3| Bovary meselesi

10.7K 1K 612
                                    

Queen- I Want To Break Free

İşsiz kaldığımda yaptığım ve rutinim olam birkaç şey vardı.

Öncelikle içmek. Kabul, o gün Phoenix'te çok içtim, kusana kadar içtim hem de. Jungkook'un beni eve taşımasını gerektirecek kadar. Tamam, her şeyden önce bu normal değildi çünkü ben sarhoş olacak kadar içmezdim çünkü biliyordum ki sarhoş olursam birilerinin yardımına ihtiyaç duyar ve kendim gibi davranmazdım. Bu da beni Jungkook'a borçlu falan yapıyordu ve sadece bu bile ağzımda o ekşi tadın yayılması için yeterliydi.

Zaten o günün sabahında Jungkook tarafından sarmalanırken bulmuştum kendimi, bundan da nefret ediyordum çünkü küçükken annemle bile yatmamıştım ama koskoca bir adam korkuyor diye ona ayrıcalık tanıyordum. Jungkook sırf bu yüzden bile minnettar olmalıydı bana. Ona kollarını çekmesini söylediğimdeyse daha sıkı sarılmış ve beni göğsüne yapıştırmıştı resmen, terleyip nefes alamamam bir yana, bu yakınlıktan zihinsel olarak bile rahatsızdım. İki yıldır, her gün.

Müzik dinleyerek kendimi sakinleştirmeye çalıştırırdım kovulduğumda. Plakçaların yakınına yerleştirdiğim o berjere oturup kitap okurdum, ilk faturalar gelene kadar işsiz olmanın aslında o kadar da kötü olmadığını düşünürdüm ama her seferinde yanılıyordum.

Namjoon en başta Jungkook adına bir miktar para yolluyordu ama açıkçası o sırada şehrin en fiyakalı restoranlarından birinde baş aşçıydım ve aldığım para oldukça iyiydi. Ona, buna ihtiyacımızın olmadığını ve kardeşinin iyi yaşayacağının teminatını vermiştim. Hem... Jungkook da çalışıyordu, ters giden ne olabilirdi ki?

Jungkook okul masraflarını zar zor çıkarıyordu. Bir konuda hakkını yememek lazım, o geldikten sonra ilk kovulmama şahit olduğunda biraz endişelenmiş ve bana destek olması gerektiğini düşünmüştü. Bu yüzden okuldan sonra neredeyse gece yarısına kadar kaldığı işe artı olarak bir de sabahın köründe kalkıp dağıtım işi yapmaya başlamıştı. Bir süre sonra fark ettim ki okuluna devamsızlık yapıyordu ve o saatleri uyuyarak geçiriyordu. Ona bunun bu şekilde devam edemeyeceğini söylediğimdeyse bana çemkirmişti. Onun ekonomik özgürlüğünü eline almasından rahatsız olup olmadığımı sormuştu ve hemen ardından da ondan gelen parayı almadığım için onu yabancı yerine koyduğumu düşünüp kendince bana küsmüştü. O zamanlarda körüklendi nefretim çünkü ben o beyinsizi düşünerek ayrılmasını istemiştim işinden. Çok yoruluyordu, daha sık hasta olmaya başlamıştı ve halsizdi sürekli. Sonra dersimi aldım tabii, artık hastalıktan yataklara düşse umursamazdım.

"İşten çıkmanın en iyi yanı bu."

Nihayet hazırlanıp mutfağa girdiğinde kaselere pirinç dolduruyordum. Okula gidecekti ve geç kalması çok olasıydı ama o yine de acele etmiyordu. Ellerini belime yerleştirdiğinde gözlerimle tezgahta bıçak aradım. Cidden ihtiyacım vardı.

"Çekil."

"Yemeklerini seviyorum." Burnunu boynuma sürttü, gerçekten, buna katlanamıyordum. Dirseğimle rastgele ona vurduğumda gülerek geri çekildi.

"Sabrımı sınıyorsun, değil mi?" Kaseleri ellerine tutuşturdum, genelde dünya mutfağından bir şeyler yapardım. Yaptığım geleneksel yemekler sıradan oluyordu, bunu biliyordum ama Jeon en çok o sıradan yemekleri seviyordu. Evde Namjoon ile yediklerine benzediğini söylerdi. Anlattığına göre Namjoon'un annesi de böyle yapıyormuş.

"Amacım bu değildi ama sınırlarını genişlettiğimi bilmek güzel." Çubukları kavrayıp beni beklemeden yemeye başladı. O sırada ona meyve suyu dolduruyordum. Bardağı onun yanına bırakıp sandalyeye oturdum. Kesinlikle nefes bile almadan ağzına tıkıştırıyordu yemekleri. Eh, geç kalacağını fark etmişti demek ki.

Worse Than Nicotine ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin