9| onu tanıdığımı zannetmişim

8.3K 1K 1K
                                    

Oasis- Wonderwall

Eve dönmek istemedim.

Gerçekten. İş yerinde yaptığım o yanlış yüzünden bütün geleceğimi mühürlemiş gibi hissediyordum, sanki Jungkook'u haklı çıkarmış gibi olmuştum. Ona bağırırken ve kızarken kendimi oldukça haklı bulmuştum, aslında hala o konuda haklı olduğuma emindim ama Hani konusunda... Tamam, ona hiçbir şekilde güvenmemiştim ve beni işe sadece ultra üstün yeteneklerim falan yüzünden almadığını iyi biliyordum. Sadece benim bu kuyuya düşmeyeceğimi düşünmüştüm ama resmen kendi ayaklarımla atlamıştım o kuyuya.

İşte Jeon çocuğunun yüzüne bu yüzden bakmak istemiyordum. O nedenle eve geç gittim. On veya on beş dakika değil, dört saat kadar. Normalde birkaç dakika geç kalsam telefonum yetmiş iki cevapsız arama olurdu, üç bin tane de mesaj belki ama Jungkook bir kez bile aramadı beni. Gerçekten kırılıp kırılmadığını bilmiyordum ama umurumda da değildi gerçi.

Evde yoktu. Bugün işten bu kadar geç çıkmayacağını biliyordum ama o lanet çocuk evde yoktu, bana artık geç kalmayacağına dair söz vermesine rağmen bir iki tartıştık diye eve gelmemişti ilk fırsatta ve bu sinirlenmeme yetti. Okulu vardı, işi ve birçok sorumluluğu ama o geri zekalı kendince bir yerlerde sürtebilecek  kadar özgür sayıyordu kendini. İmkanı yoktu.

"Taehyung, arasana şunu." Evde Taehyung ile baş başa kalmıştım, o da yeni gelmişti zaten ve gelir gelmez yaptığı ilk şey abur cubur stoğunu tüketmeye başlamak olmuştu. Ona sinirlensem de içimden hiç kızmak gelmedi.

"Neden ben arıyorum ki?" Cips paketinin içine dikkatle baktıktan sonra bana döndü. "Sen arasana."

"Kırıntı dökme." Gözlerim zavallı koltuğumdaydı, iğrenç ayak kokulu cipsle kirleniyordu o geri zekalı yüzünden ve aklım o kadar doluydu ki kızamıyordum bile. "Ara işte, ikiletme beni."

"Aman ya.." Söylenerek temiz olan elini cebine soktu, muhtemelen içinden küfrediyordu ama ona bir şey diyecek havamda değildim. Aramayı başlatıp hoparlöre aldığında nefesimi tuttum, Jungkook'un benim arattığımı düşünmesini istemiyordum. Arama meşgule düştü ve hemen ardından da kapıda anahtar sesini duydum.

Anahtarla kapıyı açıyordu?

Bunu asla yapmazdı, beni çıldırttığını bilse bile özellikle zile basmaya devam ediyordu yıllardır. Hadi ama... Daha ciddi kavgalarımız oldu.

Ayağa kalktığımda içeri girdi, sırt çantasını öylece yere atıp üzerindeki ceketi çıkarmadan evin içinde gezinmeye başladı. "Merhaba" yok, "selam" yok, "hyung" yok. Hiçbir şey. Yüzüme bile bakmadı.

"Çantanı al oradan." Saçmaydı belki ama geçen bu konuda da bana söz vermişti. Ona nasıl olduğunu soracak falan değildim tabii ki, bir konuşma başlatıyorsam böyle olacaktı.

Bir şey söylemedi veya bana bakmadı, çantasını sırtına takıp yatak odasına yöneldiğinde peşinden gittim. "Ne bu tavır?" Bunu hak etmemiştim, bütün bunları onun için yapıyordum ben ve o bir nankörden başka bir şey değildi. Bana orada işe başladığım için bağırırken bunu benim de istemediğimi ama o iyi yaşasın diye buna mecbur olduğumu düşünmemişti. O sadece kendi çocuk aklındaydı.

"Hangi tavır?" Çalışma  masasının üzerine koyduğu çantasını karıştırırken yine bana dönmedi.

"Bu tavır işte."

"Özel bir şey yok." Kitapların bazılarını çıkarıp odadaki kendi kitaplığına yerleştirdi, benimki salondaydı ve orada ders kitapları yoktu ama bu tamamen Jungkook'a aitti.

"Beni sinirlendirme, Jungkook."

"Sinirlensen ne olur ki?" Jungkook gözlerini bana çevirdiğinde geriye doğru bir adım attım. "Bana bağırır çağırır veya küfür mü edersin? Beni istemediğini söyler, aileme ispiyonlamakla tehdit eder veya kovar mısın? Sinirlensene."

Worse Than Nicotine ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin