2.BÖLÜM

1.5K 111 21
                                    




İçime bir ürperdi girdi. Rüzgâr esmeye başladı. Sonbahar artık iyice kendini göstermeye başladı. Gündüz güneşle sararan yapraklar akşam rüzgârlarıyla uçuşuyor. Düşüncelerimde o yapraklar gibi uçuştu. Odaya girip balkon kapısını kapattım. Kararan odada yatağa fırlattığım çantadan çıkan telefonun ışığı parlıyordu. Annem arıyor. Eve geldiğimi görmemiş anlaşılan. Meşgule atıp hızla üzerimdekilerden kurtuldum ve ev moduyla aşağıya indim. Annem mutfakta sofra kuruyordu.

--Ne zaman geldin de üzerini de değiştin

--Bilmem epey oldu sanırım.

--Niye öyle sessiz sakin kaçarcasına çıkıyorsun bir selam versen seni yemeyiz herhalde.

Şu sorgu sual kısmını ne kadar ertelersem o kadar iyi oluyor benim için diyemedim. Yerine

--Çok sıkışmıştım hemen yukarıya çıktım. Soyun giyin derken oyalandım işte. Eee ne var yemekte?

Biran önce konuyu değiştirmezsem bunalmışlığımla ağzımdan kırıcı bir cümle çıkacak. Yemek konusu da annemin hayatının atardamarı demekti. Bu konudaki sorular asla geri döndürülmez.

--Her zamanki şeyler işte; çorba, fasulye, pilav.. Aha salatayı da yapıyorum. Aklıma değişik bir şey gelmiyor. Fasulyenin mevsimi, pazarda her yerde o var. Mecbur bende aldım. Tabakları koy sofraya. Ezgi nerde kaldı? Birinizde şu eve zamanında gelin. Ara bak bakalım yemeğe yetişecek mi?

Annem bütün gün evde yalnız kalınca tüm söylemleri biriktirmiş beni görünce anlatıyor da anlatıyor... tabakları masaya koyarken bende gözlerimi devirerek annemi dinliyordum.

--Telefonum odada alayım onu dedim.

Bir dakikalık kaçışlar bile insanı mutlu eder mi? Ediyor işte. Odaya çıkıp telefonu elime aldığımda mesaj geldiğini gördüm. 3 de cevapsız çağrı vardı. Önce mesajları açtım. Barış'tan gelmişti.

"Aşkım nerdesin kaçtır seni arıyorum. Sorun yok inşallah?"

Aramaları açmaya gerek yok sahibi belli oldu işte. Barış her zamanki gibi ardı arkasına beni aramış, dayanamamış mesaj atmış. Hayır yani aşağıya ineli 15 dakika falan oluyordur. Neyin stresi bu? Günlerdir bana ulaşamıyormuş gibi davranıyor. Neyse önce ezgi'yi arayayım dedim, rehberime girdim ama ne mümkün Barış yine arıyor. Bıkkın bir sesle yanıtladım.

--Efendim canım (!)

--Oooh bir şey oldu zannettim. Durağa kadar geldim, bunu da açmasaydın dolmuşa binip geliyordum. Nerelerdesin? Eve geçince mesaj atmadın?

Çünkü ben akli dengesi olmayan bir kızdım ve her hareketimin açıklamasını yapmak zorundaydım. Arabaya bindim, arabadan indim, eve yürüdüm, odama geldim, çişimi yaptım falan böyle yazmamı bekliyor benden.

--Eve geldim. Telefonu odada şarja koydum ve aşağıya indim. Anneme yardım ediyordum.

Hayır şimdi geldim geleli balkonda düşünüyorum desem başlayacak: hayırdır ne oldu, sana kırıcı irşey mi söyledim, üzdüm mü seni? Doğruyu söyle bak? özür dileyecek..ne olduğunu bilmeden özür dileyecek hem de. İnan hiç o teraneyi kaldıramam. Şu davranışları yüzünden öyle kolay yalan konuşuyorum ki. Bazen en kendime bile hayretle bakıyorum.

--Tamam hayatım, ama bir haber versen telefon eline yapışmaz değil mi? Sana bir şey oldu sandım ve gerçekten çok korktum.

--Canım benim ezgiyi aramam gerek, sonra konuşuruz. Dedim ve kapattım.

Yoksa onun endişeli sözleri sürüp gidecek. Gerçekten yaptığım her şeyi saniye saniye ona anlatmamı bekliyor. Yeter ki üzülmesin ama değil mi. 23 yaşındayım, çocukluktan çıktım diye düşünüyorum nedir bu her anımı bilme telaşı? Neyse Eylem düşündükçe kendini dolduruyorsun. çocuğun işi yok seni merak ediyor işte hepsi bu.. sakinleş... sakinleş...

Bu arada asıl yapmam gerekeni yaptım ve Ezgi'yi aradım.

--Ezgicim ablacım ( bana abla demez, epi topu 3 yaş var aramızda, arada böyle takılmak hoşuma gidiyor). Nerede kaldın ablasının gülü, annem soruyor?

Konuşurken bir yandan da aşağıya iniyordum.

--Geldim geldim. Trafik yine tam bir cehennemdi. İnip yürüsem otobüsten hızlı gelirdim. Neyse apartmana giriyorum hadi byeess canım.

--Byeee

Bir dakika geçmemişti ki Ezgi geldi. İçeriye girer girmez başladı konuşmaya

--Havalar iyice soğudu haa. Bence kazakları çıkarmalıyız.

--Abartma canım kazak giyecek kadar soğuk yok.

--Kızım dışarıdaki soğuktan haberin yok galiba. Otobüsten inip eve gelene kadar bir tarafım dondu .

--Kazakları çıkaracağına yazlıkları kaldır. Mevsimlik şeyler giyinsen bu kadar üşümezsin.

--Çok biliyorsun bayan muhalefet. Akıllarını kendine sakla en iyisi.

--Ee tabi doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.

--Hiçte değil, yazlık giymiyorum ben saçmalıyorsun.

--Evden çıkarken aynaya da mı bakmıyorsun sen. Üzerindekinin farkında değilsin galiba.

Tam iyice hararetleniyorduk ki annem araya girdi.

--Kesin şu ağız dalaşını. Gelir gelmez başladınız. Yıkayın elinizi de sofraya gelin.

Ezgi beni mezeleyen bir surat ifadesi yaptı. Bende ona dil çıkardım. Az evvel 23 yaşındayım ve çocuk değilim mi demiştim? Bazı şeyler için o, çok bazı şeyler

Yemek sessiz sakin yenildi ve sofra hızla kaldırıldı. Ve rutin haline gelen tv karşısında oturma seansı başladı. Kasvetli haberler ile içimizi sıkmak yerine müzik açarak neşemizi bulalım dedik. Ezgi bir yandan okuldaki olayları anlatıyor. Bir yandan da müzikle dans ederek yediklerini yakmaya çalışıyor.  Bana da ısındıkça uyku bastırıyor. Gözümü açık tutmaya çalışıp Ezgi ye cevap vermeye çalışıyorum. Bir zaman sonra annem elinde çay tepsisiyle içeriye girdi. Bu kadın hizmet etmeyi cidden çok seviyor.

Çayın yanında tabi ki tatlısını da yapmıştı. Çayımızdan bir yudum almıştık ki kapı çaldı. Gelme sırası babamdaydı. Annem tam yeni oturmuştu ki gelen babama söylenerek kapıyı açtı ve mutfağa girip sofra kurmaya başladı. Babam ellerini yıkayıp annemin ardından mutfağa girdi. İş yerinde yaşadığı sıkıntıyı en sinirli haliyle anlatmaya başladı. Ezgi ve ben iç çekerek birbirimize baktık. Bu bakış hızla çayını iç ve dağıl demekti. Aksi takdirde babamın gazabı bize de sıçrayacaktı.

Çabuk çabuk tatlımızı yiyip odalarımıza kaçtık. Bir süre daha Barış ve ailevi sıkıntılarıyla boğuştum. Bilgisayardan vakit geçsin diye oyun oynayıp tanımadığım insanlarla geyik muhabbeti yaptım ve uykumun iyice gelmesiyle yatağa sızdım.

Yarın Cuma günüydü ve hafta sonunu tatiline götüren Cuma günü sevilirdi. Bana tatil olmasa bile...

İPOTEKLİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin