Uzun ince bir ip.
Bizler üzerindeki lekeler...Son ipin ucu, biz hiç o uçtan kurtulamayanlar...
Olmuyor... Cehennem cennetin laneti.
Gece günün hüznü...Bir ses geliyor. Vızıltı gibi. Küçük, naif, can kurtaran...
Bir ses geliyor...
Küçük dallar duvara sürtünüp ortama tiz bir çığlık yayıyor. Çığlıklar bedenleri kafesliyor.
Kan gölü her yerde.
Bir el değiyor açık soluk tenli yüze."Kızım..."
Bulanık ses göz kapaklarının ardındaki cehennemde yanıyor.
Ter basıyor ve silahın mermisi güzel kızın kalbini kaynatıyor.
Derin bir soluk alışverişi, derin bir vaveyla...
Sahra yatağından ter kan içinde doğrulduğunda karşısındaki iki insanla karşılaştı.
Ayşen hanım bir yandan kızının uyanmasına sevinirken diğer yandan da bu halinin sebebini merak ediyordu. Mehmet bey ise sessizdi.
Ayşen hanım derin bir nefes çekti ciğerlerine ve Sahrada onu taklit ederek kuruyan boğazına çaresizce bir nefes çekti. Terleri saçlarını yüzüne yapıştırmıştı, yüzü pancara dönmüş ve ruhsal acıyı bedeninde hissetmişti. Bu en gerçekçi rüyalarından bir tanesiydi. Bu en acılı rüyalarının başını çekerdi.
"Kızım..." cümle tamamlanmadı çünkü Ayşen hanım ne yapması gerektiğini çözemiyordu. Fakat Sahra boğazındaki düğümü çözdü ve geceye hıçkırıkları ile gözyaşlarını bıraktı.
Yatakta hıçkırarak ağlayan bir kız... Küçük bir kız...
"Anne"
Ayşen hanım girdiği şoktan çıktı ve kızı gibi ağlamaya başladı. Hızla kızının yanına yatağa oturduğunda Sahra'nın farkında olmadan yorganı avuçladığı ellerini kendi ellerine hapsetti ve kızının başını gögsüne yasayarak ağlayışına eşlik etti.
Soru sormadı. Çünkü biliyordu ki bu damlalar geçmişeydi, acıyaydı...
〰️
Sahra'nın ağzından:
Ayaklarımı yataktan sarkıtırken elimi yastığa bastırarak doğruldum. Bir süredir gördüğüm kabusun etkisindeyim ama şükür ki son iki gündür daha iyiydim. Lakin aklımda bir soru vardı. Büyük, tuhaf, can yakıcı bir sorun.
Babamı (!) düğüne çağırmalı mıyım?
Düşüncelerimin içinden kapımın tıklatılması ile çıkarken annemin başı gözüktü.
İlk önce uyandığımı kontrol etti ve sonra tebessüm ile odaya tamamen girdi. "Günaydın kızım."
"Günaydın anne."
Annem yanıma ilişirken dudaklarındaki en güzel tebessümle " bugün daha iyisin değil mi?" diye sordu.
Başımla yavaşça onu onaylarken " sorun yok anne, geçti gitti merak etme." diye mırıldandım. Annem dediğimi kabullenirken " herkes masaya oturdu hadi sende gel kahvaltı yap." diyerek odadan çıktı.
Onun arkasından bende yatağımdan kalktım ve bugün Arafla düğün yeri bakmaya gideceğimizin heyecanıyla hemen dolabımın kapaklarını açtım. Acaba ne giymeliydim?
Mavi etek beyaz bluz, siyah pantolon yeşil tişört, krem bir elbise...
Düşünmenin beni bu kargaşadan çıkartamayacağını bildiğim için kurtarıcım olan siyah diz altı elbisemi hemen üzerime geçirdim ve saçlarımı at kuyruğu yaptım. Odamdan çıkarken lavaboya uğrayıp yüzümü yıkamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Sokak (TAMAMLANDI)
Aktuelle LiteraturMutlu sonlar her zaman mutlu başlangıçların getirisi değildi. Ya da mutsuzluklar mutlulukla bitmez diye bir kural yoktu. Ağlarken gülünmez, gülerken ağlanmaz diye bir yargıda kalmamıştı. Herkes her an her şeyi yaşayabilirdi. Anlar farklı gereksiniml...