7| bir hediye ve beklenmedik misafir

9.3K 1K 497
                                    

Imagine Dragons- Friction

Risk almayı seven bir yanım yoktu. Tehlikeli şeylerden hoşlanmazdım, tehlikeli olma ihtimali milyonda bir olan bir olaya bile dahil etmezdim kendimi. Çünkü... mantıklıydım? Eğlence anlayışım çevremdeki insanlardan çok farklıydı, bu yüzden kendimi dışladığımı falan söylerlerdi ancak ben gerçekten halimden memnundum ve değişmeye de hiç niyetim yoktu. Tartışmalarda genelde haklı çıkardım çünkü zaten haksız olduğum konuyu üstelemezdim, tartışmaya girmezdim bile ve bir konu hakkında inatçı ve iddialıysam doğruluğundan eminimdir, doğrudur da. Sinir bozucu olan bir yanım da vardı. Biraz egoist olduğumu söylerlerdi ancak sadece özgüvenli adımlar atıyordum ben, onların söylediklerinin aksine egoist değildim. Aradaki o ince çizgide büyük farklar vardı. Gerçi zaten hakkımda konuşulanlar, yüzüme karşı söylenilenler pek de dert ettiğim şeyler değildi. Yani şöyle bir gözden geçirildiğinde, olduğum insandan memnundum. Son zamanlarda biraz batmış olmam dışında öyle elle tutulur pişmanlıklarım falan yoktu. Jungkook'u eve almak dışında. En azından dün geceye kadar. Ne durumda olursam olayım bir şekilde başımı dik tutar, ipin ucunu bir taraftan tutarak kendimi savunabilirdim ya da en azından karşımdaki şahsın hatamı yüzüme vurmasına izin vermeden ben kabullenirdim bunu. Böylece söyleyebileceği pek bir şey kalmazdı.

Ama...

Benim baloncuğuma dahil olan çocuk- aslına bakılırsa dün gece resmen bu adımı atmasına şans tanımıştım-, hayattaki en büyük pişmanlığım olmayı başarmıştı. Namjoon'un teklifi kabul ettiğim zamanları aramamı sağlayan türde bir pişmanlıktı bu ve hiçbir şekilde kaçışım yoktu. Dün gece bile bile kendimi büyük bir ateşin ortasına atmıştım, aptalca bir risk almıştım ve şimdi bunun pişmanlığının ağırlığı altında eziliyordum.

Hayır yani, anlam veremiyordum kendime. Oldukça da ayıktım. Madem risk alıyordum, en azından açık falan bırakmasaydım, riskler daima kötü sonuçlar doğuracak diye bir durum da söz konusu değildi, bunu biliyordum. Olumlu olan yüzde ellilik kısmı değerlendirebilirdim, kendimi sağlama alabilirdim, o uyurken falan bu aptalca şeyi yapabilirdim-ki bunu neden yaptığımı hala bilmiyordum- ama hayır, Jeon çocuğunun diline düşmüştüm işte. Kendimden nefret etmeliydim fakat ben bütün her şeyi yine onun üstüne yıkıp ona olan nefretimi katlıyordum.

"Saçlarımı bir daha asla yıkamayacağım. Ya da hayır..." Sandalyesini yanıma çekerek saçlarını yüzüme sürtmeye başladı. Kedi gibi mırıltılar çıkarıyordu. Dünkü yorgunluğundan eser yoktu. Kaskatı olmuş bir şekilde oturuyordum kendi sandalyemde ve nefes alıp almadığımdan emin değildim, yakınlarımda kesici alet falan da yoktu, bardağı kafasına geçirsem ne olurdu acaba? "Hyung,hyung, hyung-"

"Kapa çeneni."

Derin bir nefes alıp geriye çekildi. "İyi, tamam, seni bugün zorlamayacağım."

"Sen ciddi misin?" Başımı ona çevirdim.

"Evet ama bir öpücük verirsen-"

"Jungkook..."

"Siktir git, Jungkook! Pekala! Sen böyle söylemeden önce gidiyorum." Sandalyeden kalkıp yanağımı öptü küfür edeceğimi bilmesine rağmen. "Üzgünü- hayır, değilim ama bağımlı olmuşum, ne yapayım?

"Hadi, hadi," diye söylendim. "İşlerim var bugün. Sen de geç kalacaksın."

Başını sallayıp kapıya doğru yürüdü, gözden kaybolduğunda derin bir nefes aldım ve tam arkama yaslanmak üzereyken başını uzattı. Suratındaki sırıtışı-

"Bütün günüm gece saçlarımı okşadığını hayal etmekle geçecek."

"Senin-"

"Beni özle bebeğim." Bir öpücük yolladıktan sonra kayboldu ve ben, burnumdan çıkan dumanların farkındaydım.

Worse Than Nicotine ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin