Beni affet

24.2K 1.3K 85
                                    

Gidelim dememin üstünden dakikalar geçmişti ki ben hala dile gelip tek bir soru dahi soramamıştım. En sonunda dayanamayarak sormaya karar verdim. Verdiğim kararla gözlerimi karanlık yoldan alıp araba kullanan Mesut'a çevirdim. İyi ki abimler bizimle değil de arkadan geliyordu. Yoksa asla bu sorumu yöneltemezdim. Tabi önce sormaya cesaret edebilirsem.

"E Mesut, nasılsın hayat nasıl gidiyor?" Kızım bunu mu soracaktın direkt sorsana neyden çekiniyorsun? Mesut saniyeliğine de olsa benden tarafa bakıp tekrar gözlerini yola çevirdi. "İyi diyelim iyi olsun Sedef Abla asıl sen nasılsın? Benim dilim elvermediği için sormadım. Son olanlardan sonra daha iyi misin?"

Bende bakışlarımı karanlık yola çevirince dizimin üstünde birleştirdiğim ellerimi sıktım. "İyiyim Mesut, inan daha iyiyim. İyi olmamın tek sebebi ise sizin gibi beni çok seven kocaman bir aileye sahip olmam. Başta abim olmak üzere herkes yanımdaydı benden tek desteklerini hiç eksik etmediler tabi o hiç..." derken sustum. Haklıydım o benim için sadece bir yabancıdan ibaretti. Kötü günümde yanımda olmayan bir adamı sormak bile büyük aptallıktı.

"Neden durdun?" diye sorduğunda hiç diyerek geçiştirdim. Mesut da üzerime gelmeme adına olmalıydı ki sesini çıkartıp tek kelime dahi etmedi. Bende yol boyunca geçmiş anılarla boğuşup durdum. Yarım saatlik yolculuktan sonra mekâna gelmiştik. Arabayı mekânın önünde durdurunca Mesut ile beraber araçtan indik. Mesut, anahtarı valeye verdi ama bu işte terslik vardı sanki geldiğimiz yer boğazdaki güzide mekânlardandı ama ne ışıklar yanıyor ne de birileri var gibi görünüyordu.

"Mesut, yanlış gelmiş olabilir miyiz?"diye sorduğunda kapıda bir adam belirerek hoş geldiniz efendim, demişti. "Doğru geldik..." dedikten sonra telefonunu işaret edip "Küçük bir konuşma yapmam gerekiyor sen önden ilerle ben hemen geliyorum."demiş bende anlam vermeden içeriye yönelmiştim. Acaba abimleri beklese miydim diye kendi kedime sorsam da çoktan içeriye doğru emin adımlarla yürüyordum. Öyle ortamda sadece topuklularımın sesi yankılanıyordu. İçeriye ilk girdiğim fark ettiğim tek şey hatta odaklandığım tek nokta koridor boyunca ilerleyen mumlardı. Bunlar hep burada mı duruyorlardı buraya daha önceden gelseydim kesin bilirdim de işte hiç gelmemiştim. Aklımdaki sorularla loş bir ışıkta yürümeye devam ettim. Ve bir anda bütün ortamı dolduracak şekilde bir şarkı yankılandı.



Affedecek misin beni tekrar sevecek misin
Yoksa beni hayatından silecek misin
Ya beklerim sonsuza dek yada biter giderim
Ölüm beni bulmadan gelecek misin



Şarkı sözleriyle birlikte elim kalbime gitmişti. Şarkının ilk nakaratında olduğum yerde çivilenmiş daha sonra nasıl olduysa ayaklarım beni ileriye doğru sürüklemeye başlamıştı. Biraz daha ilerlediğimde mumların yerine loş ışık ekstran güller yer almıştı. Şarkının sözleri öylece içime işlemiş gözlerim dolmuştu...

Güllerin bitiminde başımı kaldırmamla birlikte ilerde beni bekleyen adamı gördüm. O an dünya durmuş bana yine kal gelmiş hatta şarkının sesini dahi duymaz hale gelmiştim. Dudaklarımın arasından kendimin dahi duymayacağı şekilde onun adı çıkmıştı... Cihan ağır adımlarla yanıma kadar gelip tam önümde durdu. Bana kollarının arasında tutuğu beyaz gülleri gözlerinin içi parlayarak uzatmıştı "Cihan!" dememle birlikte boğazım düğümlenmişti.

"Sedef'im. Ömrümün diğer yarısı bu adamı affedebilecek misin?" Affetmek mi? Sen beni en kötü günümde terk edip gittin. Beni çaresiz aciz bıraktın. En önemlisi beni sensiz bıraktın.

CİHAN  🚬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin