14. BÖLÜM

526 61 6
                                    

          Kapıyı annem açtı. Değil bir şey söylemek yüzüme dahi bakmadı. Ben de söyleyecek çok şey vardı ama şimdi değil. Bu kadar tazeyken değil. Sustum.. Odama çıktım. Üzerimdekilerden kurtuldum kendimi banyoya attım. Ayna da yüzümü görünce inanamadım. Ağlamaktan gözler kıpkırmızı, makyajım akmış göz altlarım siyah, saçım başım dağılmış.. Olabilecek en çirkin halimdeydim. Hemen duşa girdim. Hem biraz ısınmak, hem de arınmak istiyordum. Suyun üzerimdeki tüm olumsuzlukları alıp götürmesini istiyordum. Havluya sarılıp odaya geldiğimde biraz olsun rahatlamıştım. Pijamalarımı giyip, yatağımın içine girdim. Gözlerimi kapattım ve tüm yaşananlar gözümün önünden geçti. Yastığım ıslanmaya başladı. Bu yaşadığım neyin cezası anlamıyordum. Histerik bir ağlama krizine tutulmama az kalmıştı. Yataktan çıkıp balkona geçtim. Soğuk havanın o mis kokusu kendime getirdi beni. Ancak içim titremeye başladı. Bu hiç hayırlı değildi. Kesin hasta olacaktım. En iyisi uyumak. Telefonumu elime aldım alarm kurmak için. Ancak o zaman 15 dakka önce atılmış mesajı gördüm. Barış
—Bitanem, yepyeni bir sayfa açtık bu akşam. Artık herşey daha güzel olacak. Hep hayalini kurduğumuz şeyler sırayla yaşanacak. İyi geceler aşkım
Söyleyecek sözüm yoktu. Meğer beni hiç tanımamış, meğer benim duygularımın hiç önemi yokmuş, meğer tek becerebildiği bencillikmiş...  Bu işi halletmeliydim, üstelik hemen.! Ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Açıkçası kafamı toparlayamıyordum. Gözlerim acıyor, başım ağrıyordu ve çok üşüyorum. Yorganıma sarıldım, gözlerimi kapattım kendimi uykunun kucağına bıraktım. Bütün gece kabusla cebelleştim. Gelinlik üzerimde Barış kolumda, sürüyerek nikah masasına götürülüyorum. Geri dönüp baktığımda Aslan'ı gördüm. Hayır anlamında başını sallıyordu sadece. Nikah masasının etrafında annem, ablam, Ezgi hepsi çok mutlu görünüyorlar. Ben hayır diye bağırıyorum ama sesim çıkmıyor. Bağırıyorum ama kimse duymuyor.. Masaya oturduğum an gözlerimi açtım. Ooohh rüyaymış dedim. Tüm pijamam ter içindeydi. Boğazıma kadar örtünmüşüm. Üzerimi açtığım gibi ıslak bedenime gelen soğuk hava ürpermeme sebep oldu, tüylerim diken diken. Ne garip, ne korkunç bir rüyaydı. Gerçekten sonum böyle olur muydu? Olmamalı, o masada Barış'la oturamam ben. Saate baktım 04:27 uyanma saatime daha çok var. Kalkıp üzerime hırka geçirdim ve alt kata inip mutfağa girdim. Bir bardak su yanında da ağrı kesicimi aldım. Sonra yeniden odama geçip yatağıma girdim. Daha güzel rüyalar görme umuduyla yeniden uykuya daldım. Alarm sesiyle uyandım. Yüzümü yıkayıp üzerimi giydim. Alt kata inip mutfağa girdim, bir şeyler hazırlayıp yemek çok zor geldi. Montumu giyip dışarıya attım kendimi. Kursun olduğu okula ağır adımlarla yürüyordum. Barış'la yeniden konuşsam belki bu kez beni anlardı. Benim aksime o benden vazgeçerse annemlere açıklaması daha kolay olurdu. Barış' ın benden ayrılmasını sağlamalıydım.
-Başkası var desem, bunu annemlere de söyleyecek. Bu sefer hayatımdaki kişiye tepki gösterecekler.
