Tam da annemin istediği gibi eve Barış ile döndüm. Kapı önünde annemle yaptığı rutin hal hatır faslından sonra beni idare ettiği için Barış'a teşekkür ettim. Sanırım şu aralar beni yeniden kazanabilmek için ne istersem yapacak bir modda. Ben de bu durumu kendi lehime çevirecek kadar ezik bir moddayım. Bu ilişkide herkes kendi mutluluğu için çırpınıyor.
Eve girdiğimde annem küslüğü devam ettiriyordu. İşime geldi ve direk odama çıktım. Üzerimdekilerden kurtulup pijamalarımı giydim ve balkona çıkıp pervaneler şarkısını açtım. O anda kalmak istiyordum. Aslan'ın kollarında...
Sabah dürtülme ile gözlerimi araladım.
—Ben geldim, sen halaaaa uyuyorsun?
—Hımmm bir 5 dakika sonra gelsen.
—Saçmalamaa kalk hadi. Anlatacak çok şeyim var kahvaltıya inelim.
—Ezgi, uykum var.
—Hadi Eylem!
Tüm güneşlikleri çekip güneşi gözüme doldurdu.
—Çabuk ol aşağıda bekliyorum.
Açıkçası gittiği yerde neler yaptığını zerre kadar merak etmiyordum. Ona karşı kırgınlıklarım iyileşmemişti. Kolay da geçecek gibi görünmüyordu açıkçası. Kardeşim, dert ortağım olması gerekirken dert sebebim oldu. O dert hala benimleyken şimdi aşağı inip hiçbir şey yokmuş gibi sohbet edeceğiz. Eh be hayat... Benden çok fena alacağın var senin!
Kahvaltı masasına otururken
—Hoş geldin küçük hanım.
—Hoş görmek isterdim ama pek bir değişme olmamış.
—Gideli yıllar oldu da benim mi haberim yok. Döndüğünde ne görmeyi bekliyordun?
—Ne görmemeyi desek? Mesela annemle küs olduğunuzu görmemeyi, mesela hala üzgün olduğunu görmemeyi.
—İyi ya işte yıl gerek.. Ama ileriye doğru değil, geriye doğru gidecek yıllar gerek.
—Ne zaman eski bıcır bıcır haline döneceksin Eylem.
—Ne zaman öyle bir kız oldum Ezgi?
—Bundan sonra ol. Ne kaybedersin?
—Ne kazanırım?
—Mutluluk!
—Demek ki seninle mutluluğu farklı yerlerde arıyoruz.
Ezgi baş edemeyip gözlerini devirdi.
—Sana bir şey getirdim.
—Aaaa aklına geldim yani ordayken. Merak ettim ne getirdin. Bir megafon ya da ses dinleme cihazı falan mı?
—İnsanın tüm hevesini kaçırırsın.
—Hah bak bu duyguyu biliyorum.
Ezgi içeri gidip odasından elinde dosya gibi incecik bir paketle geri geldi. Bana doğru uzattı.
—Madem yıllarda geriye doğru gitmek istedin, al bakalım.
Kitap gibi kalınca bir şey değildi. Beni hangi hediyenin geriye götürebileceğini merak ettim açıkçası. Özenle paketi açıp içerisindeki kartonları çıkardım. Gördüğüm şey yüzümde mahsun bir gülümsemeye sebep oldu. Gerçekten yılları geriye sardırmıştı. Ezgi'ye baktım.
—Bu çok güzel gerçekten, nerden aklına geldi bu.
—Çarşıda gezerken 90 lar mağazası diye bir dükkan gördük. Oraya girdik ve orada buldum. Aslında öyle çok şey vardı ki hatırlatacak nedense bu kağıt bebeklere yenildim.
—Çok güzel gerçekten. Bizimkilerin aynısı.
—Di mi? Gazeteden çıkardı, üstüne biz de kendimiz elbiseler çizerdik. Hatta bazen onlara arkadaş bile çizer keserdik. Sonra gelsin saatlerce oynatılan kağıtlar.
—Her şey ne kolaydı. Bir arkadaşı yoksa bir kaç boya kalemiyle o eksiği giderirdik. Beğenmezsek baştan yapardık. Beğenirsek kardeş yapardık. Birbirlerini hep çok seven kardeşler.
—Eylem, ben seni hala çok seviyorum. Sen benim oyun arkadaşımsın, sen benim çocukluğumsun, ergenliğimsin ve şuan ki gençliğimsin. Aramızın açılmasını istemiyorum.
—Evet çocukluğun, ergenliğin, gençliğinim. Ama dosttan öte bir kardeşin değilim. Hiç istemediğim halde kırgınım çok.
—Neden anlatmayı denemiyorsun?
—Çünkü güvenmiyorum sana.
—Eskiden hep anlatırdın.
—'O eskileri' anneme gambazlamadan önceydi.
—Nereden çıkartıyorsun bunu?
—Duyabilmem için baya bağırıyordun evde. Eski gizli kapaklı neyim varsa saçtın, yanıma nasıl olduğumu sormak için geldiğinde bunu içinden gelerek değilde annemin iteklemesiyle yaptığını da ortaya saçtın. Şimdi sana ne
anlatayımda içinde kalacağına inanayım?
—Beni neye zorladıklarını bilmeni istemişimdir belki de?
—Yanıma geldiğinde bizi kimse duymuyordu, Barış'la bir olmanızda da bir zorlanma yoktu. Ya da... ya neyse boşver. Belki zaman olarak gençliği atlattığımızda o özlediğin hallerimize döneriz kim bilir.
—Çok olumsuzsun, ya gençliğimizden sonrasını göremezsek? Bu günümüze pişmanlık duymayacak mısın?
—Pişmanlıklarım çok, ama bu konuda hiç yok. Bu konuda sen hissetmelisin o duyguyu.
—Tamam özür dilesem?
Gülümsedim, kalbim ona inanmak güvenmek istese de , aklım 'dur bakalım Eylem ya bunlar seni kandırmak içinse?' diyor.
—Güven bir kez kırıldı mı yenisi bir özürle inşa olmuyor malesef. Elimde değil Ezgi. Bundan sonraki davranışların, bana karşı olan dürüstlüğün belirleyecek bunu. Üzgünüm...
—Tamam haklısın, en azından çabalamam için fırsat tanı. Kapılarını kapatma bana.
—Aksini istesem de yapamam zaten..
Şimdi Ezgi gülümsedi. Bakışlarındaki anlamı çözmeye çalışıyordum. Üniversitedeyken iki üç haftada bir haftasonları eve gelirdim. Ezgi o kadar beni özlemiş olurdu ki küçük bir çocuk gibi dibimden ayrılmazdı. Okulda yaşadığı her şeyi anlatırdı. Geç saatlere kadar sohbet ederdik. Sohbet konumuz yoksa okuduğumuz romanları anlatırdık. Ama asla susmazdık, paylaşmadık hiçbir şey bırakmazdık. Eğer yurttan ayrılıp bir konsere, geç saatte bir kafeye, olmayacak zamanda sinemaya gitmişsem annemin ansızın beni aramasına engel olmak için Ezgi den yardım ister beni idare etmesini söylerdim. Oda bir şekilde buna engel olur, olamazsa önceden haber eder telefonla konuşmak için uygun bir yere geçmemi sağlardı. Öyle ki birbirimizi kollardık. O günlerden bu günlere gelmek gerçekten yıpratıcı... Şimdi karşımda, o günlerdeki gibi geçen günlerini birbir anlatıyor. Ona ilginç gelen şeyleri paylaşıyor, keşke birlikte gitseydik daha çok eğlenirdik diyebiliyor. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak mı garip, davranamamak mı? Kardeşlik duygusu öyle garip ki, gönül rahatlığıyla küsemiyorsın. Ve bu sabah şunu net olarak anladım ki: Ezgi beni özlemiş.
Kahvaltı sonrasında Ezgi biraz kestirmek için odasına çekildi. Ben de odama çıktım. Başucumda duran ilaçları elime aldım. Hadi devam edelim belki bugün de güzellikler beni bulur diyerek içtim. Yapacak bir şeyim yoktu canım sıkılmıştı. Telefona sarıldım. Mesaj atmam gerekene değil de yüreğimden geçene yazdım.
—Bu sabah da güne seni özleyerek başladım. Biran önce bu hafta geçse, okullar açılsa ve ben seni daha sık görebilecek bahanelere kavuşsam.
—Eylem müsait misin arasam?
Gelen ciddi cevaba kaşlarımı çattım. Bir şey oldu kesin. Kalbim biranda hızla çarpmaya başladı. Kendimi balkona attım. Sandalyeme oturdum. Arama tuşuna bastım. Telefon çalarken kendimi telkin ettim. 'Sakin ol Eylem panik yapmanın anlamı yok.'
—Canım müsait değilsen zora sokma kendini.
—Yok yok, şuan iyim. Ama uzatmadan anlat.
—Nasılsın?
Direk konuya gireceğini sanarken önden beni yoklaması iyice garibime gitti.
—Aslan ne olduğunu anlatmadığın her saniyede içimdeki korku yükseliyor. Beni iyi et hadi.
—Korkacak bir durum yok ki, seni telaşlandırdım sanırım özür dilerim.
—Aşkım bırak şimdi özrü ya. Zaman kaybetme, şimdi annem ya da Ezgi girecek odaya anlatamadan kapatmak zorunda kalacağım.
Aslan gülmeye başladı.
—Şu panik hallerini bile seviyorum.
Gülümsemesiyle ve sevgi dolu haliyle iyi olmuştum bile.
—Eylem bu sabah Yaman'la birlikte işe gittik, ücretimi alıp çıkış yapmak için gittim ben. Orada yeni ürün sözleşmesi için Yaman'ı İstanbul'a göndereceğini söylediler. Yanına birini daha almasını istediler.
—Ve o birisi sensin!
—Evet, haftaya gidilecek. Şimdi sen okulların açılmasını bekliyorsun ya görüşemeyeceğimizi söylemek istedim.
—Başkası gidemez mi?
—Gider tabiki. Ama bunu ben istedim. Bir kaç iş başvurusu yapmak için.
—İş başvurusu mu? İlimiz dışında?
—Eylem burada alanım çok kısıtlı, şansım nerede yüksekse ben de orada deneyeceğim. Bir saattir iş için araştırma yapıyorum.
—Haklısın canım bu konuda sana engel olamam, ne kadar kalacaksınız?
—Aslında 1-2 günlük bir iş. Ama biz bir hafta kalalım diyoruz. Gezeriz diye.
—Adam yeni evli nasıl bir hafta ayrı kalacak?
—Hahahah Eylem yaa. Cansu bırakır mı? Oda gelecek.
—İşte şimdi kıskandım sizi. Neyse canım bir hafta daha özlerim seni. Döndüğünde iki haftalık hasret gideririz.
—Sen nasıl istersen bir tanem. Neyse kapatayım ben yakalanmadan. Seni seviyorum.
—Ben de seni seviyorum. Görüşmek üzere.
Telefonu masaya koydum. Abartılacak korkulukta bir durum yoktu, tabi şimdilik. Omuzlarım düştü, dizlerimi kendime çektim. Başımı dizime yatırdım. Aklımdaki türlü senaryoları geçirmeye başladım.
* Başvurduğu işlerden biri kabul olursa ve temelli giderse?
* Ben bir daha ona hiç ulaşamazsam, onu hiç göremezsem?
* Benim yerime başkası olursa hayatında?
Aman Eylem, şimdi değilse bile er ya da geç bunlar olmayacak mı zaten? Sen daima özlemeye ve uzaktan bakmaya mahkumsun. Sana çizilen kader bu! O çizgiden ayrılman da mümkün değil. Boğazım düğümlendi kendi kendimi yemeye başladım. İlaç bir boka yaramıyordu!
Telefon çalmaya başladı. Başımı kaldırıp ekrana baktım. Cansu arıyordu. Güzel haberi bir de ondan dinleyelim bakalım.
—Cansucum?
—Eyleeemmm, ne yap et sen de bizimle gel. Lütfeeennnn
—Uzaylılar ülkeyi bassın deseydin daha olasılığı yüksek bir istek olurdu. Seninkinin sözel karşılığı bile yok kaldı ki eylemsel olsun.
—Öyle deme Eylem yaa
—Cansu benim de aklımda olmayacak hayallerim var ama bu kadar da değil.
—Ama neden?
—Canım ben sana bile koruma görevlisiyle geldim, giriş çıkışlarda beni alması koşuluyla. Bu evde tuvalette bile uzun kalınca akıllarda acaba orada ne yapıyor sorusunu uyandırıyor? Kaldı ki haftaya okullar açılıyor.
—Okula gitmene izin veriyorlar mı bari?
—Yani evet, bir tek ona ses çıkarmıyorlar.
—O zaman okul seni İstanbul'a göndersin. Yine ses çıkaramazlar?
—Kız Cansu gerçekten eğlendiriyorsun beni.
—Ya Eylem çok ciddiyim. Harika olmaz mı? Bir düşünsene Aslan ve sen bir hafta hep dipdibe.
—Cansu olmayacak bir hayal de sen sokma aklıma. Cidden imkansız.
—Sen onu bunu bırak bana şunu söyle: bir kurs, bir seminer, bir eğitim ne bileyim benzeri bir şey olursa sorun çıkarır mı evdekiler?
—Mecburiyet olursa çıkarmazlar herhalde yani bilmiyorum hiç böyle bir şey yaşamadım. Boşver sen, döndüğünüzde toplanırız anlatırsınız yaptıklarınızı.
—Sen daha beni tanımamışsın canım. Ben halledeceğim bu işi. Hadi kapattım ben.
—Dur dur dur, ne yapacaksın?
—Korkma canım okul müdürü kuzenim var ona soracağım neler yapabiliriz diye. Varsa bir yol hallederiz, yoksa zaten yapacak bir şey yok. Denemekte fayda var.
—Tamam sor bakalım.
—Görüşürüz Eylem.
—Tamam görüşürüz.
Tam deli bu kız. Gerçekten böyle bir şey olabilir mi? Ayy Aslan'la bir hafta geçirmek. Yakalanma korkusu olmadan. Gece gündüz..Bu hayallerimin bile ötesinde. Hemen bilgisayarı alıp açtım. Ben de internetten bakınayım ne yapabilirim. Bir umut işte. Hani şu hep içimde taşıdığım nankör his. Bu kez mutlu etse beni. Aradığım o mucizeyi bana verse. Hadi inşallah...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPOTEKLİ HAYAT
RomanceGERÇEK BİR YAŞAM ÖYKÜSÜNDEN ESİNLENİLMİŞTİR... Bu kalabalık cadde içinde şıp diye tanıdım seni, belli ki sen de unutmamışsın beni Sahi ne kadar zaman geçti birbirimizi görmeyeli Aylaaar yıllar geçti duymayalı sesini Oysa ne güzeldi eski lise günleri...