51.BÖLÜM

292 50 51
                                    


Bu bölüm planımızı gerçekleştiriyoruz. Buyrun oyuna 😏

Dersteyim ama çok dalgınım. Her duruma geç kalıyorum. Kafamı bir türlü toparlayamıyorum. İki hafta içinde Murat belasından kurtulacağız ama o ilk kurşunu bir türlü atamıyorum. Adamı ne görmeye ne de sesini duymaya tahammülüm yok. Kaldı ki onu haklı çıkartmak, koltuklarını kabartmak midemi bulandırıyor. O yüzden elim telefona gitmiyor. Planı yaparkenki heyecanım işleyişte yok. Bir de içimde başaramazsak korkusu oluştu. Aslan zaten başarılı bir plan olduğuna asla inanmıyor. Umarım kaş yapalım derken göz çıkarmayız.
             Masamda oturmuş telefonu döndürüp duruyorum. Öğrencilerin sakince boyama yapmaları da beni iyice düşünce alemine itiyor. Elimin altında dönen telefon biranda çalmaya başlayınca yerimden sıçradım. Çocuklar halime gülseler de ekranda yazan isimle endişe kaşlarım iyice çattı. Barış'ın Babası arıyordu. Barış'a bir şey mi oldu acaba? Boğazımı temizledim ve telefonu açtım.
—Efendim.
          Devamı yoktu, ne baba diyecek kadar istekli ne amca diyecek kadar cesaretliyim. Hitapsız geçiyordu bu nişanlılık süreci. Barış askere gideli bir ay geçti ve iki kez ziyaret ettim onları. Benim için akşamımın ziyan olmasından başka bir şey değil. Babasının iş anıları, annesinin ceyiz hazırlıklarını dinlemek. Susmak susmak susmak.. Gerekli zaman dolunca kalkıp gitmek. Ne derece memnunlardır bu durumdan acaba? Bu yüzdendir ki araması garip, kesin bir şey var.
—Nasılsın kızım müsait miydin?
—İyim, dersteyim. Siz nasılsınız?
—Sağol kızım iyiyim ben de çok tutmayayım seni madem derstesin.
—Buyrun?
—Ben bir kaç gündür düğün için mekan bakınıyorum. Söylediğimiz tarihler çoğunda dolu. Bugün baktığım bir yerde istediğimiz tarih yok ama 2 hafta erkeninde var. Sorun olmazda öyle yapalım diyecektim?
—Yani hazirandan mayısa çekmiş olacağız düğünü doğru mu anlıyorum?
—Evet. Yoksa yaz sonuna kalıyor.
          Elim telefonda, telefon kulağımda, gözüm boş boş baktığım çocuklarda, aklım nerde? Benim zamanla yarıştığım şu günlerde düğünü iki hafta geri çekmek ne demek? 6 ay sonra düğün mü yani? 6 ay nedir ya. Ağzım burnum diyene kadar gelir gider. Neyi toparlayacağım bu sürede. Olmaz desem yanlış anlar mı beni acaba? Of çok zor. Kahretsin çok zor. Ne diyeceğim. Ne demeliyim?
—Her yere baktınız mı?
—Mekan güzel, büyük. Her yerde uygun olmuyor tabi ki. Bir de maliyet konusu var. Bir tanıdık sebep olacak uyguna gelecek. O yüzden bu mekanda ısrarcıyım. Ama tarihi kaçırdık işte. Bir iki hafta çok da farketmez diye düşünüyorum?
—Yani hıhı farketmez.. Ben akşam evdekilere de bir sorayım size öyle net cevap vereyim olmaz mı?
—Olur olur, ben şimdi mekandayım ismimizi yazdırıyorum, kapmasınlar bu tarihi de.
           Gülüyordu bir de. Ben korkunun rüzgar estirdiği içimde kalbimi zapdetmeye çalışıyordum. Oysa keyifli haliyle gevrek gevrek gülüyordu.
—Tamam kızım görüşürüz.
—Tabi tabi, görüşürüz.
           İçimde bir yangın başladı. Sanki bana yarın düğün dedi. Bir panik hali, bir alarma geçme durumu. Hala elimde duran telefondan Murat'ın engelini kaldırdım ve mesaj attım.
—İkimiz için yaptığın planlamayı öğrenmek istiyorum?
           Çok geçmeden cevap geldi.
—Sen ciddi misin?
—Evet.
—Nereden esti, ne oldu da bana geldin?
—Düğün tarihimi erkene çektiler. Ben ne yapacağımı bilemedim.
—Ve bana geldin.
—Gidebileceğim başka kimse yok.
—Ben böyle olacağını söylemiştim. Okul çıkışında görüşelim ayrıntıları konuşuruz.
—Evden izin alamıyorum. Görüşme olayımız sıkıntılı. Böyle anlat.
—Monoton hayatından belli, çok üzülüyorum sana çook. Ama artık her şey güzel olacak. Bundan böyle ben varım. Ben Aslan gibi değilim yarı yolda bırakmam, bana güvenebilirsin.
—Aslan deme bana, bir hiç uğruna harcamışım zamanımı. Neyse dersteyim şimdi, planını söyle kafama yatarsa ayrıntıları konuşuruz.
—Tamam akşam ararım seni. Herhalde o da yasak değildir?
—Tamam ama aramadan önce mesaj at. Müsait yere geçerim.
—Tamam canım. Görüşürüz
          Canın çıksın!
—Görüşürüz.
           Allahım düğün tarihimi erkene çektin bari bu konuda yüzümü kara çıkartma benim. Barış engeli dağ gibi önümde dururken onu aşmak için ilerlediğim yolda çakıl taşlarına yem etme beni, bizi.
         Aslan'a mesaj attım çıkışta her zamanki kuytu köşemizde 5 dakika ayırmasını istedim. Plana başladığımı ve görmesi gerektiğini söyledim. Kabul etti. Günün kalanını çocuklara adamaya çalışsam da kafam leyla gibiydi. Hangi birini kafama takmam gerektiğini bilmiyordum. Kendimi yaşlanmış ve çok yorgun hissediyorum. Yorganımı kafama çekip aralıksız uyumak istiyorum. Uyandığımda yanımda Aslan olsun. Ve sonraki tüm uyanmalarımda da..
           Servisten indim ve köşeye doğru ilerlemeye başladım. Bir yandan da etrafı kollayıp takip edilip edilmediğime bakıyordum. Çünkü geri dönüşüm onu işkillendirebilir. İlerde beni bekleyen Aslan'ın silüyetini gördüm ve yanına varmamla sıkıca sarılmam bir oldu. Bütün gün tek ihtiyaç duyduğum şey bu andı. Kollarımı gevşetince iki elimi yanaklarına koydum ve anlımı dayadığım anlında konuşmadan varlığını içime doldurdum.
—Eylem hadi güzelim zaman geçiyor.
—Bir dakika, sana ihtiyacım var.
—Bul bir bahane eve gidelim, sokakta ihtiyacını gideremem.
          Omzuna sertçe vurdum.
—Pislik, ben bunu mu kasdettim. Yok sana ev falan. Al bak şuna.
           Telefonumu çıkarıp uzattım. Mesajlara girip sırayla okumaya başladı. Düğün tarihini öne çektiler yazısını okuyunca başını kaldırıp bana baktı.
—Doğru mu uydurma mı?
—Doğru.
—Hay sikiyim tarihini de , düğününü de, zamanını da!
           Başım öne eğik, sessiz kaldım. Aslan sövmeye doyamasa da okumaya devam etti. 'Bir hiç uğruna harcamışım zamanımı' yazısını okuyunca tekrar başını kaldırdı.
—Doğru mu uydurma mı?
—Sence?
—Bana uydurma gibi geldi, kötü bir yalan olmuş. Kesin inanmamıştır. Çünkü tüm kızlar bana hasta. Bilir..
           Beni gıcık etmek için ağzını yaya yaya konuşuyor. Kızlar bana hasta derken saçlarını tarıyordu. Sövme sırası bana geçmişti.
—Sikicem ben de ama kızları da sana hasta olmalarını da!
             Aslan az evvelki söven kişi değilmiş gibi ağız dolusu kahkaha attı. Çıkan seste etraftan dikkat çekmemek için panikle elimi ağzına koydum.
—Sessiz ol ne yapıyorsun?
             Dudaklarını kapatan elimi öptü. Bakışları biranda aşkla doldu. Ben de hafifçe gülümsedim.
—Şu gülüş hangi kızda var? Çok seviyorum seni. En sonunda sebebim olacaksın benim.
—Ben de seni çok seviyorum. Ve gidiyorum, eve geç kalınca çok söyleniyor annem.
—Akşam konuşmalarını kaydet bana dinletirsin. Ve söylediğin her söze çok dikkat et. Sana güveniyorum.
           Sağa sola bakındım ve kimsenin olmadığını görünce hızlıca dudaklarına öpücük kondurdum ve yanından uzaklaştım. Biranda enerji dolmuştum. Özgüvenim yerine gelmiş herkese kafa tutacak kadar güçlü hissediyordum.
Eve geldiğimde annem nerede kaldın diye lafa girmesine fırsat vermeden konuştum
—Barış'ın babası aradı bugün. Düğün tarihinde değişiklik yapmak istiyor. Mekanlarda başka tarih kalmamış iki hafta öne çekip mayıs sonu olsun diyor.
—Eee olsun.
Gözlerimi sonuna kadar açıp anneme baktım.
—Olsun mu?
—Evet ne olacak. Ha bir hafta önce ha sonra.
—İyi de nisan ayında Barış gelecek mayısta düğün. Eğer beni Barış'ların evine gelin diye göndermeyeceksen bir ay içinde ev tutulup nasıl dizilir bana söyler misin?
—Paran varsa bir günde bile dizilir.
Annemin rahat tavrı beni çileden çıkarmıştı.
—Var mı? Benim param falan yok! Adam ucuz mekan buldum diye tarihi değiştiriyor belli ki onda da para yok. Barış desen daha maaşını göremedi! Nerede bu bir günde ev dizdiren para?
—Eylem biz yavaş yavaş eşyaları alırız. Mayıs ayına hazır olmasını söyleriz. Evinizi tuttuğunuz an eşyalar da gelir. Merak etme kızım ben seni boynu bükük evlendirmem. Eksiksiz olacaksın.
—Vay canına. Ara da kabul ettiğini söyle o zaman! Ben karışmıyorum.
Odama çıktım ve Barış aramaya başladı.
—Efendim Barış?
—Sinirliyiz galiba?
—Bu evde sakin kalmak mümkün değil ki.
—O evden kurtulman için sabredeceğin süre kısaldı. Hadi yine iyisin.
—Oooo tabi ki acayip iyiyim. Tarih konusu içime dans etme isteğini getiriyor öyle mükemmel. Merak ediyorum taktığınız bu tozpembesi gözlükleri nereden aldınız, bari bana da alın da aynı kafa da olalım.
—O ne demek?
—Kaybettiğimiz o iki haftanın iki ayağımızı bir pabuca sokacak olmasını nasıl kimse göremiyor demek. Neyse boşver, herkes kadar beni de ilgilendirmiyor. Belli oldu mu tören tarihi?
—Evet üç hafta sonra kesin.
—İyi bari en azından bunun tarihi yerinde olmuş.
—Çok özledim seni. Burada zaman geçmiyor. Biran önce bu işkence bitsin ve güne koynunda başlayayım diye gün sayıyorum.
—İnşallah canım. Benim kapatmam lazım. İngilizce sınavı olacağız çalışmam lazım. Sonra konuşuruz.
—Tamam canım iyi geceler.
—Sana daa...
Yatağıma uzandım ve gözlerimi kapattım. Tek sorumluluğumun ders çalışmak olduğu, tek üzüntümün notumun düşük olduğu o günlere gitmek istiyorum. Oynadığım tek oyun sos olsun. Bunlarla mutlu olayım. Çünkü şuanda yaşadığım hayat beni aşıyor. Sıradan bir insana göre fazla dalaveralı ve fazla gizli. Açık olmak rahat olmak özgür olmak istiyorum. Saklanmak istemiyorum. Herkese başka başka yalanlar söylüyorum, kime ne söylediğimi şaşırıyorum artık. Bir gün fena halde çuvallayacağım ve gerçekten sonum olacak. Sonumdan kastım ölüm olsa kolay da, Aslan'dan ayrılmak ölümden beter...
Titreşim sesiyle gözümü açıp telefona baktım. Murat müsait misin diye soruyordu. Tekrar gözümü kapattım. Yalanlarıma nerde kalmıştık? Boğuluyorum artık. Kelimenin tek anlamıyla boğuluyorum! Yatağımda bağdaş kurup oturdum ve Murat'ı arayarak ses kaydediciyi açtım.
—Selam nasılsın?
—İyim Eylem sen?
—Bilmiyorum. Düğün tarihi konusu evde onay görmez diye düşünmüştüm ama yanıldım. Canım sıkkın açıkçası.
—Boşver takma kafanı, eğer benim teklifimi kabul edersen zaten o düğün olmayacak.
—Dinliyorum?
—Hemen evleneceğiz. Araştırdım ara dönemde eş durumu atamaları var ona başvuracaksın ve Ankara'ya yerleşeceğiz.
—Ankara mı? İyi de senin Ankara'da çalışman gerekmiyor mu?
—Bir telefonuma bakar iş yeri kayıtlarımın oraya geçmesi.
—Yani kaçacağım bu evden.
—Sana mükemmel bir hayat sunarım.
—Dürüst olmamı ister misin?
—Tabi her zaman.
—Bak sana karşı biranda duygularım falan kabarmadı. Bunu az çok sen de hissedersin. Ama daha önceden de dediğin gibi bu evden çıkış yolum yok. Şuanda görünen tek bilet sensin. Seni kabul ederim ancak bir şartım olacak?
—Nedir?
—Evlenirsek ben istemedikçe bana dokunmayacaksın.
—Zor bir şart. Bir ömür bana sadık kalabileceksen beklerim tabi.
—Sadakatimden şüphen mi var?
—Aslına bakarsan tek güvendiğim nokta.
—Aynı sadakati senden görebilir miyim, bana dokunmayacak olsan bile?
—Bu konuda aynıyız Eylem. Beni Aslan'la karıştırma. Başkasına bakmam ben.
—Bilemem sonuçta akrabasınız.
—Tanıdıkça anlayacaksın, sen de seveceksin.
—Zaman alacaktır ama, yaşadıklarımı biliyorsun.
—Beklerim. O zaman kabul ediyorsun öyle mi?
—Evet ediyorum.
—Hemen nikah kıymalıyız?
—Ailen bir şey demez mi?
—Sonradan öğrenirler. Önce seni kurtaralım. Sonra bizi. Sonra onlara anlatırım.
—Tamam sen nasıl dersen.
—Yarın kimliğini getir de başvuru yapayım.
—Haftaiçi riskli oluyor, haftasonu getirsem? Sonraki haftasonuna gün alırsın. Olmaz mı?
—Olur tamam. Ben de iş konusunu halledeyim.
—Tamam. Anlaştık. Öyleyse ben yatayım. İyi uykular
—İyi uykular Canım.. Her şey güzel olacak. İnan bana.
—İnanıyorum...
Telefonu kapattım. Kendimi iğrenç hissediyorum. Acaba hangimizin yaptığı daha şerefsizce. Onun bana alçakça böyle duygular beslemesi mi, yoksa benim onu safça kandırmam mı? Benim yaptığım çirkinliğe bir bahanem var, o bana bunu yaşatmasaydı böyle olmazdı diyorum. Onun böyle bir çirkinliğe bahanesi var mı? Hangi bahane avutur beni? Hiçbiri...
Sanıyorum inandı bana. Tabi Aslan daha iyi anlar bunu. Ancak yarın dinler. Sonra da şu kızı devreye sokar. Tabi girmek isterse. Ve benim ikisini yakalamam lazım. Yani az zaman çok yol var!
Kuytu köşede buluştuğum Aslan dinlediği ses kaydı ile yine sayıp sövmeye başladı. Evlenirim ama bana dokunmayacaksın diyerek cinsellik içeren bir konuşma yaptığım için bana da kızdı. Her ne kadar onun aptal olmadığını biranda ona aşık olmayacağımı anlayacağı için gerçekçilik katayım dediysem de yinede kızdı! Murat'ın kendisini sadakatsiz ilan etmesine de kızdı. Genel olarak sinir küpü oldu. Ben de onu sakinleştirmeye çalışan narkoz gibiydim.
—Haftasonu kızla buluşsun. Ben basayım onları ve kimliği vermeye gerek kalmadan bitsin bu işkence.
—Hay hay hanımefendi. Yarın akşama kızla yemek yiyeyim bari.
—Mesaj atsan da yeter. Yemeğe gerek yok.
—Bizim için bir şey yapacak olmaz öyle, ikna etmem lazım onu.
—İkna olmazsa kendi kaybeder, yemeğe gerek yok.
—İkna olmazsa biz de kaybederiz o yüzden hemen şuanda mesaj atıp davet ediyorum.
          İnanamayan gözlerle Aslan'a bakıyordum.
—Ciddisin yani?
—Evet. Kız konsomatris değil Eylem, bir mesajla git herife yaklaş diyemem. Hatta Murat'ı da çağırayım tanıştırayım onları. Siz de böyle tanışmadınız mı?
—Bana neden laf sokuyorsun? Tamam ne halin varsa gör. Ben eve gidiyorum.
          Kızmıştım, aslında kızmamıştım da kıskandım işte. O kızla aynı masada gözgöze olsunlar istemedim. Bu plan yeterince can sıkıcı bir de böyle ayrıntılar beni iyice çileden çıkarıyordu. Arkamı dönüp hızla eve doğru adım atmıştım ki kolumdan tutup aynı köşeye çekildim. Burun buruna geldik ama kıskançlığın verdiği etkiyle trip atıyordum.
—Ne?
Benim sinirli gözükmeye çalışan aksime kendisi oldukça sevecen gözüküyordu.
—Sen bana trip mi atıyorsun?
—Yooo ne alakası var?
—Ben de şaşkınım pek senin tarzın olmayan bir şey.
—Kendine aşık kızlarla takılmak senin tarzın ama değil mi?
Aslan'ın gülümsemesi arttı.
—İnanmıyorum gerçekten kıskançlık krizine girdin.
—Ya ne gülüyorsun gevrek gevrek. Ben gidiyorum.
          Tekrar gitmek için yeltendim tekrar kolumdan geri çekildim. Burnumdan soluyarak ona baktım. Karşımda gülümserken sinirli kalmak çok zor gerçekten. Ama tavrımı bozmadım. Belimden sarılıp kendi bedenine yaklaştırdı.
—Sana aşık olan erkeklerin evlenme tekliflerini kabul etmek senin tarzın mı? Bildiğim üç erkeğinkini kabul ettin. Ben burada dünyayı yakmadan durabiliyorsam sen de bana trip atmadan durabilirsin.
          Cümlesinin sonunda burnuma minik bir öpücük kondurdu. Haklı olmasından nefret ediyorum. Ama bariz haklıydı. Yine de kuyruğumu indirmek istemiyordum.
—Üç değil iki. Barış evlenme teklifi etmedi.
—En etkili tarz onunki demek ki çünkü en gerçekçi evlilik orda olacak gibi.
—Öff tamam at mesajını görüş kızla. Ama ses kaydı alacaksın ve ben de dinleyeceğim.
       Elinin tersiyle parmakları yüzümde hafifçe geziniyordu. Gözlerinden çıkan arzu karnımda kasılmalara sebep oluyor, kasıklarımı gıdıklıyordu. Yüzümü eline yaslayarak gözlerimi kapattım. Minicik bir dokunuşuyla tüm yelkenleri suya indiren bir ruhum vardı. Karşı koyamadığım bir his. Yaz mevsiminde esen ılık meltemler gibi içime doluyordu. Bana doğru eğilip akşam karanlığında ve o soğukta sıcak nefesini kulağıma doğru üfledi.
—Bedeninde erimeyi özledim.
          Şimdi iyice ateş basmıştı beni. Kulağımdan dudağıma gelen dudakları iştahla tüm bedenimi talan ederken bu işin durdurulamaz yere gittiğini anladım. Göğsüne koyduğum ellerimle Aslan'ı hafifçe iterek uzaklaştırdım.
—Sokaktayız.
—Ne yapayım eve gelmiyorsun.
—Bu yüzden gelmiyorum. Sabretmen gerek. Şimdi de eve geç kalıyorum. Beni haberdar et mutlaka birtanem. Ve lütfen, sınırını bil!
—Hay hay hanımefendi.
          Yüzüne yerleştirdiği çapkın gülüş ile beni benden alıyordu. Sersemlemiş bir şekilde eve doğru yürüyordum. Ne olurdu sanki vardığım ev Aslan'la ikimizin olsaydı..Sabret Eylem, sabret Aslan...
           Buluşmayı ayarlamıştı. Tüm gün aklımda dönüp duruyordu. Bizim ilişkimiz için kızla yemek yiyecek ama ben köpürüyordum. Belli etmeyeceğim diye dudağımdaki tüm ölü derileri koparttım. O an şunu gerçekten anlayamadım, Aslan benim Barış'la görüşmelerime nasıl katlanıyor. Çok zor yaaa... Odamın içinde bir ileri bir geri gidip geliyorum. Birazdan telefonum çaldı. Aslan arıyor ama çok erken. Bir aksilik oldu kesin fısıltı şeklinde konuşmaya başladım
—Efendim aşkım?
—Eylem ses kaydını bulamadım telefonda. Ben sana anlatırım olmaz mı?
Yıkılmıştım resmen.
—Murat abini çağıracak mısın?
—Evet. Tabi kız kabul ederse.
—Telefonu açık bırak.
—Ne?
—Telefonu açık bırak sizi dinleyeyim.
—Eylem saatlerce telefonum açık mı kalacak?
—Olmaz mı? Ayrıca ne saatleri? 15 dakika da anlatırsın olayı. Abini çağırman gelmesi falan toplamda taş çatlasın bir saat. Aslan çıldırtma beni.
—Kız geliyo, Eylem yaktın başımızı Eylem. Dur orda ama sesini çıkartma.
Keyfim yerine gelmişti. Canlı yayın dinleyecektim. İnşallah Ezgi muhabbet etmeye falan gelmez.
—Hoşgeldin Aslı.
— Hoşbulduk Aslan.
Öpüştüler. İnanamıyorum resmen cuk cuk sesler geldi. Elime kalem kağıt aldım. Kim bilir neler çıkacak bu konuşmadan. Öpmek yazıp yazına ünlem işareti koydum. Tabiki hesabı sorulacak.
—Çok hoş görünüyorsun Aslı.
—Teşekkür ederim.
İkinci madde geldi. Gereksiz iltifat!
—Açıkçası böyle bir teklif beni çok şaşırttı. Ben bahsettiğin kızla barışırsın sanmıştım.
—Seninle buluşma sebebim de bu aslında. Ama önce sipariş verelim mi?
Ne güzel konuya girdin. Anlat yemek yemeden kalk ne olur sanki. Ahh Aslan, ahhh.
—Olur tabi.
Gereksiz yemek seçmeler. Gargon muhabbetleri. Geçen 15 dakikalık ziyan zaman. Filmin en güzel yerinde atan reklam gibi adeta.
—Evet Aslan seni dinliyorum.
Akıllı kız. İşi uzatmak istemiyor.
—Aslı geçen görüşmemizde sana Eylem'den söz etmiştim. Tabi onu ne kadar sevdiğimden de.
Adımı duyınca ağzım kulaklarıma vardı, ayran budalası bir surat ifadesiyle dinliyordum.
—Evet evet hatırlıyorum.
—Onunla birlikteliğimizde bir takım sıkıntılar var. Birisi de benim kuzenim Murat Abi. Eylem'e hiç beklemediğim bir gözle bakıyor. Ve bizim birlikteliğimizi onaylamıyor. Birlikte olmamız durumunda ailelerimizi devreye sokarak işi yokuşa sürmeyi amaçlıyor.
—Ben anlayamadım. Bunların benimle ilgisi ne? Dertleşmek için mi çağırdın beni?
—Hayır. Yani senden bir ricada bulunmak istiyorum. Şimdi biz düşündük.
—Biz?
—Eylem ve ben. Biliyorsun Murat Abim beni seninle birlikte biliyor. Ama sen beni Murat abimle aldatırsan yaptığından utanıp Eylem'in peşini bırakır. Ben de Murat Abime rest çekebileceğim.
Masada bir sessizlik oldu. Uzun süren bir zamandan sonra tekrar konuşan Aslan oldu.
—Özür dilerim bu çok aptalca bir düşünceydi. Anlatırken bile zorlandım. Yani böyle bir şeye seni alet etmemeliydik.
Ne diyor bu Aslan? Neden geri adım attı.
—Aslan evet oldukça saçma bir şey düşünmüşsünüz. Beni böyle oyunlara yem edecek bir kız gibi görmüş olman beni üzdü açıkçası.
—Özür dilerim, biz o kadar çaresiz kaldık ki, düşünürken mantıklı geldi ama böyle anlatınca, kusura bakma ne olur?
Masada tekrar sessizlik oldu. Ne oluyor ne yapıyorlar, keşke kamera açık olsaydı. Off
—Eyleeemm az bakar mısın?
Telefonu hemen hoparlörden çekip avizeye verdim. Ezgi odama geldi.
—Eylem az baksana ya, yarın sunumum var ne giyeceğime karar veremiyorum.
          Gözüm telefona kaydı. Kapanmıştı. Allah kahretsin. İnşallah sesimiz masadaki sessizlikte yankılanmamıştır. Kim dinleyecek Aslan'ı.
—Eee ne düşünüyorsun? Yardım edecek misin?
—Tamam geliyorum.
Resmen bahtsızlık. Bu güne kadar hiçbir giyimini bana sormayan kızın bu akşam danışası geldi. Telefonu odada bırakıp aşağı indim. 20 dakikada bir takım kıyafet seçemedi, afakanlar bastı beni. Aklım Aslan'dayken adapte olamıyorum hiçbir şeye. Ezgi de sağolsun her giydiğine bir kulp buldu.
—Hadi ama Ezgi, görücüye çıkmayacaksın altı üstü bir sunum. Klasik bir etek ve beyaz gömlek giy bitti gitti.
—Kısmetin nereden çıkacağı belli olmaz şekerim. Ben özen göstereyim de.
—Aman azıcık aşın ağrısız başın. Ne yapacaksın kısmeti. Bak dalgana hayatını yaşa.
—Onun için mi senelerdir Barış'la berabersiz.
—Akılsızlığımdan işte. Ancak yerine geliyor aklım gelenini de şuan sana veriyorum. Uzak dur! Şimdi kıyafetini seçtiysen ben gidiyorum. Ders çalışıyordum.
—Üniversite sınavına bu kadar çalışsan öğretmen değil avukat olmuştun.
—Amaaann ben daha kendi haklarımı savunamıyorum. Olduğum yer yeter de artar bana. Hadi iyi geceler.
—Teşekkür ederim.
—Önemli değil.
Odama çıktığımda koşa koşa telefonuma baktım ama bir şey yoktu. Geri aradım meşgule attı. Offf kesin kızdı bana. Kız kabul etmedi işte ne yapıyor daha orada? Neden açmıyor telefonumu? Delirtmek istiyor beni kesin! Biraz sonra aradı. Fısıltı şeklinde hızlı hızlı konuştu
—Eylem, az kalsın yakalatıyordun beni.
—Özür dilerim, Ezgi geldi biranda.
—Neyse tamam Murat Abim geldi şimdi. Ben tuvalete diye kaçtım. Sessiz kalacaksan telefon açık gideyim masaya.
—İnanamıyorum kabul etti mi? Ama?
—Etti evet o kısmı sonra anlatırım.
—Tamam sessiz kalacağım söz.
—Tamam çok oturmayacaz zaten. Hadi içeri gidiyom öptüm.
Kahkaha sesleri geliyordu masadan. Aslan sandalyesine oturunca Murat konuştu
—Oğlum sonunda düzgün bir kız bulmuşsun. Bu güne kadar yanında gördüğüm en güzel kız.
          O konuştukça yüzüm iğrenir gibi oldu, gözlerimi kıstım ve içimden okkalı bir 'pislik' kelimesi çıktı. En güzel kızmış! Kızcağız mahcup bir ses tonuyla
—Teşekkür ederim, Aşkım hiç abinden söz etmedin. Çok tatlıymış.
Aşkım kelimesini duymamla elimde tuttuğum telefonu duvara çarpmadığım için kendime şaşırdım. Ama dişlerimi sıkmaktan az kalsın kırıyordum. Kağıda kocaman aşkım yazıp yine ünlem koydum.
—Kendin tanı istedim hayatım. Abim benim için çok kıymetlidir.
Madde 4- Hayatım!
—Kıymet verilmeyecek gibi değil. Hangi sektörde çalışıyordunuz?
—Otomotiv.
—Aaa çok güzel. Bende araç sahibi olmak istiyordum yardımcı olur musunuz?
—Tabi ki zevkle. Nasıl bir şey istiyorsun?
Aayyy muhabbetleri baydı beni. O kadar cıvık ki. Kızın hakkını yiyemem müthiş bir oyunculuk sergiliyor. Aslan sessizliğini koruyor. Gerilmiştir eminim. Canım benim ya.
—Tamam telefon numaramı vereyim ben. Haberdar edin beni mutlaka.
Vay canına numaraları da verdiler. Helal valla.
—Aslan aşkım kalkalım mı, geç oldu?
            E bir zahmet! Aslan ismini kullandın tamam da aşkım ne? Neden yani?
—Arabanız yoksa, ben bırakabilirim.
—Çok iyi olur aslında.
           Aslan telefonu çat diye kapattı. Neyse eve geçip müsait olunca yazar nasılsa. Kız tahminimden çok daha iyi çıktı. Umarım rol yapayım derken Murat'a aşık olma gafletinde bulunmaz. Gerçi Aslan ne mal olduğunu anlattı herhalde böyle bir aptallık etmez. Ederse de kendi bilir. Bizim peşimizi bıraksın da.
O değil de aşkım demek zorunda mıydı? Gerçekten işin bu kısmı beni yiyip bitiriyor. Hele Aslan'ın hayatımları falan. Neyse bu kısmı Aslan'la birebirde çözeceğiz nasılsa. Ama aramıyor. Neden aramıyor. Arasa ya. Murat abisi yanında mıdır acaba. Uykum geldi. Ben erken kalkan birisiyim. Öfff Yaşadığım bu stres ömrümü kısaltmıyorsa ben de bir şey anlamıyorum. Yatağa girdim. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktığım o ilk dakikalarda telefonum çaldı. Yorganın altına girerek konuştum.
—Nerdesin Allah aşkına?
—Murat abim Aslı'yı sordu da sordu bana. Sanırım ona olan hislerimin yoğunluğunu anlamaya çalıştı.
—Çaktırmadın değil öi?
—Yoo, hepsine seni düşünerek cevap verdim.
—Nasıl yani?
—Seviyor musun bu kızı, ilerisi için ne düşünüyorsun, gerçek bir eş olur mu sana falan gibi sordu, bende o kız senmişsin gibi cevap verdim.
—Yaaa çok tatlısın. Ama bu gecenin hesabını sormama engel olmayacak bunlar.
—Ne hesabı ya? Üç buçuk attım orada ben. Kıza teklifi ederken ne kadar utandım biliyor musun?
—Sahi kız kabul etmedi, gurur yaptı da sonra ne oldu?
—Güzelim sonrası benim yakışıklı cazibem. Oralara girmeyelim.
—Sövdürtme beni gece gece cazibene. Sonra nerene girip çıktığımı anlayamazsın.
—Senin bu aralar cidden ağzın bozuldu.
—Benim bu aralar normal kalmamı bekleme. O kadar iğrenç hissediyorum ki. Bu saçmalıktan biran önce kurtulup özüme dönmek istiyorum. Şimdi anlat ne oldu da kabul etti?
—Ben de anlamadım ki. Ben ondan yaptığım teklif için özür diledim. Aptallık ettim falan dedim. Baya moralim bozuldu ama rol yapmadım kıza. Gerçekten canım sıkıldı. Oda seninle olan problemi çözemeyeceğim için üzüldüm sandı. Halime acıdı kabul etti.
—Gerçekten cazibene kapılmış desene...

İPOTEKLİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin