-3-

5.4K 372 107
                                        

Bu otobüsteki kisiydi...

Yavaşça tae'den ayrıldım.

"Hoşgeldin jin hyung."

Jin de bana anlamsızca bakıyordu.
Kendimi toparlayıp boğazımı temizledim.

"Merhaba."

Jin bana hala boş bir ifade ile bakıyordu. Merhaba demiştim ne yani?

Bizi umursamadan merdivenlerden çıkmıştı.
Dediğim merhaba kelimesine bile karşılık vermemişti.

Her neyse. Sanırım moralleri bozuk ama otobüste yaptığı hareket cidden hoşuma gitmişti.

____

Mutfakta bir o yana bir bu yana koşup duruyorduk tae ile.
Ben tavadaki omlet ile ilgilenirken tae domatesleri doğruyordu.
Ben tavadaki omleti havaya atıp tekrar tavaya isabet ettirmiştim.

"Eun tae sen ben yokken marifetlendin mi?"

Kahkaha patlatıp tae'e döndüm.

"Ben doğduğumdan beri böyleyim!"

"Cidden seni özlemişim eun tae."

Diyip kollarını açmıştı.
Bende ona doğru ilerleyip kollarının arasında yerimi buldum.

"Bende seni tae."

"Araya mesafe koymayalım. Hergün benimlesin kaçışın yok." Diyip kırkırdamıştı.

Arkamı döndüğümde kapıya yaslanmış bizi izleyen jin'i gördüm. Biraz kendime düzen verip tae'den ayrıldım.

Tae benim baktığım yöne bakınca oda kendini düzeltti. Jin denen çocuk kendini ne sanıyordu. Böyle artist artist bakıyo kendini cool falan sanıyor galiba.

Önemsemeden ocağa döndüm.
Ocağa baktığımda omletin altının yandığını gördüm.

"Ahh...cidden!"

"Ne oldu?"

"Yanmış." Omleti kaldırmaya çalışırken tavaya elim deydi. Sıçrayıp elime baktım.

"Eun tae! Dikkatli olsana az! Ver bakayım."

Elime üfleyip duruyordum. Tae elimi avuçlarının arasına alıp üflemeye başladı. Suyun altına getirip ovuşturdu.

Kapıya tekrar baktığımda jin bunalmış bir sırıtışla sinir arasındaki tavrını sergileyerek kapıdan çekilip gitti.

Ne oluyordu bu çoçuğa?

"Gel buz koyalım."

______

Akşam olmuştu... günumüz çok dolu geçmişti arada jin i saymassak doğru düzgün merhaba bile dememişti ben dememe rağmen... beni ilgilendirmiyordu...

"Dersler nasıl gidiyor üniversiteyi bitiriyorsun değilmi?"

"Daha 1 senem var..."

"Ne üzerine okuyorsun hala müzik üzerine mi?"

"Biliyorsun istediğim bölümü okumuyorum... fen okumak sıkıcı şu bölüm bitsin kendimi müziğe adayacağım."

"Belirlediğin bir şirket varmı?"

"Sanırım bighit ya da SM daha belli değil."

"Bizim şirket?"

"Ha?"

"Bighit bizim grubumuzun şirketi. Eğer oraya gelirsen güzel olabilir."

"Bilemiyorum... sen hayalini gerçekleştirdin şuan bir grubun var...
Sanırım hiçbir şirket beni almayacak."

"Eun tae kendine haksızlık ediyorsun.
Sesinin ne kadar iyi olduğunu biliyoruz."

"Sesle olmuyor ki...dans edemiyorum bilmiyorsun sanki. En önemlisi bölümüm fen muzikle alakam yok..."

"Onlar olur asıl senin sesin önemli."

Biz bu konuları konuşurken yanımızda jin oldukça sıkılmışa benziyordu. Sabahtan beri elinde telefon vardı.

"Hem jine bak oda ilk öyle dedi. Dans edemiyordu ilk ama şimdi öyle mi? Tabiki de değil. Hem iki işi birlikte götürüyor bu sene bir okulda geçiçi olarak öğretmen değilmi jin?"

Jin başını kaldırıp bize baktı. Bana bakıp başını yere tekrar eğdi.

"Evet öyle." Dedi bıkmış sesi ile.

Kapı çaldı herkes birbirine bakıp durdu.

"Birini mi bekliyorsun?" Dedi tae.

"Evet arkadaşımı çağırdım."

Ayağa kalkıp kapıya yöneldi.
Tae'e bakıp ayağa kalktım.

"Artık ben gideyim. Geç oldu."

"Biraz daha kal..." diyip elimden tutup tekrar koltuğa oturmamı sağladı.

"Ama-..."

"Şişttt... kabul etmiyorum."

jin'in sesi geliyordu. Salona geldi arkasındanda bir kız.

"Ya...jin cidden bu kadar açmayalım arayı özlüyorum."

TEACHER OR HUSBAND .KSJ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin