56.BÖLÜM

298 46 82
                                    


Merhaba güzel okurlar. Yine bir şarkı ile geldim. Yeri geldiğinde açarsanız daha etkileyici olacaktır. Haydi kulaklığınızı takın ve okumaya başlayın.
*** şarkı başlangıç işaretimiz 😉
İyi okumalar 😘

Beklemek uzun bir yol, sabretmek ağır bir yük, benim ömrüm uzun yolda ağır yükler taşıyarak geçiyor. Beklenen sevgilinin nasılsa gelecek umuduyla geçiyor. Bir süre susarak bekledim, susarak sevdim, susarak özledim. Fark ettim ki her susmam da içimde bir yara daha açılıyor. Her geçen gün yaralarım büyüyor. Ben de beklemenin sessizliğinden sıyrılıp eyleme geçtim. Yazmaya başladım. Her sabah okula giderken bir mesaj, ertesi gün yatarken bir mesaj, bazen gün ortası bir mesaj, öyle affet beni çağrısı falan da değil. Aklımda olduğunu bilsin, içimdeki yaralar birikmesin, onu beklerken beni unutmasın...

"Günaydın, rüzgara bir öpücük emanet ettim eğer bugün ısrarla yüzüne eserse sakın yüzünü çevirme bırak doya doya öpsün seni benim yerime..."

"Günaydın, mavinin sonsuzluğu gibi sana olan sevgim sen ise siyahın gizemi kadar belirsizsin..."

"Hadi gökyüzünden senin için tuttuğum, üzerine tüm duygularımı yükledigim yıldızı al, yüreğimden yüreğine yollar olsun. Hadi benim için uzaklardan bir tebessüm yolla. İyi geceler"

"Akşamın matem rengine büründüğü saatte gökyüzündeki yıldızlar tek tek yanmaya başladığında içimde sessiz bir çığlık. Seni özledim. İyi geceler"

"Hava soğuk dışarıda yağmur yağıyor. Her zaman ellerim üşürdü. Bugün içim üşüyor. Hasretin geldi, hayalin geldi, bak kokun da geliyor. Peki ya sen neredesin sevgilim?"

Hiçbir mesajıma cevap vermedi. Taki ikinci haftanın sonunda kurstan çıktığımda attığım mesaja kadar

"Canım yalnızca sevmek istiyor seni, ne umut etmek ne beklemek, hiçbir şey, sadece sevmek istiyorum seni...Ve bugün geliyorum..."
"Nereye geliyorsun?"
Haftalar sonra gelen bu mesaj en azından benim attıklarımı okuduğuna dair bir düşünceye sığınıp sevinmeme sebep oldu. Ondan bana bir şey geldi ya, kendi gelmiş gibi mesajı öpesim geldi. Delice bir mutluluk doldu içime. O sevinçle yazdım.
"Sana"
"Sahildeyim, gel!"
"Tamam"
Açıkçası daha sıcak yazmasını tercih ederdim, ya da daha uzun ne bileyim, şuan hangi ruh halinde olduğunu çözemiyorum. Beni neyin beklediğini bilmiyorum. Bana olan aşkına tutundum nasılsa çözeriz umuduyla koşar adım yanına gidiyorum.
Geçen haftalarda ne düşündü, ne yapacak, beni ne kadar özledi bilmiyorum. Ben şapkamı önüme koydum bolca düşündüm. Hatalarımı, kırıp döktüğüm kalbi, neler hissettirdiğimi ve ne hissettiğimi, ne yapmam gerektiğini.. Başıma gelmez dediğim onca şeyi yaşamakla geçiyor hayatım, ne kadar da güçlüymüşüm meğer, asla dayanamam dediğim her şeyin fazlasına bile dayandım. Kimseyi bir kez bile kırmamak için uğraşırken, kendimi bin parçaya böldüğümü çok geç anladım. Ve bir karar verdim. Artık kendim için yaşayacağım. Aslan ne diyecek bilmiyorum. Ama aldığım karara sevinecektir. İyice ölçtüm biçtim. Aslan onay verdiği anda bu gece tüm eşyamı toplayıp çıkacağım o evden. Ve o evin bana dayattığı hayattan. Çalıştığım köye yakın eşyalı ev buldum oraya yerleşeceğim. Kabul ederse hiç vakit kaybetmeden evleneceğiz. Onun işini de, askerliğini de beklerim... Tek mücadelemiz ailelere karşı olur. Mutlaka beni bulacaklardır, ve sözleriyle çok yıpranacağım. Belki zoraki yaptırımları olacaktır. Ama elimden tutan Aslan olacak, sırtımı dayadığım bir duvarım olacak, sevdasıyla beni saran kalkanım olacak, tek gerçeğim o olacak. Birlikte olduktan sonra bizi bozmak isteyen her şey sivrisinek vızıltısı gibi gelecek. Öyle heyecanlıyım ki. Kesin Aslan'da heyecanlanacak. Bizim evimiz olacak, ev-leneceğiz. Muazzam bir his.
Sahile geldiğimde gözlerimle kumsalı taradım. İleride duruyordu. Eline aldığı taşları birer birer denize gönderiyordu. Her birini bir öncekinden daha uzağa atmaya çalışır gibi, dertlerini denize döker gibiydi. Dimdik orada duruyordu. Bir süre onu izledim. Sanki o sokakta uzun yıllar sonra onu gördüğüm o an gibi, büyülü bir hisle baktım. O kadar özlemiştim ki daha fazla duramayıp ona doğru koşmaya başladım. Biran önce boynuna gömülüp kokusuyla tüm organlarıma bayramı getirmeliyim. Soluna baktığında beni gördü. Ağzım kulaklarımda kollarımı iki yana açtım ve daha da hızlandım. Aslan'ın bakışlarında ne yapıyor bu kız sorusu vardı. Bende ise ciğerime dolan denizin soğuk havasıyla, heyecanla karıştırdığım mutluluk vardı. Otuz iki dişim de ortadaydı. İyice yaklaşınca çantamı fırlattım ve boynuna sıkıca sarıldım. Nefes nefese kalmıştım, kalbim deli gibi atıyordu. Özlediğim kokusunun sakinleştirici etkisiyle kendime gelmeye çalıştım. Derin derin soluduğum boynuna öpücüklerimi sıraladım. Kalp atışım normale ulaştığında kulağına fısıldadım
—Özür dilerim... Tüm hatalarım için, seni kırdığım için, yanlış düşünüp yaptığım her şey için. Ama bugün milat, bugün hayatımız değişecek aşkım. Her şey çok çok güzel olacak.
          O an Aslan'ın bana sarılmadığını fark ettim. Hiç mi sarılmamıştı, yoksa konuşurken mi kollarını indirdi? Kendimi öyle kaptırmıştım ki farkında değildim. Geriye doğru çekilip yüzüne baktım. Benim delice mutluluğuma nazaran onda yoğun hüzün vardı. En son bıraktığım halde duruyordu. Çaresiz ve yılgın. Ama kararlı.
—Aslan?
Boğazını temizledi. Bakışlarını yere indirdi.
—Eylem, beni iyice dinle. Geçen sürede çok düşündüm, çok üzüldüm, yalan yok çok da özledim. Ama fark ettim ki bu saatten sonra hiçbir pişmanlık, hiçbir özlem, hiçbir anı seni bana geri döndürmesin. Ben de sana yanacak bir can daha kalmadı, bilesin.
Bir adım geri attım ve tüm haliyle Aslan'a bakıp söylediklerini anlamlandırmak istedim. "Ben de sana yanacak bir can daha kalmadı!" Ne demek bu? Ne anlamalıyım bu cümleyle? Aslan ayağıyla oynadığı kumlarla yere bakmayı sürdürüyor ve dudaklarını ısırıyordu. Aramızdaki sessizlik uzadıkça kopuyor gibiydik. Sonra birden gülmeye başladım. Güldükçe daha çok güldüm. Kahkaha atmaya başlayınca Aslan başını kaldırıp bana baktı. Endişeli bakıyordu. Delirmişim gibi. Oysa deliren oydu!
—Ayy Aslan, iğrenç bir şakaydı. Ama güzel oynuyorsun, bence yeni başvurularını ajanslara falan yap. Neyse sana söylemem gereken çok önemli bir şey var.
Uzanıp elini tuttum. Aslan ciddiyetini hiç bozmadan elini benden çekti.
—Sen beni anlamadın sanırım. Şöyle söyleyeyim: beklemek çok yordu beni. İnan bana beklemek kavuşamamaktan daha yorucu. Hep yarın her şey son bulacak diye umut taşımaktan bıktım. Olmayacak bir umuda sığınmaktansa umutsuz kalmak daha iyi. Demem o ki artık bizi bu belirsizlikten kurtarıyorum. Sen kendi hayatına döneceksin ben de kendi hayatıma. Yaşadıklarımız tatlı birer anı olarak kalacak. Bu hikaye de böyle son bulacak.
—Ne saçmalıyorsun sen? Tamam hata yaptım özür dilerim. Tekrarlanmayacak aynı şey yemin ederim. Çünkü bu akşam..
—Eylem Eylem dur. Özür dileme, yaptığın hatayı anlayabiliyorum. Evet hata yani olmamasını tercih ederdim ama böyle düşünmeme sebep olan şey bu değil. Sadece fitili ateşleyen bu hatan oldu.
—Bizi belirsizlikten böyle mi kurtarıyorsun sen? Bizden vazgeçerek?
—Diğer türlüsünü beceremedik, belki de en doğrusu budur. Yanlış yerden zorluyoruzdur.
—Deneme tahtası mı bu ilişki. Asıl yanlış bu yaptığınsa ne olacak, neyi nasıl geri döndüreceksin?
—Geri dönüşü yok.
—Şaka yapıyorsun?
Eğilip gözlerinin içine bakmaya çalışıyorum. Şaka yaptığını anlamak, daha doğrusu duymak istiyorum. Nabzımı ölçüyor olmalı. Yoksa imkan yok... Yüzünde tek bir mimik oynamıyor. Siyah gözleri şimdi kapkara, bakışları korkutucu. Işıklı gözlerindeki tüm lambalar sönmüş. Gece vakti ıssız bir sokakta tek başıma yürür gibiyim gözlerinde. İnanamayan bakışlarıma eklediğim zoraki gülümseme ile aynı cümleyi tekrar ettim.
—Şaka yapıyorsun?
Cümleden çok bir soruydu ve bir cevabı olmalıydı. Başını hayır anlamında iki yana salladı.
—Saçmalama Aslan, böylece bitiremezsin. Tam sona gelmişken olmaz. Ben de çok düşündüm, ve seninkinin aksine bir karar aldım.
—Eylem hemen kabullenmeni beklemiyordum zaten ama kararım kesin.
Konuşmama izin vermiyordu. Onu ikna etmemden korkuyordu. Kendisini bu aptal fikre nasıl inandırdı aklım almıyor. Ama sinirlenmiştim. Ellerimle sertçe omuzlarına vurmaya başladım. Her darbede bağırarak konuşmaya başladım.
—Ne kararı?....Hani ölüm bile ayıramazdı?...Hani sonsuzdu aşkımız?....Ne oldu gelecek hayallerimiz?... Ne oldu bizim sevgimiz?
—Üzgünüm.
—Cidden üzgün müsün?
—Eylem kafan rahat olacak artık, ben çekiliyorum. İkilemden kurtulacaksın.
—Aptaaalll, sen tam bir aptalsın. Ben ikilemde falan değildim. Ben bir tek seni seviyorum. Sana aşığım. Ve sadece seni istiyorum.. Burada bir ikilem yok!
—Ama olmadı işte. O kadar iyi gelecek ki bu durum sana sen de şaşıracaksın.
—Kendini bu cümlelerle mi avutuyorsun?
—Gerçek bu, neyse uzatmanın anlamı yok. Her gün attığın mesajlarına da bir son ver. Bana dair olan umutlarını sil at. Mutlu olmaya bak.
—Birisi bir şey mi söyledi sana? Murat abin, ya da ailemden biri? Birisi seni tehdit mi ediyor? Birlikte üstesinden geliriz. Çözeriz her şeyi.
Yalvarır tonda konuşuyordum. Çünkü ani gelen hiçbir ölüme kimse inanamaz. Bende bu ilişkinin öldüğüne inanamıyorum.
—Hayır hayır, iki hafta boyunca evden çıkmadım. Tamamen kendim aldım bu kararı.
          Alkışlamaya başladım
—Çok iyi ettin ya, aferin sana. Müthiş bir karar. Keşke daha önce alsaydın. Bu kadar mutluluğu yaşatmadan önce mesela. Ama olsun ya şuan nasıl rahatladım bilemezsin. Oohhh bitti gitti işte. Rahat rahat evlenebilirim artık. Süper yaa, harika!
Aslan sustu yere bakmaya devam etti. Ben de sustum ona bakıyordum. Hala içimdeki kuş şaka demesini bekliyordu. Çok uzattı çünkü. Ama demiyordu. Susuyordu.
—Beni artık sevmiyor musun?
Bu soruyu sorarken boğazım düğümlendi. Alacak olduğum cevaptan korkuyordum. Aslan bakışlarını gözlerime kilitledi.
—Sevgi her şeyi çözmüyor Eylem. Ha deyince de bitmiyor.
—O zaman yeniden düşün. Beklerim ben. Söz veriyorum hiç mesaj atmam. Sen bana dönene kadar beklerim.
—Düşünecek bir şey yok. Beklenecek bir cevap da yok. Senin de daha söyleyecek bir şeyin yoksa gidiyorum.
—Var.
*** Nedir bakışları attı bana?
—İdam mahkumlarını asmadan önce son dileğin nedir diye sorarlar. İsteğini söyler ve ölürler. Ben de şuan tarafından idam ediliyorum. Sandalyeme o tekmeyi atmadan önce bir isteğim var.
—Nedir?
Birbirimize bakıyorduk. Hayat bulduğum, nefes aldığım o bakışlara bakınıyorum ama boğuluyorum. Düğümüm beni boğuyor, ağlamamak için başımı kararmak üzere olan gökyüzüne döndürüyorum. Ağzıma gelen tükürüğü yutkunup cevaplıyorum.
—Dans et benimle.
Aslan ne yapacağını bilemez bir tavırla bekledi bir süre. Sonra ceketini çıkarıp kumların üzerine attı.
—Tamam edelim.
Uzanıp elimi uttu, diğer elini belime koydu. Bende elimi onun omzuna koydum. Yüzümü omzuna yaklaştırdım. Kokusunu içime doldurmaya başladım. Çalışmışız gibi hiç hata yapmadan orada dönüp durduk. Biz hep çok uyumlu bir çifttik. Asla birbirimize bakmıyorduk. Kulağıma değen nefesinin huzuruna sığınıp, belimdeki elinin sıcaklığı ile içimi dolduruyorum. Aklım bitti artık diye kalbimi ikna etmeye çalışıyordu. Ama kalbim bu cümleye tüm kapılarını kapatmıştı. Çaldığı ritimle bizi döndürüyordu. İnanmıyordu kalbim, bu akşam evden kaçacaktım. Kavuşacaktık biz. Ayrılık da neyin nesiymiş...
Aslan'ın ayakları durdu. Elleri bedeninin iki yanına düştü.
—Hoşça kal güzelim...
Yerden eğilip ceketini aldı. Tek eliyle omzuna attı. Arkasını döndü ve yavaş adımlarla, bir daha hiç geriye bakmadan gitti. Kalbim kulaklarını tıkamıştı ama gözleri bu gidişi gördü. Aklıma doğru konuştu "Bitti mi hikayemiz, bu ne biçim son böyle, değmez miydi sevgimiz, savaşıp direnmeye..."
Aklım sustu, kalbim sustu, her yer karardı ve tüm dünya sustu. Dizlerimin üzerine çöktüm. Bedenimden çıkan hıçkırık seslerine gözlerim eşlik etti. Ağladım, ağladım, ağladım....

İPOTEKLİ HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin