12.BÖLÜM

612 76 9
                                    


Bu sabah alarmdan önce uyandım ancak gözlerimi açtığımda kesin alarm çaldı ve ben uyanamadım diye panikleyerek telefona uzandım. Saatin erken olduğunu görünce inanamadım. Geri uyumaya çalıştım ama onu da beceremedim. Kalkıp hazırlanmaya başladım. Ne giyeceğim belliydi zaten. Saçlarımı maşaladım, makyajımı yaptım. Annem sıradan bir şekilde okula gittiğimi zannetsin diye kahvaltıyı bulaştırdım. Sonra oturdum ve zamanın dolmasını bekledim. Bu sırada düşünüyor çeşitli sorularla kendimi meşgul ediyordum. 'Nereye gideceğiz, ne yapacağız, ne konuşacağız?' Biraz panikliyor, biraz heyecanlanıyordum işte. Bir iki saat değil ki , ortalama 9 saat yanyana olacaktık. 'Ya işler umduğum gibi gitmezse, yanından alırsam, kalan sürede ne yapacağım?' Bu ihtimal neden son dakika aklıma geliyor sanki. İçimdeki endişe çanları çalmaya başladı. Vaz mı geçsem acaba? Elime telefonu aldım tam endişeme yenik düşüp buluşmayı erteleyecekken Aslan'dan mesaj geldi
—Günaydın Eylem, beni pek uyku tutmadı o yüzden erkenden buluşma yerimize geldim. Seni bekliyorum Haberin olsun.
Bu noktadan sonra iptal kararı çok yersiz olurdu. Demek ki görüşecek olduğumuz zaman dilimi bir kaç dakika daha artacak.
—Günaydın Aslan. Seni çok bekletmeden geleceğim, evden çıkıyorum.
Evden çıkıp buluşma noktasına hızlı adımlarla yürürken ismimi duymamla biranda durdum. Hızla kafamı geriye doğru döndürünce Aslan'ı gördüm. Soru soran gözlerle ona bakınca kendisi bir açıklamada bulundu
—Saat baya erken ortalıkta kimseler olmaz diye seni yürütmek istemedim. Burada bekledim.
Çok çekingen bir tavırla açıklama yapıyordu ve bu tavrı beni gülümsetmişti.
—İyi düşünmüşsün. İnan yol gözümde büyüyordu. Hadi o zaman biran önce gidelim.
Arabaya yaklaşınca kapımı açtı, bekledi. Yanına gelince en çekici gülümsemesiyle beraber :
—Tekrardan günaydın
Gülerken kaybolan gözlerine bakarak bende günaydın dedim ve arabaya bindim. Koşarak şoför koltuğuna geçti arabayı çalıştırdı. Mahalleden çıkıp sahil yoluna gelinceye kadar konuşmadı. Sanırım yakalanma korkusuyla o da biraz gerilmişti.
— Evet Eylem bütün gün bana katlanmaya hazır mısın?
— Gösterecek olduğun 'Gerçek Aslan' katlanılabilir birisiyse evet.
—Kullanıcılardan bu konuda hiç şikayet almadım.
Hem sırıtıyor hem bana bakmaya çalışıyor hem de araba sürüyordu. Kendisinden market ürünü gibi bahsetmesi hoşuma gitmişti. Bende devam ettirdim.
—Ne kadar kullanıcısı var?
—Aslında çok ancak içerikte yenilenme var. Bu haliyle ilk siz kullanacaksınız.
—Öyleyse katlanılabilirlik noktası senin gösterin ile benim algıma kalıyor. Eski kullanıcıların takdiri şuan seni kurtarmıyor.
—Zaten senden başka kimsenin hakkımdaki yorumu umrumda değil. Yeter ki günün sonunda sen affet beni.
Buna verecek bir cevabım yoktu. Onu affetmeyi, herşeyi yaşanmamış saymayı canı gönülden istiyordum. Ancak ağzıyla kuş da tutsa o günü bana unutturamazdı. Belki acısını hafifletir, gelecek umudumu geri verirdi. Bunu da yaşayıp görecektik. Sahil yolunda giderken biranda liman yoluna sapmıştık. Bu tarafta gidebileceğimiz bir yer yoktu ki. Bir kafe bir restoran veya bir ev? Neden limana gidiyorduk?
