Saatin nasıl geçtiğini anlamamıştım. Saat buraya geldiğimizde10 civarı olmalıydı. Şuian ise saat 2yi 16 geçiyordu. Bu kadar saat onunla olmak çok hoşuma gitmişti ve benimle vakit geçirmesi.
İskren karşı konulmaz cazibesi ve dolgun kaslarıyla karşımda oturuyordu. Biraz sessizlik oldu. Bu sırada üstünü başını incelemeye koyuldum.
Asker yeşili bir tişört ve siyah kot pantolon giymişti. Pahalı olduğu belli olan bir saat takıyordu. Kaç karat olduğunu merak ettim. Çatalımı düşürmüş gibi yapıp ayakkabılarını inceleme fırsatı buldum. Siyah deri bot giymişti. Doğrulduğumda ise bana değil, ciciklerime bakıyordu. Eğildiğimde açılmış olmalılardı.
Eğildiğim sırada İskren'in önünde gördüğüm belirginliği göz ardı etmeye çalışarak önümü kapattım.
Saatin geç olduğunu tasvir ederek ayağa kalktım ve o da benimle birlikte kalktı. Hesabı ödemeye çalışsa da ben kırışmanın daha iyi olacağında ısrar ettim. Biraz bozuldu ama yine de tamam dedi.
"Seni eve bırakacağım." dedi.
"Beni aldığın yere bıraksan yeter, abaram orada kaldı."
Onaylayarak Range Rover'ına yöneldi. Kapımı açtı ve binmemi sağladı. Umarım bir gün ona da binerdim. Ben bindikten sonra arabanın önünden dolaşarak kendi yerine geçti.
O da arabaya binince içimde olan dalgalanmalar dolayısıyla hava çok sıcak olmaya başladı. Domuz gibi terliyordum. Enseme yapışan sarı saçlarımı arkamda topladım, böylesi daha iyi idi.
Bana bakan yeşil gözlerini üstümde hidsedebiliyordum.
Gerilimli bir yolculuktan sorna arabamı park ettiğim yere gelmiştik. İkimiz de sessizce önümüze bakıyorduk. Birazdan ayrılacağımız için bir hiddet dalgası içimi kaplamıştı.
Arabayı durdurduğunda bana yoğun bir şekilde bakmaya balşasdı. Ama hiçbir şey demiyordu, sadece bakıyordu. Ne yapacağımı bilemez halde ona kitlendim. 36 saniye bakıştıktan sonra ani bir hamleyle üzerime çullandı ve dudaklarını dudaklarımla buluşturdu.
Başta hareketleri yavaş ve yoğundu, dudaklarından duygu parçacıkları fışkırıyor gibiydi. Fakat sonra hareketleri hızlandı ve artık deliler gibi öpüşüyorduk. Keşke evime bırakmasını istemiş olsaydım ve arabada başladığımız işi evde bitirseydik diye düşündüm. Neden arabama gelmek istedim ki bylat!
İçimde büyüyen hiddet dalgasının yerini miyavlama aldı ve iskrenin dukaklarının dudaklarımdaki baskısının verdğği zevk ile titredim.
Bir eliyle saçımı tutarken bir eli de belimdeydi. Durduğunda devam etmesi için miyavlamak üzereydim. İkimizde nefes nesefe idik. Geri çekildiğinde ise gözüm pantolonuna kaydı. Malafatının şişkinliği iyice belirgindi. Beni istiyordu muydu? Pantolonunda bir miktar ıslaklık vardı ama olamaz diye düşündüğümden fazla üstünde durmadım.
Hala birbirimize bakıyorduk, ama konuşmuyorduk. Telefonum çaldı, kuzenim Martovs arıyordu. Kuzenim olduğunu belirtmek suretiyle yanlış anlaşılmayı önledim.
Ama şuan telefona bakamayacak kadar vıcık olmuştum. Getirdiği için teşekkür ederek hızla arabadan indim. Kalbim sıkışmıştı. Arabaya doğru koşar adımlarla ilerlerken hala arabasının hareket etmediğini farkettim. Arabama atlayarak gazı kökledim ve Range Roverının etrafında drift atarak evimin yolunu tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikolog ve Psikopat
ChickLit"Sana aşık olmak istemedim" "O zaman olmasaydın" "Benim öğrencimsin Iskren" "Öp beni" Bunu dedikten sonra dudaklarıma yumulmuştu. O, Iskren'di, Bulgaristan'ın psikopat, narsist playboyu... Yanlışın ta kendisi. Juana, kliniğe gelen hastası ve aynı za...