Sezen Aksu- Bir Çocuk Sevdim
İnandığın tek bir doğru için kocaman bir yanlış yapar mıydın?
Bu soruyu bana uzun zaman önce sorsalardı muhtemelen yanlış yapmayı kendine asla yakıştırmayan ben için cevap kesinlikle olumsuz olurdu. Bir kere, risk almayı seven bir yanım yoktu. Kendimi tehlikeye atmayı sevmezdim. Bundan da öte, gözümü karartabileceğim, uğrunda fedakarlıklar yapabileceğim, hata yapmama değer olacak bir inanca sahip değildim. Her adımımın doğru olduğunu dile getirmeye çalışmıyordum, hayır, bu farklıydı. Şimdi ise Jeon Jungkook vardı. Ona ulaşmak için birilerini öldürmeme gerek kalmamıştı tabii. Anlatmaya çalıştığım şey bu da değildi ancak onun bana dokunmasını sağlamak adına duvarlarımdaki tuğlaları tek tek dökerken, çocuğun böylesine büyük bir şeyi keşfedip gözler önüne sereceğini düşünmemiştim. İçimde böyle bir şeyi hiç barındırmadığımı, onun çaktırmadan yerleştirdiğini söylemekle de kendime haksızlık ederdim, artık o kadar da aptal değildim. Fakat her ne olursa olsun, gün be gün daha fazla şaşırıyordum ve tek bir saniye bile olsun gözlerimi kamaşmak durumundan eksik edemiyordum. Eh, kendime haksızlık etmemeyi tercih etsem de bu çocuğun yaptıkları paha biçilemezdi ve kesinlikle, her şey en başında öncelikle onun varlığından dolayı bu seviyeye gelmişti.
Birileri için benliğinin parçalarını dökmek aptalcaydı, özellikle de kendinden memnunken. Fakat bu bir yere kadar sürdü ve aslında Kim Taehyung'un da yardımıyla kendimden o kadar da memnun olmadığımı fark ettim. Tamam, tamam, bir göt deliği olmaktan hiç memnun değildim fakat beni o hale getiren de yine Jeon Jungkook'tan başkası değildi. Aslında birçok şeyin nedeni oydu. Ve bendim. O ve ben. Biz.
Şöyle söylemeliyim ki: bazen birileri için değişmek o kadar da kötü değildi. Değişmek, keşfetmek, düzelmek, düzeltmek ya da her ne ise...
Sadece... Şimdi biliyordum ki, şimdi büyük bir inanca sahiptim.
Ona.
Ve biliyordum ki,
Onun için büyük günahlar da işleyebilirdim.
Halen daha birbirimizin göğsüne soğuk rüzgarlar estirdiğimiz oluyordu.
Bazen gürültülü bir şekilde tartışırdık, bazen hiç konuşmamayı tercih ederdik ama bunlara rağmen o günlerden sonra hiç ayrı uyumadık. Özellikle de o soğuk rüzgarların uğuldadığı gecelerde ihtiyacımız olan yalnızca birbirimizin bedenleriydi. Rüzgarları biz çağırmış olsak da onlardan kaçmak için yine birbirimizi bulmamız gerekiyordu.
Biz, birçok kez bir halta yaramadık. Biz, birçok kez hiçbir halt olamadık.
Ama önemli değildi.
Çünkü bununla ilgili konuşurken söyleyebiliyordum işte...
"Biz" diyordum.
Yeri geldiğinde birbirimizle kusursuzca savaşabilsek de, birbirimizi daima kusursuz bir şekilde sevebileceğimize inanıyordum.
Kısacası, manyaklık var yani.
"Sence de uyku vaktimiz gelmedi mi?"
Esnedim, hem de içli içli. Ona da bulaşsın istemiştim. Aslında başta uyumak değildi amacım, sadece biraz sevimli Jeon çocuğundan ilgi görmek, özellikle de ona bolca ilgi göstermek istemiştim. Ama kendisi haftalar sonra olacak o lanet organizasyon için şimdiden kendini hırpalamaya başlamıştı. Bir de benim mükemmelliyetçi olduğumu söylerlerdi. Hiç de bile! En azından işlerimin uğrunda birilerini görmezden gelmiyordum. Önemli birilerini yani. Sinirlerim bozulmuştu. Yine. Bu yüzden uyumaya karar vermiştim ve onun da bunu yapmasını istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Worse Than Nicotine ✓
Fanfiction"Dudaklarının kenarları, hyung... Ben düşmekte olan yıldızı yakalayamadım. O beni tuttu.'"