—Nereye gidiyoruz Aslan?
—Geldik Eylem.
Arabayı durdurdu, aşağıya indi. Bense arabadan inmeden etrafa bakınarak anlamaya çalışıyordum. Kapımı açtı
—Hadi Eylem. Bütün günü arabada geçirecek değilsin umarım.
Korkmaya başladım, içimden kendime küfürler yağdırıyordum. Neden kabul ettim ki. Nereye gideceğimizi neden öğrenmedim ki? Burada ne işim var benim. Kimseler yok etrafta. Çok saçma. Arabadan indiğimde hızlı hızlı nefes alıyordum. Yüzümde nasıl korkunç bir ifade oluştu ki Aslan gözlerime odaklandı ve
—Sen iyi misin? Araba mı tuttu seni?
Başımı hayır anlamında salladım
—Buraya neden geldik?
—Sen benden korkuyor musun?
—Evet yani şey hayır. Ben sadece anlayamıyorum.
—Arkadaşımın teknesi var. Ona bineceğiz. Merak etme yalnız olmayacağız. Arkadaşım ve onun nişanlısı da bizimle olacak.
Boş gözlerle bu kez Aslan'a baktım
—Tekneye mi bineceğiz, bu havada mı?
—Şuan sabah saatleri olduğu için soğuk, yoksa bugün hava çok güzel. Günlerdir hava raporlarıyla yatıp kalkıyorum.
—İyi de... Daha kalabalık bir yer olur diye düşünmüştüm.
—İlk baştaki düşüncem öyleydi ancak sen iki gündür kötüydün ben de sakin bir yer daha iyi olur diye düşündüm.
—Bana da mı danışsaydın acaba?
—Aslında fikrini almak istedim ama bana sen bozdun sen toparla dedin. O yüzden daha bir şey sormadım.
Evet doğru sormuştu. Ama ben nerden bilebilirdim ki tekneye bineceğimizi. Hayatımda hiç böyle bir aktivite yapmadım ki. Bu ihtimal nasıl gelsin aklıma. Bir tekneye bir Aslan'a bakıyordum.
—Eylem emin değilsen hemen geri dönelim. Bir kafede oturur sohbet ederiz.
Cümlesi biter bitmez bir çift Aslan a seslendi. Ve yanımıza geldiler. Ve ikisi birden günaydın dedi. Ardından Aslan bana dönerek
— Yaman ve nişanlısı Cansu.
Onlara dönerek beni gösterdi ve Eylem dedi. Memnun oldum sözlerinden sonra Yaman
— Ee hadi ne duruyorsunuz geçelim kahvaltıyı soğutmayalım.
Aslan o içli bakışlarıyla bana baktı onaylamamı bekliyordu. Ben de gülümsedim ve
—Tamam hadi gidelim dedim.
Yaman ve Cansu önden tekneye bindiler. Ardından Aslan bindi ve bana elini uzattı. Bende elini tutarken içimden tek bir şarkı sözü geçiyordu. 'Bindik bir alamete gidiyoz kıyamete amanin!'
Yaman
—Sabahın bu saatlerinde soğuk olduğu için kahvaltıyı içerde hazırladık. Sorun olmaz değil mi?
Aslan
—Eylem?
—Yok yok benim için fark etmez.
İçeriye girdik. Yaman kaptan köşküne geçip tekneyi çalıştırdı. Cansu çayı kontrol etti, masadaki eksikleri tamamlamaya çalıştı. Ben de kahvaltı masasının kenarına iliştim. Teknenin içi tabi ki küçük, sevimli ve sıcaktı. İki metrelik bir mutfak, mutfak tezgahının yanından yukarıya kaptan köşküne çıkan bir merdiven vardı. Tezgahın karşısında 4 kişilik bir masa. Masanın arkasında karşılıklı duran ikili koltuklar vardı. Tüm eşyalar mavi turuncu renklerdeydi. Motorun çalışma sesi geldi. Kalkıp güverteye çıktım. Kıyıya bakıyordum. Uzaklaştıkça küçüklen evlere ve önümde büyüyen denize... Aslan yanıma geldi.
—Eylem hadi gel, kahvaltı yapalım dedi.
—Tamam dedim ve tekrar içeriye girdim. Montumu çıkardım. Masaya oturdum. Diğerlerinin de oturmasını bekledim. Aslan yanıma oturdu. Kulağıma doğru eğildi
—Çok hoş görünüyorsun.
Nefesinin kulağıma değmesiyle tüylerim diken diken oldu. Yüzüm kızardı. Başımı eğdim,
—Teşekkür ederim dedim.
Kahvaltımızı yaparken bir yandan da sohbet edip kaynaşıyorduk. Yaman Aslan'ın patronunun oğluydu. Cansu da onların şirketinde mal alım müdürlüğündeydi. Bir buçuk senedir birlikteydiler ve nişanlanalı 3 ay olmuştu. Birbirlerine olan bakışları öyle tatlı sevecendi ki ne yalan söyleyeyim mutluluklarını kıskandım. İçimden aynı mutlulukla sevdiğimle olmayı diledim.
Yaman
—Ne iyi oldu bu görüşme. Uzun zamandır çalışmaktan biz de birbirimize vakit ayıramıyorduk.
Cansu
—Sorma düğün tarihimizi bile belirleyemedik yoğunluktan. Herhalde bugün karar veririz değil mi aşkım?
Yaman'a bakıyordu gözlerinin içi gülerek. Sanki bakın aşk böyle olur der gibiydiler.
—Tabi ki hayatım iste hemen şimdi kıyalım nikahımızı. Denizin ortasındayız. Yaparız bir denizci nikahı.
—Bunu evlenme teklifi olarak kabul edersek olur.
—Tamam kahvaltıdan sonra kıyalım nikahı olsun bitsin. Şahitlerimiz de hazır.
Aslan ve ben ayran budalası gibi onları izliyoruz. Şaka mı yapıyorlar gerçek mi anlayamıyorum. Ama keyif alıyorum. Kahvaltının devamında bana ve mesleğime dair sorular sorup kendi çalışma alanlarına şükürler yağdırdılar. Ve okul anılarındaki öğretmenleri anlatarak beni gülmekten kırıp geçirdiler. Yanaklarım ağrımıştı ve kıpkırmızı olmuştum artık.
—Ayy yeter artık gerçekten yüz kaslarım ağrımaya başladı dedim. Elimle de yüzüme yelpaze yapıyordum.
Cansu
—Bence de yeter gülmekten yüzü kırışmış bir gelin olmak istemiyorum.
Sonra Yaman'a döndü
Hadi aşkım toparlayalım masayı.
Öyle söyleyince ben de yardımcı olmak için ayağa kalktım.
Cansu
—Aaa Eylemcim lütfen keyfine bak, sen bizim misafirimizsin. Ayrıca bunlar evlilik sonrası için bize birer prova.
Yaman
—Evet lütfen sizi dışarıya alalım artık.
Ben de peki madem dedim ve güverteye doğru yol aldım. Konuşmalarına kulak misafiri oldum
Yaman
—Prova ne aşkım yaa.. Hani ben tamirat sen sofra işlerine bakacaktın?
—Neden biz inşaatta mı yaşayacağız?
—Ne ilgisi var ki
—Sabah öğle akşam bir evde ne gibi tadilat olacak? Bu adil olmayan anlaşmayı ne zaman yaptık?
—Bir şansımı deneyeyim dedim işte.
Muzipçe gülüyordu. Arkamı dönüp onlara baktığımda Yaman arkadan Cansu'ya sarılmış boynuna öpücükler konduruyor ve sessizce mırıldandı
—Sen iste ben böyle hayatta mutfaktan çıkmam.
Hallerine gülümsedim ve dışarıya çıktım. O sırada Aslan'ın dikkatli bir şekilde beni izlediğini fark ettim. Soğuk rüzgar yüzüme değince rahatladım. Ama gülümseme dudaklarımdan ayrılmadı.
—Arkadaşlarını çok sevdim, çok tatlılar.
—Öyledirler, hiç kolay olmadı bu hale gelmeleri. Bir dönem Yaman'la beraber az şişe bitirmedik. İçim dışım Cansu olmuştu.
—Gerçekten mi, çok merak ettim hikayelerini.
—Şuan yanlarında anlatmam çok şık olmaz. Başka bir zaman anlatırım.
—Tamam.
Güvertenin ucuna kadar yürüyüp oturdum. Gözlerimi sonsuz gibi gelen denize doğrulttum. Aralık ayındaydık ve güneş içimizi ısıtıyordu. Aslan da tam yanıma yüzünü bana dönerek oturdu. Gözlerimin içine baktı
—Nasılsın Eylem?
İçten gelen bir nasılsın sorusuna nasıl cevap verilirdi. Öyle alışmışız ki iyim demelere. Hep iyi bilinmek istiyorduk. Şimdi kendimin bile bilmediği bir cevabı bekliyordu benden. Politik olacaktım sanırım. Topu ona attım
—Nasıl görünüyorum?
İstemsizce gülümsedim ve devam ettim. Soruya soruyla karşılık vermek kadınlarda huydur.
—Şuan iyi görünüyorsun. Sana tekne konusunda emrivaki yaptıysam özür dilerim. Haberdar etmeliydim.
—Biraz yersiz çıkıştım sana. Ne yalan söyleyeyim korktum birazda. Ama şimdi iyi ki diyorum. Teşekkür ederim
— Oohh bee acayip iyi geldi bu iyi ki.
Sessizlik oldu. Ardından Aslan sessizliği bozdu
—Seni rahatsız ediyor mu?
Sorusunda kimden söz ettiğini anlamıştım. Derin bir nefes aldım öyle cevap verdim.
—Hayır, rahatsız ettiği söylenemez. Ama düzenli her gün günaydın ve iyi geceler mesajı atıyor. Ben cevap yazmasam da. Ancak bu ayrılığı kabullenmediğine, bana biraz daha süre tanıdığına dair saçma bir mesaj attı. Elbet karşıma çıkacak ama nerde, nasıl kestiremiyorum.
—Yani zor olmalı. Sonuçta uzun zamandır birliktesiniz. Bir de ayrıldığı kişi sensin. Tabi bu demek değil ki seni rahatsız etsin. Ama onu anlayabiliyorum. Eğer içinden çıkamayacağın bir şekilde sana yaklaşırsa ben elimden gelen yardımı yaparım. Haber vermen yeter.
Konuşurken gözlerimin içine bakıyor sanki perde arkasındakileri çözmeye çalışıyor gibiydi. Barış'ın zor bir süreçten geçtiğini bu kadar içten anlıyorum demesi benzeri şeyler yaşadığına işaret ediyordu. Sorsam doğru olur muydu acaba? Açıkçası kendimden bahsetmek istemiyordum. Çünkü az biraz sıkıntılarımdan uzaklaşmışken onları anarak tekrar dert sahibi olmak istemiyordum. Hafifçe gülümsedim. Aslan da gülümsedi. İçime işliyor bu adam. En derinime yerleşiyor. Ve bu durum beni korkutuyor.
—Barış bu dünyada beni en iyi tanıyan kişilerden birisi. Bana zarar verecek ya da ne bileyim söylediğin gibi içinden çıkamayacağım bir duruma sokacağını zannetmiyorum. Üzmez beni.
— Ben senin kadar güvenemiyorum tabi ki. Ama inşallah üzmez!
—Senin uzun soluklu bir ilişkin olmadı mı?
—Oldu. Seninki kadar uzun sürmese de hemen hemen 3 yıl sürdü. Yaklaşık 1,5-2 yıl önce de terk etti.
—Neden?
—Bilmiyorum, sanırım hiçbir zamanda bilemeyeceğim.
—Nasıl yani, hiçbir açıklama yapmadan mı terk etti seni?
—Ben bu ilişkiyi yürütemiyorum dedi. Sanırım son vermek en iyisi dedi. Ben önce şaka zannettim. Ama akşam arkadaş beni bara çağırdı. Bende kafa dağıtırım diye gittim. Önce biraz dertleşip çakırkeyif olduk sonra arkadaş sağ olsun gözümü açtı. Sabah beni terk eden üç yıllık sevgilimi başkasının kollarında gördüm. O zaman şaka olmadığını anladım ve biraz arıza çıkardım. Sabaha karşı babamın beni nezarethaneden çıkartıp attığı tokatla kendime geldim.
—Ben çok üzüldüm, böyle bir hikaye beklemiyordum açıkçası hatırlattığım için özür dilerim.
—Ben nefret bile beslemiyorum artık ona karşı. Çünkü anladım ki onun hayalleri yüksekti. Beklediği bende yoktu. Ben sıradan okuyan bir öğrenciydim. Benden sonra lüks arabalı tabiri caizse zengin züppeleriyle takılınca gerçek yüzünü gördüm. Açıkçası çok acıdım ona. Çünkü çok şey duydum hakkında. Öyle yani boşver...
—Bir daha seni hiç aramadı mı?
—Aradı... ancak bu kez ben ona aradığının bende olmadığını hatırlattım. Bir daha da yaklaşmadı.
—Bir şey daha sorsam acaba çok olur muyum?
—Hayır tabi ki sorabilirsin.
—Cevap vermek istemezsen anlarım.
—Hadi Eylem gerilim yaratma sor.
—Ona aşık mıydın?
Bir kahkaha patlattı. Elimi tuttu biraz daha yüzüme yaklaştı.
—Onunla birlikte olduğum 3 senenin hiçbir gününde şuanda hissettiğim heyecanı hissetmedim. Eğer onunla yaşadığım aşksa birisi bana bunun ne demek olduğunu açıklasın dedi ve elimi hızla atan kalbimin üzerine koydu.
Yüzü bana o kadar yakındı ki öpecek sandım. İkimizde kitlenmiştik, benim kalbim de en az onunki kadar hızlı atıyordu. Karnımdan yukarıya hızla bir sıcaklık yükseliyordu. Rüzgarı derinlemesine hissettiğim bu güvertede ben alev ateş yanıyordum. Hoparlörden gelen düğün giriş müziği ile kendime geldim. Ve başına perdeyi büzüştürüp takmış Cansu ile kurdeleden yapılmış fiyongu boğazına papyon diye geçirmiş Yaman bize doğru ağır adımlarla yürüyordu. Bir panik halinde toparlanıp elimi hızla çektim. Onların bu sevimli halleri öyle güzeldi ki gözlerimi ayırmadan onlara bakıyordum. Gelip önümüzde diz üstü oturdular. Yaman
—Sevgili şahitler ve tabi ki Memure Hanım biz hazırız.
—Ben şaşkınca Aslan'a bakıp ne yani ben mi kıyacağım nikahı. Ama ben anlamam ki. Hem bu iş kaptanın görevi değil midir?
Cansu
—Tatlım evlenecek olan kaptan, öğretmen olan da sensin. Daha iyisi burda yok dedi.
Aslan
—Aşk olsun Cansu, iki dakikada sattın beni.
Cansu kıkırdadı ve
—Hadi artık heyecandan bayılacağım şimdi.
Aslan
—Evet Eylem sendeyiz?
Derin bir nefes aldım. Boğazımı temizledim ve
—Pekala madem. Güneş, deniz, martılar ve Aslan bey burada Yaman ile Cansu nun nikah töreni için toplanmış bulunmaktayız. Ve ben onlar adına sizlere hoşgeldiniz diyorum. Lafı uzatmadan nikah akdine geçelim.
Cansu'ya bakarak
Adınız soyadınız?
Cansu Yılmaz
Yaman'a bakarak
Adınız soyadınız?
Yaman Pekdemir
Sevgili Cansu ve Yaman yanımıza gelerek bizlere evlenmek istediklerini belirttiler. Sabahtan bu zamana kadar geçen sürede evlilikleri için bir mani göremedim. Şimdi bu sonsuz gökyüzü ve denizin şahitliğinde bir kez daha sormak istiyorum.
Siz sayın Cansu Yılmaz yanınızda oturan nişanlınız sayın Yaman Pekdemir beyi hiç kimsenin etkisi ve baskısı olmaksızın özgür iradenizle eş olarak kabul ediyor musunuz?
- Evet
Siz sayın Yaman Pekdemir yanınızda oturan nişanlınız Cansu Yılmaz hanımı hiç kimsenin etkisi ve baskısı olmaksızın özgür iradenizle kendinize eş olarak kabul ediyor musunuz?
Yaman kulaklarımızı tıkamamıza sebebiyet verecek kuvvette evet diye bağırdı. Ve sesi yankı yaptı.
Gördüğünüz gibi şahitlerimiz sorumu sormadan cevabı verdi dedim bende. O halde medeni yasaların ve kaptan beyin bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak sizleri eş olarak ilan ediyorum. Gelini öpebilirsiniz.
Yaman ve Cansu ayağa kalktılar. Anlından falan öpmesini beklerken onlar öpüştüler. Sonra Aslan koşarak içeriye girdi ve bir dans müziği olarak pervane şarkısını açtı. Onlar dans etmeye başladı ben de hayran hayran onları izliyordum. Garip bir şekilde gözlerim dolmuştu. Hangi duygu beni böyle yapmıştı anlamıyordum. İçin o kadar yoğundu ki. Bana uzanan eli görmemle kendime geldim. Aslan
— Memure hanım bana bu dansı lütfeder misin?
Sanki ben evleniyordum öyle heyecanlandım ki kekeleyerek
— Ee evet dedim
Elini tuttum ve ağır ağır dans etmeye başladık. Az evvel yaptığı itirafın etkisindeydim. Söylediği sözler kafamda tekrar edip duruyordu. Dansımız tahminimden daha uyumluydu. Büyülenmiş gibi bana bakıyordu. Sanki gözümü ondan ayırırsam tüm büyü bozulacakmış gibiydi. Belimde duran elini indirip hafifçe beni ittirdi ve sağ kolunun altında hızla dönerek üzerine doğru yattım. Aslanda benim üzerime doğru eğildi.
—Tıpkı böyle başımı döndürüyorsun dedi
Bu gibi sözlere ne tür cevaplar verilirdi bilmiyorum. İçimdeki heyecan dalgası sözleriyle artıyor, yüzüm kızarıyor, kaçıp gitmem gerekirken bu an bitmesin diye dualar ediyordum. Yine beni öpecek sandım çünkü bakışları dudaklarımda geziniyordu ancak öpmeden doğrulup yeniden dans pozisyonunu aldık.
—Aslan ben ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Hissettiklerim çok özel duygular. Açıkçası beni etkiliyorsun. Ama sana karşılık vermem ne kadar doğru olur bilmiyorum. Yanlış bir karar verip seni de üzmek istemiyorum.
—Ben senden bir yanıt beklemiyorum. İçinde bulunduğun durumu çok iyi biliyorum. O durum bende seni görene kadar sürdü. Tek duam senin o kadar sürmemesi.
Gülümsedim
—Bilemiyorum nasip gerçekten.
Aslan da gülümsedi ve belimdeki eliyle beni kendine bastırdı vücutlarımız biraz daha yaklaştı. Başı omzuma geldi, saçlarımı kokladı. Hiçbir şey söylemedi. Bana dokunmamak için çaba harcadığı her halinden belli oluyordu. Bu çabası beni keyiflendiriyordu ve işime geliyordu. Biliyorum ki kendini bırakırsa burası alev alırdı.. Müzik durdu. Genç çiftimiz içeriye geçti bizi tekrar yalnız bıraktı. Aslan
—Dans için teşekkür ederim
—Benim için bir zevkti.
Güneş batmak üzere yola koyulmuştu. Saatime baktım. Ne zaman bu kadar ilerlemiş olduğuna şaşırdım. Eve gitmek için 1,5 saatim kalmıştı. Resmen yüzüm düştü. Suratımın asıldığını farkeden Aslan
—Bir şey mi oldu?
—Az vaktimiz kalmış. Hiç buradan gidesim yok.
—Gitme o zaman.
—Nasıl yani?
—Bilmiyorum, kalmak iyi gelecekse bul bir bahane ve süremiz uzasın.
—Haaa öyle yani. Yok yaa er ya da geç döneceğim. Dikkat çekmemin anlamı yok. Bahanelerimi seni göremediğim başka günlere saklayayım.
Aslan'ın ağzı kulaklarına varmıştı. Dolayısıyla gözleri kısıldı.
—Başka zamanlar mı? Öyleyse affedildim mi?
İnsan bu gülüşe ne kadar kayıtsız kalabilirdi ki..
—Eeee affetmek demeyelim de, hayatımda eski bir tanık çok var. Seni orada görmek istemiyorum. Sen online ol, yanımda ol.. Garip bir şekilde bana iyi geliyorsun.
Son cümlemle yüzü aydınlandı, gözleri parladı.
—Burada tek iyi olan şey sensin. Bu sözlerin beni çok mutlu etti. Şu durumda pazar günü de birlikteyiz?
—Yani bir aksilik olmazsa.
Çocuklar akşam yemeğini hazırlamışlardı. Bizi çağırdılar ve yanlarına gittik. Sıcacık odaya girince üşüdüğümü anladım. Gördüğüm masayla şaşırdım. Oldukça romantik bir masaydı. Işıkları kapatıp mumları yaktılar. Hafif de bir müzik açtılar. Yaman
—Tabi ki masa düzeni bana ait demek isterdim ancak değil, güzeller güzeli karım hazırladı dedi.
Cansu Yaman'a olan bakışlarıyla eridiğini belli ediyordu
—Evet ben hazırladım, nikah yemeğimiz bu kutlama yapıyoruz dedi.
Yiyeceklerimizin yanında birer bira açtılar. Herkesle beraber bana da bir bardak doldurdular.
—Ben almasam olmaz mı? Hayatımda hiç içmedim de.
Aslan'a daha önceden bahsetmiştim. Yaman ve Cansu çok şaşırdı. Cansu
— Bizim kutlamamıza sadece bir bardakla eşlik et. Bir ilki yaşa ve bu gece senin için de özel olsun.
O kadar içtendi ki. Kıramadım. Peki tamam dedim. Bardağı dudağıma getirdiğimde hepsi bana bakıyor ne tepki vereceğimi görmeye çalışıyordu. Bir yudum almamla yüzüm ekşidi, yutarken boğazım hafifçe yandı. Ama zannettiğim kadar kötü değildi. İkinci yudumu daha büyük alınca hepsi birden helal be dediler. Aldığım Her yudumda biraz daha hoşuma gidiyordu tadı. İkinci bardağı bitirmiştim. Yaman doldurmak için yeltenince Aslan engel oldu.
—İlk defa içiyor Yaman, birazdan eve gidecek. Ailesi anlarsa onun için kötü olur.
Bense bu savunmaya tepki göstermiştim
—Yok ya ne anlayacaklar. Şişeye uzanmak için biranda ayağa kalkınca başım döndü ve aynı hızla yerime oturdum.
Aslan
—Al işte çarptı onu. Keşke hiç izin vermeseydim.
—İyim ben Aslan gerçekten. Kendimdeyim..
—Ben de sarhoş oldun demiyorum zaten ama bir bardak daha içersen seni sallar.
Evet sarhoş değildim ama bir güzeldim işte. Bulunduğum andan bir kat daha keyif alıyordum. Söylenen her şeye gülmeye başlamıştım. Benim halime de onlar gülüyordu. Aslan daha çok endişeli bakışlar atıyordu. Yaman geri dönüş için motoru çalıştırdı. Aslan kolumdan tutarak beni dışarıya çıkarttı. Hareket halindeki teknede yürümeye çalışınca tökezledim, Aslan sıkıca beni tutunca düşmekten kurtuldum. Ama yüzlerimiz bir kez daha o kadar yaklaştı ki ben neyi beklediğimizi anlamadan, geri çekilmesine fırsat vermeden dudaklarına yapıştım. Akşam soğuğu, hızla ilerleyen teknenin rüzgarına rağmen sıcacık dudaklar içimi yakıyordu. Her saniyede biraz daha şevkleniyor daha yoğun öpüşüyorduk. Ayrıldığımızda kendime gelmiştim ancak. Ama doyamamıştım. Yine de yaptığıma utanarak
—Özür dilerim, ben bunu yapmamalıydım.
Aslan da gülümsüyordu
—Ne demek benim için bir zevkti dedi.
Sözüyle daha da utandım
—Yaa Aslan.
— Bir özürle kurtulamazsın, kendini affettirmek için bir buluşma hazırla dedi.
— Pazar gününe mi?
— İstersen yarına hazırla. Çok memnun olurum.
—Yok yok planladığımız günden şaşmayalım.
—Eylem?
—Efendim
—Bütün gün mü?
—Bütün gün
Yine ağzı burnu gözü her yeri gülümsüyordu. Ona bakarken aynı tebessümle durmamak imkansızdı. Ne garip bir duygu bu böyle. Tekne durmuştu. Artık uçma bitmiş, ayaklarım yeniden yere değecekti. Ne var ki geri geri gidiyorlardı. Yaman ve Cansu ile vedalaştım. Onları tanıdığıma çok memnun olduğumu söyledim ve yeniden görüşmek üzere sözler verdik. Cansu'yla sarılırken sessizce kulağıma fısıldadı.
— Aslan uzun zaman üstüne çok mutlu. İyi ki geldin Eylem.
Ardından göz kırptı.
Aslan tekneden inip bana elini uzattı. Ben de ikiletmeden yardım elini tuttum. Sonra elimi hiç bırakmadan arabaya kadar geldik. Yerimizde oturduk ve araba hareket etti.
—Aslan ben ne kadar teşekkür etsem azdır. Tam burada hissettiğim sabahki duygularımdan eser yok. O kadar iyi geldi bana ki inan ferahladım.
—Tüm korkularına rağmen bana güvenip geldiğin için ben teşekkür ederim. Benim için de unutulmayacak bir gün oldu. Ve çocuklar içinde. Sayende evlendiler.
Biranda boş bulundum ve
—Darısı başımıza artık dedim.
Aslan da kocaman bir aaaammiinnn çekti.
Toparlamaya çalıştıkça daha kötü batırdım. En sonunda sustum. Evin yakınına gelince durduk. Aslan elindeki bir şişe suyu bana uzattı.
—Bunu iç, biraz daha kendine gelirsin dedi.
—Ben iyim gerçekten
—İyi olduğunu biliyorum, Merdivenleri çıkarken yuvarlanmaman için diyorum.
Çaresiz tamam dedim. Bu günün bitmesine o kadar üzülüyordum ki. Tam elim kapıya uzandı, açacakken
Aslan
—Eylem?
Geri döndüm ve efendim dedim.
—Biraz garip gelecek belki ama sana sarılabilir miyim?
Ben bir cevap vermeden döndüm ve direk kollarımı boynuna sardım. Onun yaptığı gibi ben de kokusunu içime doldurup stok yaptım. Hafifçe ve yavaşça birbirimizden ayrıldığımızda yüzümüzün birbirine en yakın olduğu noktada durduk. Bu kez Aslan yeltenmişti. Küçük ama etkili bir öpücük verdi. Geri çekilirken.
—Sözünüzü çiğnediniz Aslan bey, böylece pazar günün sorumluluğu size geçti.
—Nasıl istersen dedi.
—İyi akşamlar
—İyi akşamlar Eylem.
Arabadan indim kalbim deli gibi atıyordu. Karaya indim sanıyordum ama ayaklarım yere basmıyordu. İki bardak bira mı yoksa kokusu mu çarpmıştı beni bilemiyordum. Bunu sabah anlayacaktım. Elimdeki suyu içe içe eve doğru yürüdüm. Sorunsuz merdivenleri çıkıp yatağıma ulaştım. Kendimi sırt üstü yatağa attım ve tavana baktım. Halaa gülümsüyordum...


Çok sevgili okurlar, beğenilerinizi ve yorumlarınızı benden esirgemeyin. Hepinize teşekkür ederim. İyi okumalar

İPOTEKLİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin