yarım kalmış cümlelerin devamını getirdiğin için qoiqoiwil 💜
Aerosmith- I Don't Want To Miss A Thing
Küçüklüğümüze dair hatırladığım belirgin şeyler vardı yalnızca, öyle berrak anılara sahip değildim ama küçük çocuğun gülümsemesini sevdiğimi biliyordum, o çocuk hiç konuşmasa bile bakışları bakışlarıma denk düştüğünde ben onu dinlemeyi seviyordum, çok çelimsiz ve kırılgan görünüyordu, ben bilmiyordum o gülümsemelerin ardında gerçekten de mutluluk mu barınıyordu ama ben o gülümseyişlere hep gülümseyerek karşılık verirken çok da düşünmeye gerek duymadığımı biliyordum. Ben o çocuğa daima değer verdim, belki de büyümesine katlanamadığımdandı, belki de ben onu koruma iç güdüsüyle yanıp tutuşuyorken onun buna ihtiyaç duymayışındandı kızgınlığım. Kaldıramadığım her şeyi ona yıkarken daha fazla ağırlaştığımı da biliyordum. Çok büyük bir yere sahip olmamıştı hayatımda ancak şöyle bir dönüp baktığımda varlığının doldurduğu en kısa anlar bile güzeldi benim için. Sonra tekrar gelip bulmuştu tabii beni, sadece gülümsemesi benziyordu o küçük çocuğa, ki öyle masum güldüğü vakitler de bir hayli azdı, onda sevdiğim her şeyin üzerine gölge düşürmüştü geçen yıllar adeta ama onun o çocuk olduğunu biliyordum ben korktuğu için ışığı açık bıraktığımızda, korktuğu için sıkıca bana sarıldığında. Sadece korktuğu için değilmiş tabii sarıp sarmalayışları. Bilmiyorum, ben hiç bozulsun istemedim. Ben ondan nefret etmek istemedim. Ben onu üzmek istemedim. Ağlamasına neden olmak istemedim.
Ne aradım da bulamadım, anlayamadım. Neyi görmeyi istedim? Hiçbir şey aynı kalmaz, evet. Sorun zaten onda değildi, hiç de olmamıştı muhtemelen. Ben onun için çabalamazsam, onu koruyup kollamazsam ona değer veremezmişim gibi hissetmiştim? Onu sevebilmem için bana ihtiyaç duyması gerekiyordu ama o bana ihtiyaç duymuyordu? Ben keşke önce kendime bir baksaymışım. Ben kendimi anlamadan onu anlamak istemişim ama ben onu anlamayı hiç denememişim, ben beni de hiç bilmemişim, ben çok aptalmışım.
"Hyung?"
Bedenime sarılı kolları gevşedi sesi kulaklarımı doldurduktan hemen sonra. Gözlerimi öyle bir yummuştum ki ona sıkıca sarıldığım o geceye, onu sevdiğimi kendimden ilk kez duyduğum o geceye... O gece, koca bedeninin ince kollarımın arasında sıkışıp kaldığı, kalp atışlarımın onunkiler yüzünden bozulduğu o gece, ben çok dağıldım. Gözlerimi açmak istemedim. Bakmak istemedim. Görmek istemedim.
Nasıl sevebilirdi ki beni, ne verebildim ben ona öfkeden başka? Önceliği kendisi olan bir adamı nasıl sevebilirdi kendinden daha fazla? Deli gibi korkarken, ruhumun benden kopup en kuytu köşelere sinen en küçük parçaları bile tir tir titrerken o nasıl bu kadar cesur olabiliyordu? Benim donuk, ruhsuz gözlerim onu bin bir parçaya bölerken, bile isteye kinimle onu zehirlerken nasıl bu kadar cesur kalabildi karşımda, nasıl kopamadı benden ben onu ellerimle uzağa iterken? Nasıl sevebildi ben ona nefret ettiğimi söylerken? Nasıl sevebildi beni, nasıl? Ağır ağır işledi, çok inceden sızdı, çok kolay sevdirdi kendini belki ama o nasıl böyle güzel kaldı beni severken? Nasıl... nasıl sevebildi benim gibi bir adamı?
"Eve gidelim mi artık?" dedi, hemen sonra eli saçlarımın arasına yerleşti korkakça. Öyle hissettim, sanki düşüncelerimi dinlemişti de aksini kanıtlamak istemişti ya da bu da benim bir uydurmamdı, bilmiyordum, belki de aksini görmek istediğimdendi ya da aslında ne kadar korkak olduğunu hep bildiğimdendi. Gülmek istedim. Yüzsüzün tekiydi aslında. Ne yaparsam yapayım, benimle uğraşmaya devam ederdi. Çok sevdiğinden değildi, beni tanıdığındandı. Beni benden daha iyi tanıdığındandı işte, hiç söylememiş olsam da biliyordu o da hayatımda değer verdiğim insanlardan biri olduğunu ama onun bilmediği bir şey vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Worse Than Nicotine ✓
Fanfiction"Dudaklarının kenarları, hyung... Ben düşmekte olan yıldızı yakalayamadım. O beni tuttu.'"