bölümü paylaşmadan uyuduğum için beni sarsarak uykumdan uyandıran bloodywinchester'a ithafen...
bok ye.
BTS- Spring Day
Seni aradım ama sanırım meşgulsün, daha sonra bana dön, olur mu? Neler olduğunu bilmiyorum, Kookie anlatmadı. Böyle bir duruma sebebiyet veren her ne ise bunun için üzgünüm. Kardeşime göz kulak olduğun için teşekkür ederim, dostum.
Ve gerçekten mahcup hissediyorum. Böyle olacağını düşünmemiştim. Gördüğüm kadarıyla o da çok üzgün.
Beni ara.
-Namjoon
Telefonun çatlaklarla dolu ekranından yazıları zorlukla okuyabildiğimde kaşlarım yukarıya doğru kalktı, eş zamanlı olarak uyku dilenen gözlerim büyük bir kuvvetle kocaman açılmıştı.
Gördüğüm kadarıyla.
Gördüğüm.
Jungkook Busan'a mı dönmüştü?
İşi, daha da önemlisi okulu?
Hayır, hayır, Seul'ü terk etmiş olamazdı.
Namjoon'un numarasını açtım ama muhtemelen uyuyordu, saat çok erkendi. Uykusunu bölmek istemiyordum. Bu yüzden birkaç saniye sonra ekranı kilitleyip telefonu yatağın üzerine attım.
Tamam. Sorun değil de çözüm odaklı olmam gerekiyordu. Gerçi genellikle Jungkook'u bir sorun olarak görürdüm ve onun gidişi her şeyi düzeltmeliydi ama hayır, ben çoktan onun gitmesini istemediğimi itiraf etmiştim kendime. Hastaneden döndüğümüz o gece, kolum beline sarılıyken ve onun beni derin bakışlarla izlediğinin farkındayken tam olarak onun gitmesini istemediğimi düşünmüştüm. Ama sonrasında gelişen olaylar her şeyin tekrar başlangıç noktasına dönmesine neden olmuştu, gerçi başlangıç noktamız da muammaydı, ben günlerimin tamamını Jungkook'u düşünerek geçirmiyordum sonuçta ya da onun hareketleri beni böylesine dağıtmamıştı hiç, kızdırdığı zamanlar oluyordu (yan yana geldiğimiz bütün zamanlar?) ve sonra ona küfrettikten sonra bir şekilde işime dönebiliyordum ama şimdi ne yaparsam yapayım asla aklımdan çıkmıyordu, onun dışında hiçbir şeye odaklanamıyordum, becerebildiğim yalnızca onunla ilgili düşünmekti ve bu da demek oluyordu ki asıl sorun o değil de onun bana aşık oluşuydu, ben bunu öğrendikten sonra işler sarpa sarmıştı. Yugyeom ve Hani'nin benden hoşlanıyor olmaları dünyanın sonunu getirecek şeyler değildi, çünkü... kahretsin ki çünküsü hakkında çok da net bir fikrim yoktu, bana tavşan kadar yakın olmadıklarındandı belki de. Emin değildim, bilmiyordum. Emin olduğum tek şey Jungkook'un bana aşık olduğu bu gerçeği kaldıramıyor olmamdı. Dünyamın sonunu getirmiş gibiydi. Benim dünyama dahil olan çocuk, her şeyin altını üstüne getirmişti. Ele geçirdiği merkezi çekirdeği parçalara ayırmıştı ve şimdi onun yokluğunda, diktiğim bütün binalar tek tek yıkılıyordu. Etraf toz bulutlarıyla doluydu. Bu konuda onu suçlamak basitti, işime geliyordu! Yoksa ben bilmiyor muydum istemediğim sürece hiçbir şekilde bana yakın olamayacağını, ben bilmiyordum hıçkırarak ayaklarıma kapanıp yalvarsa bile beni zorla yanında yatıramayacağını? Ben bilmiyor muydum dünyama adım atmasına izin verdiğimi? O da biliyordu bütün bunları, bir yere kadar ona karşı kendi isteğimle kendimden taviz verdiğimi biliyordu. Ama aynı zamanda son olayın benim için ne kadar yıkıcı olduğunu da biliyordu ve bu yüzden bu kez gitmişti. Ona binlerce kez siktirip gitmesini söylemiştim ben... gitmeyeceğini bilerek. Şimdi yoktu ve o da biliyordu zaten kalmaması gerektiğini. Fakat Jungkook'un bilmediği bir şey vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Worse Than Nicotine ✓
Fanfiction"Dudaklarının kenarları, hyung... Ben düşmekte olan yıldızı yakalayamadım. O beni tuttu.'"