G-Eazy, Halsey- Him & IKim Taehyung, hayatımda gördüğüm en aptal insandı. Bu konuda çok sabittim.
"Ah, Kook! Dur, dur! Ben hallederim!" Jungkook'un uzattığı buzu elinden aldığında elimi saçlarımın arasından geçirdim. Eğer Yugyeom ve Jungkook araya girip onları ikna etmeseydiler grup tamamen Taehyung'a dalacaktı. Hoş, ağzını yüzünü dağıtmaları gerekiyordu aslında.
"Neden öyle bir şey yaptın?" Yugyeom sormak istediğim soruyu yönelttiğinde ellerimi belime yerleştirdim, biraz ilerimizdeki masada Park Jimin ve arkadaşları oturuyordu ve kesinlikle birazdan daha büyük bir kargaşaya yol açacaklarmış gibi izliyorlardı bizi.
"Tae, sana söyledim! Bulaşma dedim!" Jungkook sinirle soludu, ciddi olduğu anlardan birindeydik ve genelde onu böyle görmeye alışkın olmadığımdan garipsedim. Gerçi konuşana da bir bakın! Gecenin bir yarısı eve dağılmış suratla geldiği o vakit o kadar da geride değildi.
"Bunu açıklayamam ama burada bitmedi!" dedi Taehyung yüksek sesle. Sonra ilerideki masada hareketlilik oldu. "Hyung, eve gidelim," diye fısıldadı Taehyung acı ve korkuyla inleyerek. Burnu hala kanamaya devam ediyordu. Kolunu tutup oturduğu yerden kaldırdım onu. "Hastaneye gidelim lanet olası."
"Hah! Bu darbe beni hiç sarsmadı bile!" Onları kışkırtmaya devam ederken yere devrildiği o sahne gözümün önüne geldi, bu çocuk tam bir geri zekalıydı. "Hyung, ölmeyeceğim, değil mi?" Kulağıma fısıldadıktan sonra başını boynuma gömdü. Ağlamaya benzer sesler çıkarırken -belki de ağlıyordu-, boynumu ıslatan şeyin kan mı yoksa gözyaşı mı olduğundan emin olamadım. Gözlerimi devirerek kolumu beline sardım, dengesizce duruyorduk.
"Size bir taksi çağıracağım," dedi Jungkook, sesi çok yorgundu ve bakışları baygındı. Phoenix o sırada çok sakindi, birkaç dakika önce olan o olay herkesin dikkatini üzerimize çekmişti ve ortam biraz gergindi. "Gyeom'la biz şimdi çıkamayız, haberdar edersiniz. Tamam mı?" Elini siyah pantolonunun cebine atmadan önce bekledi, hareketleri çok yavaştı.
"Bir şeyi yoktur," dedim oa güvence vermek adına. O kadar da endişelenecek bir durum olduğunu zannetmiyordum, tabii Jimin ona kafa atarken iç organlarından birini almadıysa. "Merak etme." Başını salladı ve telefonu çıkarıp çıkışa doğru yürümeye başladı. Ben de Taehyung'u peşinden sürüklemeye çalıştım ama bütün ağırlığı üzerimde olduğu için beni gerçekten zorluyordu.
"Yardım edeyim." Yugyeom diğer yandan Taehyung'un koluna girdiğinde ona teşekkür edecektim ama önümüzden ilerleyen Jungkook'un bedeni aniden yere devrildiğinde bütün kelimelerimi yutmak zorunda kalmıştım.
"Kook?" Ona seslendim şaşkınlıkla. Sesimin çıkıp çıkmadığından emin bile değildim. Duraksadığında sandalyelerden birine tutunmuştu ve yere savrulunca o da üzerine düşmüştü. Taehyung'u bırakarak yanına koştum. "Jungkook!" diye bağırdım, yüz üstü yatıyordu. Yugyeom sandalyeyi üzerinden çektiğinde ben de onun bedenini çevirip ellerimi yanaklarına götürdüm.
"Ben-ben ambulansı arayayım." Taehyung ayakta durmaya çalışırken mırıldandığında başımı salladım hızlıca ve yeniden Jungkook'a döndüm. Gözleri kapalıydı ve nefes alışverişleri ağırlaşmıştı. Başını dizlerimin üzerine yerleştirdim, yanaklarına hafifçe vurdum ama ses seda yoktu. Aptal çocuk, aptal çocuk, aptal çocuk!
"Ambulansı beklemeyin," dedi Park Jimin, başımızda toplanan insanların arasından sıyrıldıktan sonra hemen yanımda durup hafifçe eğilmişti. "Benim arabam var. Onunla gideriz."
"T-tamam."
"Ben taşırım. Yoongi hyung, sen bana yardım et. Onu omzuma alayım." Yugyeom'a başımı salladım. Jimin doğruldu. "Arabayı ön tarafa getireyim ben de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Worse Than Nicotine ✓
Fanfiction"Dudaklarının kenarları, hyung... Ben düşmekte olan yıldızı yakalayamadım. O beni tuttu.'"