Panic! At The Disco- Death Of A Bachelor
Korku çok tehlikeliydi.
İnsanın bütün mantığını yok edebiliyordu.
Acı da öyleydi.
Öfke.
Zaten ne zaman duygularla aklı dengelemek kolay olmuştu ki?
Ani kararlar vermene neden oluyor, sonrasında büyük pişmanlıklar elde etmeni sağlıyordu. O çocuk korktu, o çocuk çok korktu. Neler düşündüğünü tahmin edebilirdim belki, hissettiklerine bir isim de koyabilirdim ama nasıl mücadele ettiğini anlamak mümkün değildi.
Ya da edemediğini.
Hepsi birbirinin üzerine binmişti. Yine de bu, onu suçlamama engel olmuyordu. Çünkü ben de tamamen duygularıma kapılmıştım. Ağzımda acı acı yaktığım sigaram, elimde yarısını çoktan tükettiğim içki şişem dururken omuzlarım aşağıda iyice sinmiştim kaldırıma ve bundan sonra neler olacağını düşünüyordum. O eve nasıl gidecektim, yüzüne nasıl bakacaktım, bilmiyordum. Gerçi, eve gelip gelmeyeceğini de bilmiyordum. O küçük aptal çocuk ne haldeydi şimdi, neredeydi, nasıl durabiliyordu elleri benden uzakta? Boğazına oturmuştur söyledikleri, nefes alamamıştır, çok üşüyordur.
Eğer sadece biraz daha dayanıklı olabilseydim, gitmezdim.
Eğer onun sadece ne yaptığını bilmediğini o anda unutmasaydım, kalırdım.
Neden sadece elinden tutup eve götürmemiştim ki onu?
Biliyordum işte, canı çok yanıyordu. Öyle konuşmak istemediğini biliyordum çünkü ben de ondan nefret ettiğimi söylemek, gitmek istememiştim.
Bir şeyler yapmam gerekiyordu.
Bir şeyler.
Jungkook'un büyük bir travması olduğunu anlamak zor değildi.
Bilmiyordum, lanet olsun, neler yaşadığını bilmiyordum.
Onu anlamaya çalıştıkça, onu anlayabildikçe daha da fazla yanıyordu canım, geçmeyecek miydi?
Eğer ninni söylememi, saçlarını okşayıp ona şefkat göstermemi istese hala yapardım, sadece... sadece biraz daha güçlü olsa olmaz mıydı?
Sigaram söndü, bir tane daha yaktım.
Böyle kalamazdı. Bununla baş edebilmenin hiçbir yolu yoktu. Etrafıma bakındım, nerede olduğumu bilmiyordum bile, önümde birkaç şişe duruyordu, cebimde içinde son birkaç dal kalmış bir camel paketi vardı, kalbim paramparçaydı ve çok soğuktu.
Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım Jungkook'un gözlerine olan hasretimden.
Ne kadar zaman geçmişti, hiçbir fikrim yoktu ama çok özlemiştim.
Soğuk, parça parça almaya devam etti içimden. Yerini doldurmanın tek yolu içmek zannetmiştim ama kopmaya devam ediyordu, üşüyordum, daha ne kadar kırılabilirdim? Çok üşüyordum.
Ellerine ihtiyacım var.
Neyle avunabilecektim şimdi?
Onsuz hayal kuramazdım ki ben.
Yere indirdim başımı, zaten tek bir yıldız bile görünmüyordu. Ne yerimden kalkabilecek ne de ağlayabilecek halim vardı.
Bu adamı senden başka kimse sevemez.
Neden beni sevgisiz bırakmak zorundaydın ki?
Neden bana uçmayı öğretip sonra uçurumun dibine ittin ki beni?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Worse Than Nicotine ✓
Fanfiction"Dudaklarının kenarları, hyung... Ben düşmekte olan yıldızı yakalayamadım. O beni tuttu.'"