanlar eşliğinde bende geleceğim yere geldim ve zaman kaybetmeden araçtan aşağıya indim. Evet geldim her şeyin başladığı yere. Bu sefer acele etmeden büyük kapıdan içeriye girdim. Gözlerim etrafta sanki buraya ilk kez gelmişim gibi dolaşırken annemi gördüm ve solmuş çiçeklerde göz gezdirdim. Baş ucunda oturup taşa bir öpücük bırakırken fısıldadım annemin üzerine doğru. "Merhaba annem." Daha ilk dakikadan boğazıma yumru oturmuştu. Hep böyle olurdu. Ne zaman buraya gelsem kahrolası bir ağırlık çökerdi boğazıma. Konuşamazdım, acırdı canım. Ama konuşacaktım bugün. Hiç görmediğim annemle arada yaptığım gibi dertleşecektim yine. "Bugün hava pek soğuk değil. Sanırım yavaş yavaş kış bitiyor" Hafif bir tebessüm edip konuşmaya devam ettim. "Üşüyor musun anne?" Yutkunamadım. Benim yüzümden annem şu an toprak altındaydı. Benim yüzümdendi her şey. Gözlerim yaş dolmuş akmayı beklerken kafamı gökyüzüne kaldırdım. "Anne biliyor musun? Poyraz beni terk etti" Cevap gelmedi yine. Gelemezdi ki zaten... "Neden diye sorduğumda artık sana yanmıyorum dedi. Tek bir hoşça kala sığdırdı her şeyi ve gitti. Ben de gitme demedim zaten. Diyemezdim ki. Biliyorsun beni ben cesaretsiz, korkağın tekiyim. Aslında beni hiç tanımıyorsun. Tabi gökyüzünden beni izliyorsan orası ayrı. " Gözyaşlarımın içinde acıyla karışık hafif kıkırdayıp anlatmaya devam ettim.

"Ağzım var dilim de bazen çıkıyor benim. Yine konuşamadım anlayacağın. En büyük dayanağım gitti elimden. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Yalnızım, çaresizim... Ama Poyraz yokken baş edebiliyordum her şeyle. Şimdi de baş ederim. Kenarda birikmiş bir param vardı. Az kaldı ama yeter bana bir süre daha. O para bitmeden de yeni bir işe girerim ve her şey hallolur. " Gülümsedim tekrar "tabi gönül yangınım dışında. " Gözlerimden akan yaşları sildim. Ve aklımdaki cümleleri kurmaya devam ettim. "Anne artık babamın evinde kalmak istemiyorum. Orayı satıp bu şehirde başka bir yere taşınacağım. Ama lütfen merak etme. Mutlaka yine uğrayacağım yanına. Zaten yanına sık sık geleyim diye terk etmiyorum bu şehri. Şehrin bende tek güzel anısı sen kaldın elimde. Sana babamı da güzel güzel anlatmak isterdim ama ben bile nerede, nasıl olduğunu bilmiyorum ki. En son başka bir kadın için beni terk ettiğinde görmüştüm onu. Yani yıllar oldu. " Bu acı gerçeği bir kez daha hatırladığımda dişlerimi sıktım. Bir baba nasıl olurda kızını terk edip gidebilirdi? Doğrusu bana kızım bile demiyordu. Annem benim doğumumda öldüğünde babam benden nefret etmeye başlamıştı. Beni o gün orada öldürüp hiçe saymıştı. O yüzden yıllarca karnımı doyurduğu ve kafamı sokacak bir yer verdiği için dua etmem gerekirdi. İsmimi de babam koymuş bana. Sahra... Anlamı çöl demekmiş. Ben gelince dünyaya babamın hayatı kurumuş, çöle dönmüş...

Çıkmaz Sokak  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin