x| hoşça kal

6.8K 684 334
                                    






sevgili tanrım, senden tek dileğim, ben yanında değilken onu bırakmaman.








The Cranberries- Roses

Soğuk, adeta katı bir hal almış gibi ensesinden içeri girip bütün bedeninin üzerinde hakimiyet kurduğunda ürperdi. Kış mevsiminden hoşlandığı pek söylenemezdi. Kasvetli gökyüzü onu boğuyordu ve sürekli hasta olmaktan bıkmıştı. Bay ve Bayan Kim sıkı giyinmesi konusunda onu uyarıyorlardı ancak Jungkook zaten elinden geleni yapıyordu. Özellikle de ayakta kalabilmek için. Böyle havalar ona hiçbir zaman iyi gelmeyecekti. Yağmuru seyretmekten hoşlanabilirdi ama ıslanmaktansa onu hiç görmemeyi tercih ederdi. Tamam, yağmuru da sevmediğine karar verdi. En az üşümeyi sevmediği kadar sevmiyordu hem de. Bir de insanların onun yüzünden endişeleniyor olma meselesi vardı... Yüz kaslarını hareket ettirmek için çabaladığında adımları bununla birlikte durdu. İşte. Yine olmuştu. Burnu akıyordu, rüzgarın kuruttuğu derisi soyuluyordu ve boğazı ağrıyordu. Hayatta nefret ettiğini söyleyebileceği tek şey bu mevsim olabilirdi.

Yürümeye devam etti.

Bütün bunları düşünürken onu rahatsız eden ama tam olarak tanımlayamadığı bir şeylerin varlığını sezmişti.

"Kook!"

Ve sonra sıcak ses dalgaları vücuduna yayıldı, soğuğun hakimiyetini doğrudan kırmıştı.

"Ağabeyin bunu alman gerektiğini- ah, dur--nefes almalıyım."

Yoongi bir elini dizine yerleştirip eğilerek soluklanmaya başladığında Jungkook çoktan onun bulunduğu yöne dönmüştü. Nasıl göründüğünü fark ettiğinde gülmek istedi, bir yavru köpek gibi görünüyordu. Ama bunu ona söyleyemezdi. Yoongi de ağabeyi sayılırdı, yakınlardı ama bunu söylemesine engel olan bir resmiyet vardı aralarında. Namjoon'la öyle değildi. Namjoon'un her şeyiyle dalga geçebiliyordu. Min Yoongi ise bazen (?) ürkütücü olabiliyordu.

"Alsana şunu," dedi nefes nefese. "Senin yüzünden koştum. Ağabeyin olacak dangalak bir türlü doymadı. Uykum da var, sabah sabah okul mu olur?" Vücudunu dikleştirmişti. Yüzü kırmızıydı ve yüz ifadesi halinden memnun olmadığını çok keskin bir biçimde dile getiriyordu.

"Uzatmıyorsun ki," diye karşılık verdi ona dudakları içeride tuttuğu kahkahayı serbest bırakmak için adeta can atarken.

"Tamam işte," dedi büyük olan. Asla taviz vermemişti. "Şimdi uzatıyorum."

"Teşekkür ederim, hyung ama," defteri aldı.

"Ne?"

"Artık dilini içeri sokman gerekiyor."

Yoongi o anda hala bir köpek gibi soluduğunu fark edip ani bir şekilde duraksamıştı.

Daha küçük olan çocuk onun bozulmuş olan yüz ifadesine bakıp sonunda kısa da sürse kahkasını serbest bırakmıştı.

"Servise geç kalıyorum," dedi sonra. Hala güldüğü için kelimeler zorlukla çıkıyordu. "Görüşürüz!" Arkasını dönüp koşmaya başladığında diğeri onun arkasından bakarken omuzlarını aşağı doğru düşürmüştü.

"Yoongi," diye seslendi Namjoon, koşarak ona doğru yaklaşıyordu ve ağzındakiler yüzünden yanakları şişmişti. "Jungkook gitti mi?"

"Benimle alay etti ve gitti," dedi kısa olan kaşlarını çatarak, çok da alındığından değildi ama garipsemişti. Namjoon güldü.

Worse Than Nicotine ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin