-18-

3.1K 245 49
                                        

Duvara sertçe vücudum çarpmıştı. Ne oluyordu ulan!

"Kimsin sen?" Nefes nefese konuştum beni düğün alanından baya bir uzağa sürüklemişti.

"Evleniyorsun?" Bu kimdi? Hala yüzünü göstermiyordu. Tanıyor muydum?

"Bırak beni!"

"Beni çok çabuk unuttun! Her zaman bana geri dönmeni bekledim. Ama gelnedin ve şimdi evleniyorsun."

Sesi en baştan beri tanıdık geliyordu kimsin?...
Kapşonunu çıkardı. O okyanus mavisi gözlerine bakarken kim olduğunu artık kestirmiştim..

"Jimin?" (Sürekli mavi gözlü olduğunu düşünün dgcuhdhxgg)

Jimin'in burada ne işi vardı? Beni nerden bulmuştu?

"Adımı ağzından duymak eskisi kadar heyecan verici."

"Bırak gideyim. Beni arıyorlardır. Başın belaya girecek git!"

"Ne ara beni düşünmeye başladın?"

"Git dedim!" Kolumu serbest bırakıp arkasını döndüğü gibi gitti.

"Eun tae!" Jin'in sesi kulaklarmı doldururken koşarak gelen jin'e baktım.

"Nerdesin sen???"

"Dolaşıyorum."

"Hala hazırlanmamışsın?"

Tam cevap verecekken başım dönmeye başladı... yine geldik başa
Lanet olası tümör başımın etini yiyordu..

"Şey jin... beni götürür müsün?"

Yutkundum. Sanırım bayılacaktım. Şuan olmazdı...lütfen.

______

Başımı hafifçe kaldırmaya çalıştım. Olmuyordu. Kafamın üstünde bir el vardı. Saçlarımı yavaş yavaş okşuyordu. Hiç o elin çekilmemesini diledim.

Bir dakika düğün? Lan?
Bir anda başımı kaldırdım. Kafamı birşeye vurmuştum. Ahh

Tam karşımda jin çenesini tutmuş sızlanıyordu.
Kafamı jin'in çenesine vurmuştum. Ne yani saçlarımı jin'mi okşuyordu? Ben onun dizine mi yatıyordum?
Ama düğün?
Kafamda binbir soru jin e baktım.

"Düğün????!!!"

"Sakin ol daha yarım saat var." Demişti çenesi çok acıyor olmalıydı.
Bana ne olmuştu?
En son başım agrıyordu? Bayıldığımı hatırlıyorum.

"Ne oldu bana?"

"Bir anda kucagıma bayıldın. Şuan iyi misin?"

Başımı hafifçe salladım. Kalkıp giyinmem gerekti.
Aceleyle kalktım jin'i arkamda bırakıp giyinme odasına yöneldim.

______

Çok kalabalıktı. Heyecanlanmaya başlamıştım. Jin yine ortalıklarda yoktu.
"Neredesin?" Içimden fısıldayarak sağa sola bakınıyordum. Giyinme odasının kapısındaydım koridora doğru bakınıyordum dışarı çıkamazdım şu gelinlikle
Omzumda hissettiğim el ile arkama döndüm. Annem tam karşımda duruyordu.

"Eun tae." Onu dinlemek istemiyordum. Onu hiç görmemiş gibi yapıp odaya girdim.

"Beni dinler misin?"

Nerdesin jin??? Onu umursamazlıktan gelip arkamda makyajımı yapıyormuş gibi yaptım.

"Sana beni dinle dedim." Bileğimde hissettiğim acı yüzünden biraz canım yandı.

"Bırak!"

"Konuşalım!"

Odanın kapısı bir anda açıldı. Jin içeri girince rahatladım. Takım elbisesi onu dahada çok yakışıklı yapmıştı.
Anneme ve bana baktı. 1 dakika gözleri beni süzdü. Güzel mi olmuştum?

Annemin eline baktı. Benim bileğimi tuttuğunu görünce biraz kaşlarını çattı.

Annemin elini çekip benim bileğimden tuttu.

"Biraz konuşacaklarımız varda bizi yanlız bırakabilir misiniz?" Şuan jin'e minnettar olabilirdim.
Annem ikimizede bakıp yüzündeki boş ifade ile odadan ayrıldı.

"Hadi aşağıya inelim."

"Birşey konuşmayacak mısın?"

"Hayır." Yani annemden kurtarmak için mi yapmıştı. Bilmiyorum ama her ne yaptıysa beni kurtarmıştı.

______

Alkışlar yükselirken havaya atılan güller ile birlikte konfeti patlattılar.
Artık evlenmiştik...
Ben evliydim. Bir kocam vardı her ne kadar karı koca ilişkimiz olmasa da.
Sahilde herkes dağılmaya başladı. Mutlu görünmeye çalışmıştım. Jin de öyle yapmıştı. Yanıma baktığımda jin'i göremedim.
Gitmişmiydi?
Ne yapacaktım. Etrafa baktım. Kimse kalmamıştı resmen. Jin beni yanlız bırakmış olma lütfen...

______

Sokakta yürüyordum. Evet gelinlikle!
Umrumda değildi.
Jin ortalıktan kaybolmuştu. Kimse kalmamıştı. Şöför beni götürmek istedi fakat ben kendimin gideceğini söyledim.
Ayakkabılarımı çıkarıp çıplak ayaklarımla yerlere basıyordum.
Sadece dügün alanından çıkarken telefonumu almıştım diğer herşey kalmıştı. Kimse beni aramamıştı öyle değil mi? Ne kadar yalnızdım.
Alnıma düşen su damlası ile irkildim.
Yağmur mu yağıyordu birde?

Tamam güzel...bir bu eksikti zaten bende diyordum daha başıma ne gelebilir?
Yağmur hızlanmaya başladı. Gelinlikle bende ıslanıyordum. Saçlarım açılmıştım makyajım akmıştı. Biri beni görse korkup cidden kaçardı.

Telefonum calıyordu aman allahım!!!
Telefonum....
Ekrana baktığımda bilinmiyordu.
O yağmur beni sırılsıklam yapmıştı.
Zor yürüyordum artık. Yürümeyi bırakıp telefonu açtım.

"Alo?"

"Kimsiniz?"

"Ben müdire hanım." Saat gece 11 de neden arıyordu beni?

"Birsey mi vardı?"

"Eun tae hanım...nasıl diyeceğimi bilmiyorum soo bin'i kaybettik..."
Kaşlarımı çatmıştım. Şu lanet olası yağmur beni yorgunlaştırıyordu.

"Yetimhaneden mi kaçtı?"

"Eun tae...öyle değil. Yarım saat önce soo bin vefat etti."

Ne duymuştum? Duyduklarım herhalde beynimin oyunu falan...
Yağmur şiddetini artırmıştı.

"Eun tae hanım!"
Gülmeye başladım yavaşça soo bin...yok canım yani olmaz...olmaz diğil mi? Beni bırakamaz.
Yapmaz. Yapamaz bana söz verdi. Onu ordan çıkaracaktım. Yere kendimi de telefonuda serbest bırakmıştım.
Yağmurla beraber gözlerimdeki yaşlar buluşuyordu.

Gülmeye devam ediyordum. Sinirden ne yapacağımı bilemedim. Kafayı yemek üzereyim.
Soo bin...

Bir dahaki bölümde çok hoş şeylerin olacağını buradan söyleyim😂 jimin beyefendi de geldi... kajsjakajakaj

Sizi seviyorummm❤

TEACHER OR HUSBAND .KSJ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin