Neyim kalmıştı başka? Daha ne kaybedebilirdim şu hayatta?
Uçurumun kenarında oturmuş yağan yağmurla savaş veriyordum. Ne kadar ağladığımı bilemezken yanımda kimsenin olmayışı canımı yakıyordu.
Soo bin ellerimin arasından kayıp gitmişti.
Evlenmiştim ailemin istediği olmuştu. Şuan ne değişti hayatımda? Hiç bir bok!Hıçkırıklarım bütün dağlar arasında gidip geliyordu. Gelinliğin rengi artık kahverengiydi. Ellerimle yüzümü sildim. Ayaklarım çamur içindeydi. Başım ağrıyordu. Şuan beyninde ki tümörü umursayacak durumda değildim.
Kimsem kalmadı. Yaşamamın bir anlamı yok.
Soo bin...o daha küçüktü kanserle savaş veren minik bedeni vardı. Gece bizde kaldığında yavaş yavaş saçlarının döküldüğünü anlamıştım. Yastık soo bin'in saçları ile dolmuştu. Jin'e o günün sabahı söylemiştim soo bin'in hasta olduğunu. Benden daha çok üzülmüştü sanki...
Sabah soo bin kalkınca yataktaki saçlarını gördü. Ellerini saçlarına götürdü. Güzel kokan sarı saçları eline gelince irkildi. Bir şekilde yalan söyledim...Dayanamadı vücudu yanlızlığa dayanamadı belkide yetimhanede öylece hergün durmaya dayanamadı. Onu kurtaramadım hepsi benim suçum.
Ağlayarak bir yere varamazdım fakat şuan elimden hiçbir şey gelmiyor onu kaybettim.
"Hepsi benim suçum.." yerdeki otları elimle yolmaya başladım. Artık herşey birbirine karışmıştı gözyaşım yağmur...
Yoldan geçen araba sesi duydum. Arkama baktığımda farlarını açmış yolun kenarında duruyordu araba.
Aldırış etmedim. Kafamı dizlerime gömdüm. Yerdeki çamurlar her tarafımdaydı. Saçlarım yüzüme yapışmış ağlıyordum sadece ağlıyordum..."Eun tae!" Tanıdık ses kulağımı doldurduğunda arkama baktım. Jin yağmurda ıslanarak bana koşuyordu. İslanmış saçları her bir tarafa savruluyordu.
Yanıma gelip eğildi, yere oturdu. Iki elini yanağıma koydu. Gözlerime bakıp saçlarımı geri itti. Gözlerindeki kaybetme korkusu beni şaşırtmıştı. Çok korkmuş gibiydi.
Kollarını ıslak vücuduma sardı."Çok korktum sana birşey olmasından..." şuan nerdeydin? neden burdasın? iyimisin? gibi soruları sormaktansa sadece beni bulmuş olması onun için önemli gibiydi.
Hala bana sarılıyordu her yerimiz çamurdu. Yağmur dinmiyordu inadına direnip yağıyordu.
Kollarımı kaldırıp jin'in sırtına koydum.
Başımı omzuna koyup dahada şiddetli ağlamaya başladım."Neden bu haldesin? Eun tae beni korkutuyorsun...sakin ol."
Başımı elleriyle tutup yüz hizasına getirdi."Söyle bana...biri bir şey mi yaptı?" Gözündeki kaygı beni önemsediği anlamına geliyordu.
Saçlarımı eliyle tekrar itti yüzümü okşadı.
"O...o beni bıraktı." O kadar yavaş söyledim ki duyduğunu zannetmiyorum.
Hıçkırıklarım artarken gözlerine baktım."Kim eun tae??"
"S-s-oo bin...beni bıraktı...bu hayatta yanlız bıraktı." Gözlerindeki korku artmaya başladı.
"O öldü jin..." gözlerinin dolmaya başladığını gördüm o an. Yavaşça yutkundu. Ellerini yüzümde gezdirdi. Saçlarımı itti.
Başımı göğsüne yasladı. Saçlarımı okşamaya başladı.
"Sakin ol geçicek...ben burdayım."
"Sadece sen varsın...kimsem yok!"
"Seni bırakmayacağıma söz veriyorum seni bırakmayacağım..."
Onunda ağlamaya başladığını hissettim.
Jin seni seviyorum...
Kendime itiraf etmiştim? Korktuğum şey ile karşı karşıyaydım. Onu seviyordum. Şimdiden ona bağlanmıştım. Yapma jin...beni kendine bağlama. Bu iş bittiğinde bizde biteceğiz ateşe atma ikimizi..Yüzümü yine avuçladı gözlerimin içine baktı. Gözlerimi kapattım. Gözleri kapalıyken de ağlar mıydı bir insan? Ben ağlıyordum.
Dudağımda hissettiğim sıcak dokunuş içimi titretmişti. Gözlerimi açıp tam dibimde olan gözlere baktım. Yavaşça kapandılar...
Eliyle ensemden tutup beni kendine bastırdı. Yuzümüzdeki su damlaları dudağımızda buluşuyordu. Bende gözlerimi yavaşça kapatıp kendimi ona teslim ettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEACHER OR HUSBAND .KSJ.
FanfictionBizim ilişkimiz gece ve yıldızlar gibiydi.. Gece olmadan ne yıldız görünüyor, yıldız ise gecesiz yapamıyor... Başka teacher or husband kitaplarından farklı olduğumu düşünüyorum. Okuyup bana destek verirseniz sevinirim. Umarım ki beğeneceksiniz❤