-Seni sevmiyorum desem, bunu yeterince hissettirdiğim halde oralı olmuyor sözüme neden inansın.
-Ailesinin durumundan söz etsem, babasının alkol kullanması ve dışarı hayatının olmasının bize uymadığını desem. Ama annemler aile ile adam değerlendirmiyor.
Barış'ın benden ayrılması için ne söylemem lazım. Her şey basit geliyor.
-Acaba ailesiyle mi konuşsam? Yok yaa onu da ben yapamam.
-Bizimkilere anlatmaya çalışsam acaba anlarlar mı? Hiç zannetmiyorum. At gözlüklerini takmışlar...
Çıkamıyorum işin içinden. En iyisi Barış'a oldukça soğuk davranacağım zaten zamanla benimle olmak istemeyecektir. Evdekilere de her şeyin yolunda olduğunu hissettireceğim. Böylece Barış benden ayrıldığında kimse okları bana çevirmeyecek. Böylece bu işten sıyrılırım. Aklıma yatan en gerçekçi plan bu. Barış'a başkalarıyla daha mutlu olacağını hissettirmeliyim. Belki de kız bulurum ona? Yok artık Eylem abartma. Ders mi dinliyorum kendimle mi sohbet ediyorum belli değil. Boğazım acımaya başladı, hasta olacağımı hissetmiştim. Neyse iyi oldu, yarına rapor almam için gerçekçi bir bahanem var artık. Kafam biraz da olsa rahatladı. İnşallah saçmalamıyorumdur. Belki de Onur'la konuşmalıyım. Bana yardımcı olacaktır.
Öğle arası oldu. Normalde yakın olduğu için eve gidip yemek yerdim. Ancak evdekileri göresim yoktu. Kantinde oturur bir saat müzik dinleyip tost yerim daha iyi. Okuldan bahçeye çıktığımda karşımda Aslan'ı gördüm. Bütün gün bana uğramayan gülüşüm yüzüme yayıldı. İçimde bir heyecan dalgası gezindi. Koşarak boynuna sarılmak, hatta dudaklarına yapışmak istedim ama yeri değildi. Ve bir şeyler yaşamış olsak da aramızdakinin ne olduğunu açıkça ifade etmemiştik. Yani basit bir tabirle adı konmuş bir ilişkimiz yoktu. Yine de onu gördüğüme mutlu olmuştum ve bu mutluluğu ondan saklamayı düşünmüyordum.
—Bu ne güzel sürpriz böyle Aslan Bey, hoşgeldiniz.
—Hoşgördük demeyi çok isterdim ama oldukça solgun görünüyorsunuz Eylem Hanım.
—Hoş görünmek için göze hoş gelen şeyleri görmek gerekir, sen gibi..
—Yüzüne renk getireceksem ne mutlu bana.
Gülümsedim
—Çok açım.
—Ben de bunun için geldim, haydi.
—Tamam ama 1 saatimiz var.
—Yeter de artar.
Arabaya bindik. Nereye gittimizi bilmiyordum, açıkçası umrumda da değildi. Onu görünce tüm sıkıntılarım hafifliyordu, sanki gelip dertlerimi sırtımdan alıyor yanımdan gidene kadar o taşıyordu. Yanındayken devamlı sıkıntılarımdan bahsedip sıkıcı olmak da istemiyordum. Barış'ın bende yarattığı etkiyi onda yaratmak istemiyordum. Zaten bahsettikçe büyüyorlardı gözümde. Arada bir görmezden gelmek bana da iyi gelebilirdi.
Daha önceden hiç görmediğim bir ara mahallede küçük bir kafeteryaya gelmiştik. Küçük sevimli bir yerdi. Şehir merkezinde ortasında soba yanan, içerisinde üniversite öğrencilerinin tavla oynadığı, sıcak bir yerdi. Belliki gençlerin mekanıydı. İçeriye girer girmez içim dalga dalga huzurla doldu. Sobaya yakın bir masaya oturduk.
—Dürüm yersin değil mi?
—Olabilir.
—Ben çok beğeniyorum buranın dürümünü. Daha önce gelmiş miydin?
—Hayır, ilk defa görüyorum burayı. Ben 4 yıl boyunca dışardaydım, bu şehrin kafelerine baya uzağım.
—Burası benim üniversitede keşfettiğim bir yer. Bazen ders çalışmak için, bazen karnımı doyurmak için, bazen arkadaşlarla sohbet muhabbet oyun için gelirim. İçerde çalışanlarla da arkadaş oldum. Paramın olmadığı zamanlarda bile burdan aç çıkmadım.
—Ya ne güzel. Böyle samimi yerler hala var demek.
—Tabi ki, zaten hep öğrenci takılıyor burda. Zamanla kimin ne kadar durumu var anlıyorlar. Bazen kasada bozuklukları denkleştirmeye çalışanlar oluyor. Onların direk hesaplarını siliyor. Kafe Sahibi hep "burdan kimse sıfırla çıkamaz" diyor.
—Peki buranın kalkınmasına zarar vermiyor mu bu tutum?
Aslan gülümseyerek cevap verdi
—Vermiyor çünkü o parasız kişiler kazanmaya başladıktan sonra da buraya gelmeye devam ediyor. Ve gelen hesap 1 ise ödenen 2-3 oluyor.
Sipariş verdiğimiz dürümler geldi. Yedikten sonra anladım ki gerçekten piyasadan farklı. Değişik bir sos ile harmanlanmış. Lezzetli.. Kahvaltı yapmamış olmanın verdiği açlıkla yemeğimi yiyordum. Aslan halime bakıp bakıp gülüyordu.
—Doğru söyle en son ne zaman yemek yedin?
Ağzımdaki lokmayı döndürürken aynı zamanda düşünmeye başladım. Yutkunduktan sonra
—Dün okulda öğlede bir bardak çay ile popkek yemiştim. Saate bakarsak ortalama 24 saat oluyor.
Gözlerini pörtletip bana baktı
—Bir gündür hiçbir şey yemedin mi?
—Su dedim ve gülümsedim.
—O zaman sana bir tane daha sipariş veriyorum
—Aaa hayır hayır, o zaman rahatsız eder beni.
—Kendini bu kadar ihmal etme. Hasta olursun sonra.
—Oluyorum zaten. Boğazım acıyor. Ve iki gündür inanılmaz üşüyorum.
—Açlıktan o. Neyse yarın da benimlesin karnın doyar. Sonrasına da bir şeyler yaparım.
—Sefer tası da hazırlar mısın?
Muzipçe gülümsedim, aynı gülümseme ile karşılık verdi
—Neden olmasın, fena iyi fikir değil.
İkimiz de kahkahalarla gülmüştük bu sefer.
—Doktora yarın sabah mı geçeceksin?
—Evet öyle düşünüyorum.
—Tamam her zaman ki saatte gelirim.
—Ben halledebilirim aslında. Yorulma sen.
—Seni biraz daha fazla görmek bana keyif veriyor yorgunluk değil. Bu arada Cansu seni çok sevmiş. Tekrar görüşmek istiyor. Ben de düşündüm ki. tabi sen de istersen, yarın akşam yemeğini birlikte yiyebiliriz. Veya bütün günü başbaşa geçirebiliriz. Tercihi sana bırakıyorum?
—Görüşelim tabi, ben de çok sevdim onları. Çok renkliler, iyi gelirler bana, bize... Ayrıca hikayelerini de anlatmadın hala.
—Fırsat olmadı güzelim. Yarın anlatırım söz.
—Tamam öyleyse.
—Aslan?
—Efendim
—Sen dünki durumdan söz ettin mi onlara?
—Hayır, yani karışık bir durum bana düşmezdi. İstersen sen bahsedersin?
—Teşekkür ederim. Şimdilik söz etmek istemiyorum.
—Nasıl istersen.
Gülerken biranda suratlarımız asıldı. Ah o dün.. Nasıl çıkıp gidecek hayatımdan bilmiyorum.
—Sen bir çözüm buldun mu?
—Yani, kısmen. Net olduğu söylenemez.
—Tamam değişelim konuyu. Gerilmeye gerek yok. Yarına özel bir isteğin var mı? Yoksa bu kez seni kalabalık bir yere götüreyim mi?
—Aaaa haayııırrrr...
Gerçekten gülümsüyordum, inanılır gibi değil. İnsanı sarhoş eden bir etkisi var üzerimde.
—Aslan kimseler olmasın. Şuan bir erkekle yakalanmam kimseye hayırlı sonuçlar doğurmaz. Biraz zaman..
—Başbaşa?
—Olur.
—Düşüneceğim o zaman.
Uzanıp elini tuttum. Çünkü benim mutlu olmam, gülümsemem için çırpınıyordu. Hatta karnımın doyması için de. İçimde ona doğru uçan duygular vardı. O kadar yoğun ki nefesimi kesiyor. Yanındayken bambaşka biri gibi hissediyorum. Hep bilinenin aksine devamlı konuşmak istiyorum, eğlenceli cıvıl cıvıl olmak istiyorum, ona dokunmak istiyorum, kokusu aralıksız burnuma gelsin istiyorum, hiç yanımdan gitmesin istiyorum, gün içinde nerde ne yapıyor bilmek istiyorum, benden öncesini şimdisini, hayatına girip çıkmış bütün insanları... Benim olsun istiyorum. Aslan sadece bana ait olsun, benim gözüme baksın, beni öpsün... Ve bunu bütün dünya duysun...
—İyi ki hayatıma dahil oldun. Yoksa ben kendimin üstesinden gelemezdim. Seninle yeniden var oluyorum. Değişiyorum...
—Eylem, iyi ki beni hayatına aldın. Yoksa ben de çok fena yuvarlanıyordum. Sen de durdum. Yeniden yerleşik hayata geçiyorum. Değişiyorum...
Hafif bir tebessüm ettim.
—Bütün gün bu andan geçse gitse. Dönmek zorunda olmasam
—Yarın daha güzel bir gün olcak. Hadi bakalım sen okula, ben işe.
Ayağa kalktık ama benim uzanıp tuttuğum ele Aslan parmaklarını iyice dolamıştı. Kenetlenmiş gibiydik. İkimizde elimizi çekmiyorduk. Kasaya geldik. İşlem yapması için ayrılmak zorunda kaldım. Ücretini fazla fazla ödedi. Sonra bana dönüp tekrar elimi tuttu. Arabaya bindik. Ve elim yine avucundaydı. Okula kadar öylece geldik. Hislerimizle de o eller gibi bağlanıyorduk. Bunu hissedebiliyordum. Bu his çok hoşuma gitse de beni korkutuyordu. Daha kötü bir çıkmaza girmekten korkuyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum, ama Aslan'dan geri atmak istemiyordum. Okula geldik ve tekrar teşekkür edip yanağından öptüm. Arabadan inip okula doğru yürüdüm. Telefonun ekranından Barış'tan gelme bir mesaj vardı. Hiç elim açmaya gitmiyordu. Derse girdim. Çok sıkılınca mesajı açtım.
—Günaydın, iyi öğleler hatta neredeyse iyi akşamlar diyeceğim. Ama senden gelen bir mesaj göremiyorum. Açtığımız bu yeni sayfada bunlara dikkat edersek sevinirim. Dersinden sonra görüşelim mi? Özledim seni birtanem...
Keşke sıkılmakla kalsaydım, öfkeden kuduracaktım. Ne demek istiyor, nasıl duygularımı göremiyor anlayamıyorum. Bu kadar ruh hastası biriydi de ben nasıl bunca yıl göremedim onu da anlayamıyorum. Şuan resmen boğuluyorum, düşündükçe nefes alamıyorum, ağlama isteğim boğazıma kadar geldi. Yutkunuyorum ama geçmiyor. Etrafımdaki kişilerden su arıyorum ama yok. Ne oluyor bana sanki kusacağım, midem bir anda yükseliyor... Ve ben aynı anda elimi havaya kaldırıyorum diğer elimle ağzımı tutuyorum. Hoca çık işareti verince direk tuvalete koştum ve yediğim ne varsa hepsini çıkarttım. Biraz da vücuduma hükmedemiyor oluşumun verdiği acizlikle o pis tuvaletlere oturup ağlamaya başladım. Birbirine karışmış bir vaziyetteydim. İğreniyordum kendimden. Bu halde daha fazla duramazdım. Yüzüme su vurup tuvaletten çıktım. Beş dakikada bahçede temiz hava alıp içeriye girdim. Hoca yanıma geldi, nasıl bir yüzüm varsa artık,
—İyi görünmüyorsun, istersen sen çık. Dedi
—Evet hocam, üşüttüm herhalde teşekkür ederim dedim.
Salondaki tüm gözler bana çevriliyken çantamı, notlarımı aldım herkesten özür dileyerek dışarıya çıktım. Doğruca hastaneye gittim. Durumumu anlattım ve direk serum bağladılar. Tek başıma bitmesini beklerken Barış'ın mesajını yanıtladım.
—Aklım pek başımda değil, hasta oluyorum ve kendimi iyi hissetmiyorum. Okuldan sonra eve geçsem daha iyi olur.
Anında cevap geldi.
—Neyin var, yanına geleyim istersen?
—Yok yok, şimdi ders biter zaten. Hem dün akşam da eve geç gittim. Sonra kızıyor annem malum. Başka zaman görüşürüz.
—Tamam canım, kendine dikkat et, bana da haber etmeyi unutma lütfen.
—Tamam.
Beni ayağa kaldırmak için serum vereceklerine öldürmek için iğne yapsalar daha makbule geçerdi. İstemediğim bir insanla ilişki kurmaya zorlanıyorum. Bu durum beni Barış' a karşı daha da itici yapıyor. İyi niyetli yaklaşımlarından bile tiksiniyorum. Peki bu serum ne zaman bitecek, okulun çıkış saati geldi. Bir de eve neden geç kaldığımın hesabını vermeyeyim. Hemşireyi çağırdım,
—Serum ne zaman biter acaba?
Seruma ve akış hızına baktı
—Bir 15 dakika daha sürer herhalde
—Biraz hızlandırsak onu, daha çabuk bitse olmaz mı?
—Hastalar kapıda sırada beklerken, sizin burda keyfi yatmanıza bende razı olmak istemem ama  benim elimde değil. Doktor bey böyle uygun görmüşse beklemelisiniz. Sizin iyiliğiniz için.
Sözü biter bitmez gitti. Güzel de laf soktu, o da haklı. Kırk türlü insanla uğraşıyorlar. Herkesin saçma isteklerini yerine getirmeye kalksalar işlerini yapamazlar. O zaman ben el atayım biraz. Tekerlekli aparatı biraz oynatınca daha hızlı akmaya başladı. Bu da beni öldürmezdi herhalde. Telefonum titredi. Bu kez mesaj Aslan'dandı.
—Yarın tam olarak kaçta hastanede oluruz. Ona göre ayarlamam gereken iş var.
Sabah sabah ne işi ayarlayacak acaba. Sorsam mı, neyse meraklı teyzeler gibi davranmayayım. Yarın bi şekilde öğrenirim nasılsa.
—Gerek kalmayacak çünkü şuan hastanedeyim yarını da halledeceğim.
—Rapor için şimdiden mi gittin?
—Okulda biraz fenalaştım, acile geldim,serum bağladılar,şimdi bitecek zaten. Ben de raporu bugünden alırım.
—Neden haber vermiyorsun. 5 dakikaya ordayım.
—Önemli bir şey değil, gelmene gerek yok. Eve geçeceğim zaten.
Cevap gelmedi. Oofff... Serumum bitti hemşireyi tekrar çağırdım. "Nasıl bu kadar çabuk bitti" bakışları attı bana. Ben de "elimden her iş gelir" bakışı attım ona. Serumu çıkartıp küçük bantı koluma yerleştirdi. Geçmiş olsun dedi ve gitti. Bende doktorun yanına doğru ilerledim. Ve Aslan geldi. Kapının önünde mi bekliyordu. Bu ne hız? Hızlı adımlarla yanıma yaklaştı ve bana sarıldı. Ben şaşkın bir halde öylece durdum.
—Aslan abartma altı üstü bir serum, kaza geçirmedim, kanser olmadım.
Bana bakıp gülümsedi
—Benimkisi sarılmak için bahane işte.
—Bahaneye ihtiyacın yok, istediğin zaman sarılabilirisin.
—Bunu aklımda tutacağım, bu arada gerçekten çok solgun görünüyorsun.
—Yediğimiz o güzelim dürüm çıktı. Ondandır.. Ben oyalanmadan doktoru göreyim. Eve geç kalmak istemiyorum.
—Tamam sen doktoru gör, ben götürürm seni hızlıca eve.
Başımı evet anlamında salladım. Doktorun yanına girdim. Yarın için istirahat istedim. Neyse ki çok irdelemeden verdi. İçimde çiçekler açtı resmen. Kapıdan raporla çıkınca nikah defterini sevinçle sallayan gelinler gibi kağıdı Aslan'a doğru salladım. Oda benim gibi gülümsemeye başlamıştı. Hayatımdaki engelleri de böyle kolay aşabilseydim keşke.
Serumdan sonra epey kendime gelmiştim. Yanımda Aslan'ın olması da cabası. Arabada şarkılara eşlik ediyordum. Neşeliydim. Araba evimin biraz ötesinde durdu.
—Eveeet Bu günlük yolculuğumuz buraya kadar. Saatler sonra yeniden görüşmek üzere.
Bende yüzümü ona döndüm. Işıltılı bakan kara gözlerine odaklandım. O bana ben ona bakıyorduk. Biz susuyorduk onlar konuşuyordu. Arada da ağızlar yayılıyordu. Aslan gülümsediği zaman benim karnımdaki o heyecan dalgası daha çok artıyor. Onun artmasıyla hep daha fazlasını istiyorum. Kendimi frenlemek için biranda boynuna sarıldım. Şaşırıp kalma sırası ondaydı. Ama kokusunu içime çekmeliydim.
—Her şey için çok teşekkür ederim.
—Rica ederim. Kim olsa aynı şeyi yapardı. Lütfen böyle bir durumda bana hemen haber ver. Ayrıcaaa dedi ayrılıp yeniden gözlerime bakarak yemek yemeyi unutma!
Ben daha romantik bir söz beklemiştim ama olsun. Kendi halime güldüm bu kez.
—Tamam, hatırın için yemeye çalışırım. İyi akşamlar
—İyi akşamlar canım.
Dudaklarına uzanamadığım için yanağına öpücük kondurdum. Arabadan indim. Eve doğru yürümeye başladım. Evin kapısına yaklaşınca bir karartı gördüm. Gözlerimi kısıp kim olduğunu çıkarmaya çalıştım. İyice yaklaşınca farkettim..
—Barış?
—Hah Eylem, seni çok merak ettim. Nasılsın?
—İyim, iyim sağol. Zahmet ettin buraya kadar.
—Ne zahmeti canım. Aslında okula geldim. Herkes çıkana kadar bekledim. Ama sen çıkmadın. Neredeydin?
—Ooo kontroller yapılıyor çok iyi yaaa..
Yine içten köpürmeye başladım.
—Erken çıktım, hastaneye gittim. Hatta bak diyerek kolumdaki bantı gösterdim. Serum aldım. O yüzden beni göremedin. Şimdi müsadenle eve çıkacağım. Geldiğin için teşekkürler. Bir dahaki sefere haber edersen sana özel bir karşılama hazırlarım.
Ters ters konuşmuştum. Daha da sert olmak istiyordum ama annemlere yansıtmasından korkuyordum. Evdekilerle papaz olmak istemiyorum.
—Neden böyle yapıyorsun, ben seni...
—Barış lütfen.. Sonra konuşuruz.
Lafını resmen ağzına tıkamıştım. Ancak ondan gelecek sevgi sözcüklerini duymak istemiyordum.
—Öyle olsun, iyi akşamlar Aşkım
—Sana daaa...
Arkamı dönmüş el sallayarak yürüyordum. Biraz daha görmeye tahammülüm yoktu. Üç kuruşluk keyfim vardı anında silindi. Evin o lasvetli havasına da girmek istemiyordum ama el mahkum. Kapıyı çaldım, bu kez Ezgi açtı. O da sessizliğini koruyordu bana karşı. Ben de
—Hoşbulduk dedim. Onun susmasına inat. Konuşmasını istediğimden değil. Bu saçma durumu ne kadar sürdüreceklerini bilmediğimden. Esma ablam da evdeydi. Demek ki üçlü koalisyon toplanmıştı. Belki de hakkımda yeni kararlar alınmıştı. Benimle paylaşacaklarını zannetmiyorum. Bakalım nerden ne çıkaracaklar. Odama çıktım. Üzerimi değiştiriyordum ablam geldi. Hadi bakalım Eylem gardını al.
—Nasılsın Eylem?
—Bilmiyorum, iyim sanırım.
—Dün ne oldu bizden sonra?
—Bir şey olmadı, oturduk konuştuk.
—Sonuç?
—Sonuç orda da söylediğim gibi. Devam ediyoruz işte. Siz de böyle istediniz.
—Diğeri kim?
—Diğeri diye bir şey yok.
—Var belli. Gizleme de anlat işte.
—Yok diyorum.
Acıyan gözlerle bana baktı, başını iki yana sallıyordu.
—Eski Eylem'i özlüyorum. Çalışma hayatı seni çok değiştirdi. Para insanları bozar diyorlardı hep ama bizim ailede öyle olmaz sanıyordum. Ama beni bile yanılttın.
Gülmeye başladım
—Para mı bozdu beni?
—Evet.
—İnsanlar karşılarındaki insanı eskisi gibi kullanamayacaklarını anlayınca değiştin derlermiş. Evet ben de değiştim, ama sebebi para değil. Gözüm açıldı.
—Eski haline geri dön. Yoksa bize baktığın o yerden hızla aşağı alırlar seni.
—Geldiğim noktadan memnunum abla. Siz de Yeterince yerlebir ettiniz beni zaten. Bence artık uzatmayalım. Yoksa ben de kırıcı olacağım.
—Annem çok üzülüyor. En azından onun için biraz kendine çeki düzen ver. Daha önce de söyledim yine söylüyorum bize anlat. İçindekileri anlat..
Sessizlik oldu. Daha fazla konuşmak istemiyordum. Ablamsa hala soran bakışlarla bakıyordu.
—Anlatacak bir şeyim yok.
Dedim bende. Peki dedi ve aşağı indi. Ben de banyoya girdim elimi yüzümü yıkadım. Ayna da yansımama baktım.
—Duydum ki para seni değiştirmiş. Ne ara o kadar zengin oldun. Hiç belli etmiyorsun. Maaşının yarısı hesapta duruyor, çektiğinden de annene de veriyorsun, kardeşine de. Gerisi yeme içme yol masrafı. Hayır ne yaptın da değişime uğradın, sonra da bu sözleri hakettin.
Hayır anlamda başımı sallayıp lavobaya baktım. Gerçekten inanılır gibi değil. Başım dönmeye başladı. Karnım gurulduyordu. Düşünüp kendimi yoracağıma gidip bir şeyler yiyeyim.
Aşağı indim. Mutfağa geçtim. Kendime evdeki yemeklerden koydum. Yedikten sonra diğer ev sakinleriyle birlikte salonda oturduk. Mutlu aile tablomuzu çizdik. Herkes kendi halinde televizyona odaklanmış. Kimsenin kimseyle ilgilendiği yok. Ama ben gitsem odamda otursam, kitap okusam laf sokuluyor.  Çifte standart var bu ailede. Her geçen gün çekilmez bir hal alıyor. Acaba ne zaman sıyrılırım giderim bu aileden. Sabret Eylem, sabret Eylem, sabret Eylem...

Beğenilerinizi ve yorumlarınızı unutmayınız. Sevgiler

İPOTEKLİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin