Hikayemin bir yerinde Sezen Aksu şarkılarından bahsedeceğim. Lütfen o kısımları okurken o şarkıları dinleyin. Yazarken aldığım keyfi, sizlerin de okurken almasını istiyorum. Şimdiden teşekkür ederim. İyi okumalar
Alana koştur koştur gidiyorum. Barış'ı gelmemesi için ikna edeceğim derken korkarım uçağı kaçıracağım. Evdekilerin bıyık altı söylenmeleri yeterince canımı sıkmamış gibi bir de Barış'ın uçağa el sallama fantazisini çözmek zorunda kaldım. Aman anlamasın diye düşünceli kızı oynamak, daha doğrusu olmadığım bir kişiliği oynamak öyle zor ki. Söylediğim her yalanda, kandırdığım her insanda, yapmayacağım her davranışı yaptığımda kendimden tiksiniyorum. Taksinin daha hızlı gitmesi için rica da bulunuyorum. Şu bir hafta ben olmaya gidiyorum. Gerçek Eylem. Tabi yetişebilirsem. Uçağın kalkmasına 45 dakika var ama daha yolum da var, kapılardan aranarak içeriye girmesi var. Cansu'nun nerede kaldın mesajlarının verdiği panik var. İçimde bir sıkıntı var!
—Hadi lütfen daha hızlı gidin. Bakın uçağı kaçırmak istemiyorum lütfen.
Ellerimle ensemi ovalıyorum, dizimi sabırsızca sallıyorum, nefes almak için camı açıyorum. Alana geldim. Cansu'nun 'Eylem 10 dakika sonra kapılar açılacak' mesajıyla. Rica minnet yalvarmayla sıradakilerin önüne geçtim. Elimde valizim bu şehirden kaçarcasına koşuyorum alanda. Tüm aramalardan geçip kapıların olduğu alana geldim. Gözlerim lazer gibi arayışa geçti. İleride Aslan'ın bir ileri bir geri volta attığını gördüm. Kaçırmadım işte heyecanıyla 'Aslaaan' diye bağırdım. Herkesin dönüp bana bakmasına aldırmadan kalan son nefesimle koşup valizi yere fırlattığım gibi boynuna sarıldım. Ve yaşadığım gerginliğin verdiği yoğun stresle ağlamaya başladım. Ama ne ağlamak. Kendimi frenleyemiyorum. Herkes bize bakıyor, Aslan çaresiz beni sakinleştirmeye çalışıyor. Her güzelliği bok etmek gibi özel bir gücüm var! Ve toparlayıcı Cansu devreye giriyor. "Eylem gel yüzünü yıkayalım. Su iyi gelir" diyor. Lavaboya hızla gidip yüzüme soğuk suyu çarpıyorum. Gerçekten beni kendime getiriyor.
—Çok aptalım çokkk..
—Yok canım çok değil. Yani sandığın kadar çok değil.
—Ama hiç de değil.
—Tabi tabi.
Mimikleriyle beraber verdiği cevaplar gülümsetmişti. Lavobadan çıkıp tekrar kapıya doğru yürürken konuşmaya devam ettim.
—Barış benimle gelmek için ısrar edince zaman kaybettim. Kaçıracağım diye o kadar stres yaptım ki kesin bir tarafımda bir şey çıkacak.
—Balayı öncesi hiç hoş olmaz bir şeyin çıkması.
—Ne balayı?
—Canım bu sizin için bir çeşit balayı. Dua et çıkmasın bir yerinde bir şey.
—Haklısın aslında, balayımız bu. Sonrası da 'kor'ayı olur yakar geçer bizi herhalde.
—Eylemcim anı yaşamanı öneriyorum. Ok?
—Tamamdır.
Çocukların yanına geldik. Zoraki de olsa gülümsüyordum. Yaman böylesi bir fırsatı hiç kaçırmadı. Hemen dalga geçmeye başladı.
—Eylem ben dedim bu kız hiç susmayacak bir hafta ağlayacak, nasıl bıraksak seni burada diye bir düşünmedim değil.
Cansu dirseğiyle karnına susması için darbede bulundu.
—Neee yalan mı? Ama bak alandaki ilgiyi üzerimize çekmene bayıldım. Bunu İstanbul semalarında da yap. Şöhret kapısını aralarız belki.
—Yamancım, susar mısın?!
Aslan koltuğunun altına aldı beni.
—Rahat bırak benim sulugözümü. Bu ara benden yeterince ilgi göremedi ondan bu haller. Bir otelimize varalım hele..
Bu kez ben gözlerimi sonuna kadar açarak Aslan'a baktım. Yaman kahkahayı patlattı.
—Çok eğleneceğiz çok.
Uçağa bindiğimizde kelimenin tam anlamıyla toparlanmıştım. Cansu ve Yaman önümüzde oturuyorlardı. Aslan'a doğru sokulup fısıltıyla konuştum.
—Özür dilerim.
—Önemli değil, ama bil ki ağlaman beni çok üzüyor.
—Ben sadece...
—Boşver açıklama, şuandan dönüş anına kadar ikimiz olalım. Sadece 'biz' olalım.
Gözlerimin içine öyle derin bakıyordu ki hipnoz olmuş gibiydim. Dudakları bana değdiğinde kendime geldim :
—Söz!
Uçaktan indiğimizde Cansu hala öğürüyordu. Suratı sapsarı olmuştu. Yaman yeniden hastalanmasından korkup doktora gidelim diye tutuşuyordu. Cansu ise
—Saçmalama, altı üstü uçak tutması. Otele gidelim. Dinleneyim geçer.
—İyi de Cansum seni uçak tutmuyordu ki?
—Sana o kebabı yemeyelim demiştim. Hissettim demek ki. Hadi gidelim artık.
—Daha kötü olursan.
—Otelin bir reviri vardır herhalde. Haydi artık!
Yaman'ın sevdiği kadın için duyduğu endişe öyle tatlı ve hüzünlü ki. Yaşadıklarını bilince içime oturuyor bu hali. Moral olması için biz de destek verdik. Alandan bir haftalığına kiraladığımız arabayla otele doğru yol aldık.
İlk defa geldiğim bu şehirde merak dolu gözlerle etrafa bakındım. Ancak geniş kalabalık otoyoldan ve akşam karanlığından başka bir şey yoktu. Nasılsa keşif için bir haftam vardı bende yüzümü Aslan'a çevirdim.
Sorunlarımı geride bırakmış olmanın eşsiz huzurunun yanında Aslan'ın yanımda olmasının sıcaklığı ılık ılık içimi dolduruyordu. Küçük masum bebekleri severken hızını alamaz içine doldurasın gelir ya, Aslan'a duyduğum sevgi de tıpkı böyleydi. Sıkıca, sımsıkıca sarılmak, sarıldıkça daha çok sıkmak ve hiç bırakmamak istiyorum. O kadar yoğun seviyorum ki, ne yalan söyleyeyim severken boğmaktan korkuyorum.
Camdan vuran temiz hava Cansu'yu kendine getirmişti. En azından rengi artık insani tonlardaydı. Otele geldiğimizde gülümsüyordu. Lobiden oda anahtarlarımızı aldık. Aslan ile odam aynıydı. Tam Yaman'a ayıp olmasın diye itiraz edecektim ama o benden önce davranıp
—Boş duracak bir odaya masraf etmeyelim dedik.
—Ama?
—Ahlaki değerler memlekette kaldı Eylemcim, burası İstanbul. Keyfinize bakın.
—Teşekkür ederim.
4. Kata odalarımıza çıktık. Karşılıklı odalarda kalacaktık. Yaman yine hınzırlık peşindeydi
—Aaaa aşkım bak bunu çok iyi akıl etmişsin. Yanyana olsaydı gençlerin sesinden uyuyamazdık.
Ben duyduğum şeyle kızarıp bozarırken, Cansu açtıkları kapıdan hızlıca iterek odaya soktu Yaman'ı. Kapıdan kafasını uzatıp.
— Biraz dinlenelim sonra lobiye iner bir şeyler içeriz ve yarını planlarız olur mu?
—Tamam olur dedik.
Biz de kendi odamıza girdik. Aslan hemen bir duş almak yaz aylarının getirdiği terlemeden kurtulmak için banyoya girdi. Bende valizleri dolaba yerleştirerek kıyafetlerin daha fazla kırışmasına engel oldum. Bu arada sonradan rahatsız edilmemek için Barış'a ve Ezgi'ye odamda olduğumu haber ettim. Ben işimi bitirmek üzereydim ki belindeki havluyla ve otelin kağıttan terlikleriyle banyodan çıktı. Göz ucuyla bakıp gülümsedim ve boş valizleri de ayak altından kaldırmak için dolaba tıktım.
—Utanma hayatım bakabilirsin bana.
—Utanmadım, aksine hoşuma gitti.
—Soğuk su harika. Sen de gir istersen. Hatta seni yıkayayım.
—Yavaş gel, ilk günden tüm haklarını doldurma bence.
—Bu tatilin dibini sıyırmadan gitmeyeceğim buradan.
Yarı uzanır vaziyette uzandığı yatakta yanına geldim.
—Duş almak için önce kirlenmek gerek.
Muzip bir gülümseme ile göz kırptım. Aslan yatağın ucunda oturarak belimden hızla kendine doğru çekti. Elleri tişörtümden içeriye doğru süzüldü. Hemen sütyen kopçamı bulup açtı. Aynı muzip gülümsemeyle
—Kirlenmek için fazlalıklardan kurtulmak gerek.
Yüzündeki o sevimli hal beni benden aldı. Eğilip dudaklarına yapıştım. Öyle büyük bir iştahla öpüyordum ki tişörtün ve sütyenin çıktığını hissetmedim bile. Dudakları göğüs uçlarımı dalgalandırıyordu. Bende bacaklarımı iki yana açarak kucağına doğru oturdum. Yatağa doğru uzanmıştık ki kapı çaldı. Ve Cansu fısıltı şeklinde isimlerimizi söyledi. Apart topar üzerime tişörtümü geçirdim. Aslan'a da şortunu fırlattım. Nefes nefese kalmış şekilde kapıyı açtım.
—Efendim Cansu, iyisin değil mi sorun yok?
—Ben iyim de sen iyi misin?
—Evet tabi.
—Peki bir 5 dakika kadar girebilir miyim?
Kafamı hafifçe geri döndürüp girebilir mi? Diyerek Aslan'a baktım. Yataktan kalkıp camın önündeki tekli koltuğa geçmiş ve sehpanın üzerindeki kataloğu dizlerine oturtmuştu.
—Tabi gel hadi.
Cansu içeri girince yerde boylu boyunca yatan sütyenimi gördüm. Ve tabi görmemesi imkansızdı. Eğilip yerden aldı
—Bari yere atmayın. Ayakkabıyla geziliyor burada.
Aslan gülmemek için dudaklarını sıkıyordu.
—Gerçekten çok dağınık bu Eylem. İnsan partnerini seyahatte tanırmış. Şuan şoktayım inan.
—Sağol aşkım ilk dakikadan gömdün beni.
—Ben de hızınıza şok olmadım değil, biraz da geldiğim için pişmanlık var tabi.
İlerleyip Aslan'ın kucağındaki ters duran kataloğu düzeltti.
—Böylesi daha inandırıcı.
Ve ben daha fazla dayanamayarak kahkahayı patlattım.
Cansu Aslan'ın karşısındaki diğer tekli koltuğa oturdu. Ben de Aslan'ın koltuğunun koluna oturdum. Aslan biran önce Cansu'nun gidip kaldığımız yerden devam etme aşkıyla ardı arkasına soru yağmuruna tuttu.
—Yaman daha fazla dayanamadı ve seni odadan mı attı? Yoksa sen odanı beğenmedin de bizimkine mi göz koydun? Belki de tamamen denetleme yapıyorsun?
—Aslan ben seni anlıyorum ama susarsan fazla kalmam söz.
Aslan sustu Cansu anlatmaya başladı.
—Ben duş alırken Yaman uyuyakaldı. Bende fırsattan istifade size bir planımı anlatmak için geldim. Tabi fırsatları değerlendirme şekillerimiz biraz farklıymış. Neyse çarşamba günü Yaman'ın doğum günü ama ben sürpriz olsun diye yarın akşama bir organizasyon yaptım. Yaman'ı haberi olmadan oraya götüreceğiz. Birazdan aşağıda buluştuğumuzda -ki gelebileceğinizden şüpeliyim- ona göre ağız birliği yapalım demek için buradayım. Ve gidiyorum.
—Nerede, nasıl ayarladın?
—Burada okuyan liseden arkadaşım var rica ettim halletti. Taksim de canlı müzik yapan bir yer. Akşama doğru arkadaşımla buluşacağız ve oraya gideceğiz. Spontaneymiş gibi yani.
—Olur tamam.
—Kaçtım ben. Size kolay gelsin.
Bu imalara alışmak çok zor. Yüzüm yanıyordu utancımdan. Kapıyı kapattığımda oflayarak Aslan'a döndüm.
—Boşver aşkım sanki onlar yapmıyorlar mıydı?
—Bu kadar aleni değildir herhalde.
—Hadi gel.
—Yok yaa hazırlanıp hemen inelim. Geç kalıp da yanlış düşünmelerine sebep olmayalım.
—Saf mısın sen? Zaten öyle düşünecek.
—En azından Yaman anlamasın. Vallaha yerin dibine giriyorum.
Kalkıp yanıma geldi. Burnuma bir öpücük bıraktı.
—O zaman çamaşırlarımızı giyelim. Ben çıkardım, ben giydireyim.
—Fırsatçısın sen, biliyorsun değil mi?
Tişörtümü yeniden çıkartırken başını sallıyordu...
Otelin bahçesinde oturmuştuk Yaman ve Aslan sodalarını içerken biz dondurma yiyorduk. Aslan kulağıma doğru yanaşıp
—Güzel mi dedi?
Ağzımdaki dondurma parçasıyla konuşmaya çalışarak
—Hıhı tadına baksana?
Aslan dudaklarıma doğru yanaşarak
—Olur, yaklaşsana dedi.
Yaman ellerini gözlerine siper etti
—Ama böyle her yerde vıç vıç olunmaz ki.
Ben de bana yaklaşan Aslan'ın ağzına dondurma kaşığını tıktım.
—Afiyet olsun aşkım..
Cansu imalı bakışlarıyla beraber
—Sorma Yaman yaa, libidoları çok yüksek bunların. Ergen midirler ne?
Yaman Cansu'ya yaklaşıp bilimsel bir konuda açıklık getiriyormuş gibi konuştu
—Ben diyorum ki bunları odaya bırakalım dönüşte alırız. Nasıl ama?
—Hiç fena fikir değil aşkım.
Aslan elindeki buruşturulmuş peçeteyi onlara fırlattı
—Size de malzeme çıktı, geçin dalganızı bakalım. Ne yapıyoruz yarın?
—Valla kızlar kusura bakmasınlar ama yarın çalışacağız. Sözleşmeyi imzalayıp ürün telimatı yapılacak. Ne kadar sürer bilemiyorum. Ama erken bitmeyeceği kesin.
—Tamam ben de kursa gideceğim kesin imza zorunluluğu vardır.
Cansu panik halde sordu:
—Ben ne yapacağım?
—Yavrum sen benim sekreterim olarak geleceksin.
Yaman Cansu'nun kulağına eğilip
—İmza sonrası işin başına Aslan'ı bırakırız turlarız biz.
Cansu sırıtmaya başladı.
—Hiç fena fikir değil. Tamam kursun bitiş saatini öğrenince haber verirsin ona göre alırız seni. Bu arada akşama arkadaşım Serap ile buluşacağız. Bu drama kursunu ayarlayan kişi bir teşekkür ederim kıza.
Karar alındıktan sonra erkenden yola koyulacağımız için odamıza geldik. Bir duş alayım, makyajımı çıkarayım derken banyoda oyalandım. Çıktığımda Aslan elinde kumanda ekranda saçma sapan bir spor programı yatağın üzerinde uyuyordu. O kadar masum duruyordu ki. Televizyonu kapatıp ışığı söndürdüm. Pijamalarımı giydim ve yanına uzandım. Uyurken onu izliyordum. Her geçen dakikayı anılarımın arasına kaydediyordum. Bir yandan da ömrüm bu manzaradan ayrı geçecek diye hüzünleniyordum. Öyle güzel ki, uzun siyah kirpikleri, hafif çıkmış sakalları, biçimli dudakları... Öp beni çağrısı yapıyordu bana ama uyanmasın diye sadece izledim. Aklımdaki düşünceler susmuyordu, kah anın mutluluğuyla dans ediyor, kah gelecek kaygısıyla ağlıyordu. Aslan biranda konuşarak beni korkuttu
—Daha ne kadar izleyeceksin beni?
—Uyuduğunu sanıyordum.
—Bana böyle güzel bakarken nasıl uyuyayım.
—İyi de gözlerin kapalı, nasıl görebilirsin ki?
—Gönül gözüm açık güzelim...
—Hahhaha yok artık..
Sıkıca sarıldı ve fısıldar gibi konuştu.
—Ya şimdi uyursun ya da yarın kursta uyumak zorunda kalırsın.
—Bir haftayı bir ömür gibi yaşamak istiyorum. Biliyorum ki önümüzdeki hafta yatağımda dönerken şuanda uyuduğum her dakika için kendime kızacağım.
Aslan bedenini biraz daha bana yapıştırdı.
—O zaman bunu sen istedin.
Kıkırdamıştım.
—Ben oturduğum yerden ders dinleyeceğim ama sen çalışacaksın. O yüzden yorulmanı istemiyorum. Tamam hadi uyudum.
—Hemen yan çiz tabi.
—6 uzun gecemiz daha var.
Mırıldanır gibi yeniden uykuya daldı.
—Seni seviyorum Eylem.
—Seni seviyorum Aslan.
Saat çalmadan gözlerimi açtım. Bir kaç saatlik uykuya rağmen o kadar enerjik hissediyordum ki. Aslana masumca bir öpücük kondurup kollarından ayrıldım. Elimi yüzümü yıkayıp hazırlandım. İşlerimi tamamlayınca yatağın kenarına oturup Aslan'ı uyandırdım. Gözlerini açar açmaz belimden yakalayıp yatağa devirdi. Küçük bir çığlık attım. Kollarından sıyrılmaya çalıştım.
—Hazırlandım o kadar dağıtma beni, geç kalırız.
—Uyandığın anda neden uyandırmadın beni.
—Gönül gözünle farketmişsindir diye.
—O göz geceleri açık.
Dudaklarıma öpücük kondurdu.
—Rujun fazla olmuştu zaten böyle daha iyi.
Hızla üzerimden kalkıp soyunmaya başladı. Bende çıkardıklarını toparlayıp dolaba yerleştirdim.
Kahvaltıyı yaptık. Önce beni Caddebostan Kültür Merkezine bıraktılar. Kendileri Ataşehir'e gittiler. Salon oldukça kalabalıktı ve isim sırasına göre herkesin bir oturma yeri vardı. İçeriye girerken ellerimize verdikleri kişisel bilgilerimizi içeren manyetik kartları okutuyorduk böylece devamlılık sağlanıyordu. Tam teşekkürlü hazırlanmışlardı. Neyseki seminerler saat bire kadar ancak ilk gün üçte bitecekti. Dersleri hızla işleyip cuma gününü boşaltmaya çalışacaklardı. Buna da şükür. Çıkış saatimi bildirip derse verdim kendimi. Tahminimden çok daha keyifli geçiyordu. Bu da vaktin hızla geçmesini sağlıyordu. Çıkış saatim yaklaşırken geldiklerini haber eden mesaj aldım. Kapıda beni bekleyen Aslan'ı görünce sanki aylardır görmemişim gibi boynuna sarıldım.
—Tamam abartma kısmetimi kapatacaksın.
Omzuna sert bir darbe indirip "Pisliksin" dedim. Kahkahasını atarak koltuğunun altına aldı beni arabayı park ettikleri yere doğru ilerledik.
—Yalnız ben çok acıktım.
—Şimdi yemek yiyeceğiz zaten. Sonra biraz Taksimde turlarız. Akşam da zaten kutlama var.
—Hediye almadık.
—Şuan onu dert edemem daha sonra uygun bir şey bulursak alırız.
—Tamam canım. Çok yoruldun mu?
—Bir şey yapmadık ki, imzayı attı sadece. Teslimat yarın yapılacak. İş başvurularından bu çevrede olanlara cv bıraktım.
—Anladım hayırlısı olsun senin için.
Karşıya geçmek için feribota bindik. Gözümün gördüğü bu açıklığa büyüleniyordum resmen. Güneşin sıcaklığı, hafif esen rüzgar ve dalgalarla beraber sallanan zemin. İnsanların gürültüsü, fotoğraf çekenlerin anı yakalama telaşesi ve martıların simit peşindeki çığlıkları. Sırtımı yasladığım yarim, kapıldığım anın hiç bitmesini istemeyişim... Huzurumun en tatlı hali. İyi ki bu anı yaşıyorum. İyi geldim buradayım.
—İyi ki varsın aşkım.
Kollarını arkamdan boynuma sardı ve sağ şakağına bir öpücük kondurdu.
—İyi ki geldin, o kadar iyi geldi ki bana.
—Hele bana...
Arabamızı Karaköy'de park ettikten sonra yürüme devam ettik. Önce Galata Kulesinin büyüsüyle çevrelendik. Uzun kuyruklar sebebiyle içerisine giremedik ama zaten dış güzelliği de bizi yeterince etkiledi. Çevresindeki ufak tefek hediyelik dükkanlardan anı hatırlatacak küçük şeyler aldık. Her insanın yüzüne, her sokağın taşına bakıyordum. Elimi tutanın varlığına inanamasam da hep gülümsüyorum. Yürüyerek Taksim'e geldik. En küçük yorgunluk belirtim yoktu, çünkü ayaklarımın yere basmadığına emindim. Ama çok açıkmıştım, demek ki mutluluk mideyi tok tutmuyor, açıktırıyor. Üzgünken de tam tersi açlık hiç hissedilmiyor.
Hoşumuza giden bir resttorantta yemeğimizi yedik. Yine Yaman'a dalga konusu olmuştum.
—Eylem seni gören de kıtlık var sanır. Maşallah kızım iyi yiyicisin. Hamile falan olmayasın?
Biranda herkes öksürmeye başladı. Yaman şaşkınca herkesi taradı.
—Ne oluyor lan, bilmediğim bir şey mi var? Doğru noktaya mı parmak bastım?
—Ne ilgisi var Yaman yaa.. Kahvaltıdan beri kaç saat geçti acıktım.
Cansu bana arka çıkmaya başladı.
—Eylemcim sen ona aldırma, seni beklerken minik bir dürüm gömdü mideye. Ondan bu rahatlık.
—Haaaa öyle desenize...
Şen kahkalarla yediğimiz yemek sonrası Taksim turumuza devam ettik. Arada açık olan kiliseleri turladık. Cansu ile beğendiğimiz mağazalara girdik. Artık saat 9 a yaklaşırken hava da kararmaya başlamıştı. Serap ve erkek arkadaşı ile buluştuk. Önce yardımları için teşekkür ettik. Ardından gideceğimiz mekana doğru ilerledik. İçeri girer girmek lavobaya diye ayrılarak Barış'ı aradım. Zamansız aramasına fırsat vermemek için önden kestiriyordum. Fısıltı şeklinde konuşarak oda arkadaşımın yattığını, kendimin de yorgum olduğumu birazdan yatacağımı söyledim. İyi geceler dileyerek telefonu kapattım. Derin bir nefes alarak sevdiğimin yamacına kıvrıldım. Loş ışıkla aydınlatılmış mekanda en canlı kesim sahne idi. Birazdan canlı müzik başlayacaktı ve söylenenlere göre bu gece Sezen Aksu gecesiydi.
—Aşkım bu gece içme hakkım var mı? Birazcık.
Burnunun dibine girerek sevimlilik yapmaya çalışıyordum.
—Olabilir, nasılsa benimlesin.
Onayı almış bir şekilde Cansu'ya döndüm. Cansu
—Yaman içmeyecek araba kullanacağı için, ben de ona eşlik edeceğim.
Masaya 4 bira iki soda geldi. Ve biraz sonra solist sahneye çıktı. Dışarıdan baksan mekana girmeye korkarsın ama içerisi oldukça sakin ve güvenli duruyordu. Solistin sesi de oldukça güzeldi. Şarkılara bağıra bağıra eşlik ediyordum. Şimdi bir ara vereceğiz dedi ve orada iyi ki doğdun Yaman sözlerini söyleyerek masamıza doğru pasta gelmeye başladı. Yaman kendinden başka bir Yaman'ın varlığına bakındı önce sonra durumu anlayıp şok olmakla mutlu olmak arası bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Cansu boynuna sıkıca sarıldı.
—İyi ki doğdun aşkım, hadi bir dilek tut.
—Tek dileğim sendin benim ve kabul oldu. Ne dileyeceğim ki? Dilek hakkımı sana versem?
—Olmaz öyle hadi.
—Sağlık, mutluluk diliyorum bir de şu iki aptalın biz gibi mutlu olmasını.
Bunu söylerken bize bakıyordu. Böyle bir anda bizi düşünmüş olması gerçekten çok duygulandırıcıydı. Tüm salondaki alkışlarla beraber mumlara üfledi. Pasta kesilmek üzere mutfağa geri dönerken Cansu hediyesini vermek için çantasını karıştırdı. Çıkarttığı küçük kutuyu Yaman'a uzattı. Hepimiz içinden ne çıkacak diye bakındık. Aslan yorumladı:
—Bence saat var?
—Bence manevi anlamı olan bir şey.
—O kutudan manevi ne çıkabilir?
—Bilemiyorum, ama saat çok klişe. Zannetmiyorum.
Yaman paketi açtı. Bize göstermeden kendi baktı. Sonra Cansu'ya baktı. Cansu otuziki diş sırıtıyordu. Tekrar kutuya baktı. Tekrar Cansu'ya baktı. Bizde kutudan ne çıkacak diye heyecanla bekliyorduk.
—Aşkım sen ciddi misin?
Cansu evet anlamında başını salladı. Aslan kulağıma eğildi
—Uçak bileti kesin, bunların uçuk kaçık hayalleri vardı. Kesin kesin..
—Saate ne oldu?
—Bir saat için bu bakışmalar yapılmaz.
—Uçak biletine yapılır yani?
—Zambiya'ya uçak bileti alsam sana bana nasıl bakarsın?
—İlk günki aşkla.
Yaman ilk şaşkınlığı atınca kutuyu bize çevirdi. İçinde iki minik beyaz patiğin olduğu kapağında "Sürpriz Baba Oluyorsun"yazıyordu.
Masanın geri kalanı aynı anda aaaaa dedi. Biz şaşkınlıkla birbirimize bakarken Yaman ve Cansu sarılıyordu. Ardından Yaman Aslan'a gözleri dolu dolu sarıldı.
—Oğlum baba oluyormuşum lan!
—Tebrik ederim kardeşim, inan çok sevindim.
Ben de Cansu'ya sarıldım.
—Hiç çaktırmadın inanamıyorum.
—Sen anlarsın sanmıştım Eylem. Demek çok da cin değilsin.
—Daha çok yeni evliliğiniz hemen çocuk düşünmezsiniz sanmıştım.
—Ömrüm bir sandalın üzerindeyken bekleyerek riske atamazdım. Bu beden gençken halledeyim şu işi dedim.
—İyi etmişsin, harika bir anne olacağına eminim.
—Teşekkür ederim canım, darısı başına, tabi evlendikten sonra.
—İnşallah.
Yaman ayağa kalktı o zaman sıradaki parça bize gelsin diyerek solistin yanına gitti. Birazdan 'Haydi gel benimle ol' şarkısı çalmaya başladı. Ve Cansu'nun elinden tutup sahneye çekti. Şarkı bitene kadar sevinç içinde dönüp durdular. Biz de oturduğumuz yerden hayranlıkla onları izliyorduk. Şarkı bittikten sonra "Şimdi sıra bende diyerek" Cansu sahneye koştu. Ağzı kulaklarında yerine oturunca ne gelecek diye bekledik. Ve Seni Yerler şarkısı başladı. Ve sözlerin böylesine anlam kazanmasıyla kahkalarla gülüyorduk. Pastalarımız geldi ve gerçekten yiyip içip eğleniyorduk. Şarkı bitmeye yakın
—Çok kıskandım ben de yapacağım diyerek ayağa kalktım ve soliste yaklaştım. Kaçın Kurası şarkısını söylemesini istedim.
Yerime oturdum. Solistle beraber şarkıya eşlik ediyor, Aslan'ın gözünün içine bakarak dans ederek neşe içinde söylüyordum. Aslan yüzündeki hafif gülümsemeyle bakışlarıyla yiyip bitiriyordu beni.
Şarkı bitmek üzere herkes Aslan'a bakmaya başladı.
—Neee?
Yaman duruma el atarak:
—Hadi sende bir şarkı söyle.
—Yok yaa iyim böyle.
—Hadi be aşkım.
—Tamam bunu siz istediniz.
Aslan ağır adımlarla ilerledi. Ve şarkısını söyleyip oturdu. Solist masamıza bakarak
—Neşeniz daim olsun inşallah dedi.
Ve Rakkas şarkısı çalmaya başladı. Artık gülmekten gözümden yaş geliyordu, resmen karnıma ağrılar girmişti ve ağız kaslarım ağrıyordu. Aslan içkinin de etkisiyle olmayan göğüslerini sallayarak bana bakıyordu. İçerideki herkes bizim isteğimiz olan şarkılarla coşmuştu. Eminim Sezen Aksu akşamına ağlamak için gelmişlerdi ama yanlış bir zamanlama yaptılar. Biz değil ağlamak, hüzünlenmeye bile ihtiyaç duymuyorduk. Hayatımın en keyifli akşamı olarak anılarımda yer aldı. Serap ve erkek arkadaşı kalkmak için yeltenince biz de onlarla beraber kalktık. Bizi Karaköy'e arabamıza bıraktılar. Karşıya geçecektik ve bizi bekleyen uzun bir yolculuk vardı. Cansu arabaya bindikten onuncu dakikada uyuyakalmıştı. Bende arkada tarafta Aslan'ın omzunda dalmakla ayık kalmak arasında gidip geliyordum.
—Resmen baba oluyorsun he?
—Günlerdir halsiz özellikle sabahları, uçakta da fena oldu biliyosun. Hastalık yeniden başlıyor diye kendi kendimi yedim. Çaktırmayacağım diye verdiğim savaş da cabası. O yüzden bu haber benim için mükemmel bir his. Hem rahatlama, hem mutluluk, hem.. ne bileyim işte. Karma karışık bir his.
—Çok sevindim sizin adınıza. Öyle böyle amca olacağım bende.
—Aynı mutluluğu sen de tadarsın inşallah.
—Bakalım, bana oldukça uzak o günler ama inşallah.
Benim uyuduğumu düşünerek devam etti konuşmasına.
—Oğlum kaçırma şu kızı, ya da gel kaçıralım şu kızı.
—Diyelim kaçırdık. Ailesiyle papaz olacak, benimkiler de kabul edemicek. Benim işim, askerliğim sorun olacak. Başımızı sokacak yerimiz yok o sorun olacak. Sonra bu sorunlarla baş edemeyip birbirimize saracağız ve pişmanlık duyacağız.
—Ben de şipşak bir senaryo yazayım madem, başkasıyla evlenecek sen kaybettiğin için içip içip gezeceksin, ne iş düşüneceksin ne askerlik. O orada bir ömür pişmanlık sürecek sen burada. Oğlum başkasıyla evlenecek diyorum!
—Bilmiyorum abi.
—Oğlum sen bu kızı seviyor musun?
—Seviyorum tabi.
—Onunda seni sevdiği 10 km öteden belli zaten. Birlikte her zorluğu aşarsınız. Ama ayrıyken bi cacık olmaz sizden. Bu ilişkiye yazık etmeyin derim ben. Her türlü yardıma ve desteğe hazırım en azından bunu bil.
—Sağol..
Yolun geri kalanı sessiz ve düşünceli geçti. Sanıyorum o sırada uyumuştum. Aslan'ın geldiğimizi haber veren sesiyle doğruldum ve odamıza çıktık. Üzerimizi değiştirip hemen yatağa girdik. Aslan düşünceli halini koruyordu. Ne olduğunu sormak, güzel gecemi aynı sorunlarla bozmak istemiyordum. Onun yerine dudaklarına bir öpücük kondurdum.
—Yorgun değil misin?
—Ben dinlendim gelene kadar, sen?
Yüzüne çarpık bir gülümseme yerleştirdi. Ardından hemen üzerime çıktı.
—Sana çok ilginç bir şey söyleyeyim mi?
—Söyle tabi.
—Seni yanımdayken bile özlüyorum. Bu çok değişik bir his. Ve korkutucu.
—Bana daha çok bağlandığın için mi?
—Senden bir saniye bile ayrı kalmak istemediğim için.
Konunun devamının gideceği yer belliydi. O yere gitmek istemiyordum en azından bu gece değil. O yüzden verdiğim cevap beklediği cevap olmadı.
—Öyleyse öp beni.
Söylediğimi yaptı ve nefesini dudaklarımın üzerinde aldı. Onun her öpücüğüyle tüm bedenim ayaklanıyor hep daha fazlası için yanıp tutuşuyordu. Bu kez ona bırakmadan üzerimdekilerden kurtuldum ve onu soydum. Dudaklarımda başlattığı tarumar ile göğsüme indi. Parmakları en ıslak yerimde daha fazlası için oyalanıyordu. Aldığım zevkle ben de daha fazlasını istiyor biran önce ait olduğum yerde kalmak istiyorum. Aslan daha değil daha değil sözcükleriyle daha çok inletiyordu beni. Kollarıma gelen güçle üzerimden itip yuvarlandık. Ve artık üstte olan ve yatakta hüküm süren kişi bendim. İçime alırken onu gözlerimi kapatıp o anda kaybolmaya çalıştım. Yavaş süren bir iki gitgelin ardından gözlerimi açtım ve Aslan çapkın gülüşüyle hayranlık uyandıran bir tabloya bakar gibi bakıyordu. Gülüşüne karşılık vermemek imkansızdı. Üzerinde kalkıp inerken onun da en az benim kadar zevk aldığı belli oluyordu. Dakikalarca süren pozisyonda ellerini belime koydu.
—Üç deyince çıkıyorsun dedi.
Ben sırayla saymasını beklerken biranda
Üç diye bağır ve beni üzerinden yatağa attı. O anda kendi üzerine boşaldı. O kendi haline söverken ben kıkırdıyordum.
—Şunu gidip temizleyeyim.
Ayağa kalktı ve banyoya girdi. Ben de yattığı yastığa burnumu dayadım, üzerime ince pikeyi çektim. Çamaşırını giyip yanıma yattı. Soluna dönük yatarak sol eline başını yasladı. Sağ elinin işaret parmağıyla bedenimde tur atıyordu.
—Eylem?
—Efendim.
—Seninle olmak uzun bir seyehatten sonra eve varmak gibi. Çok huzurlu. Seni tanımak, seni sevmek, seninle yaşamak bana kendimi özel hissettiriyor. Ben bu hissi kaybetmek istemiyorum.
—Yani?
—Yanisi için beklemede kal.
—Nasıl beklemede kal? Ne var aklında paylaş benimle.
—Biraz daha netleşsin. Çünkü çok parça parça. İlk seninle paylaşacağım merak etme.
Bizim için bir şeyler düşünüyor olması bu gecenin imzası olmuştu. Sen, ben değil BİZ!
—O zaman aklını bir netleştirelim.
Elimi çamaşırından içeriye soktum. Ve bu sabahın ilk ışıklarını ayık olarak gördük...İstanbul maceraları kaldığı yerden devam edecektir. Onca hüznün ardından bir kaç bölüm mutluluğu çok görmeyelim.
Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.
Teşekkürler 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPOTEKLİ HAYAT
RomanceGERÇEK BİR YAŞAM ÖYKÜSÜNDEN ESİNLENİLMİŞTİR... Bu kalabalık cadde içinde şıp diye tanıdım seni, belli ki sen de unutmamışsın beni Sahi ne kadar zaman geçti birbirimizi görmeyeli Aylaaar yıllar geçti duymayalı sesini Oysa ne güzeldi eski lise günleri...