11.Bölüm

10.1K 438 87
                                    

"Oyun daha yeni başlıyor ufaklık."

Diyen Melih'e döndüm. Bu sefer kesin sıçmıştım. Bana doğru geldikçe ben geri adım atarak onunla aramada ki mesafeyi açmaya çalışıyordum. Sırtımın duvarla birleşmesiyle büyük bir küfür savurdum. Bu sefer kaçacak yerim kalmamıştı. Bu beni kesin dövecekti hatta öldüre bilirdi o derece, kaçışım yoktu. Melih'in pis pis gülmesiyle gözlerine baktım, saf öfke ve nefretle bakıyordu. Bana yaklaşarak dişlerinin arasından konuştu.

"Diğerleri senin adamı kaçırmanı umursamıyor olabilir ama ben umursuyorum ve bu yüzden bedelini sana ağır ödeteceğim."

Tamam haksızdım amına koyayım ama nereden bilebilirdim ki? Ben uslanmayacağım resmen hareket ettikçe boka batıyorum. Çok Korkuyordum ve Melih çok korkunç gözüküyordu, aslanın avına bakar gibi bana bakıyordu ve ben korkudan tir tir titriyordum.

"Benden bu kadar çok mu korkuyorsun? Rüzgar"

Sonda adımı kulağıma fısıldıyarak söylemişti ve bu ürpermemi sağlamıştı. Cidden çok korkuyordum hatta altıma sıçma evresine gelmiştim ve o bundan gayette zevk alıyordu. Gülümseyerek konuşmasına devam etti.

"Evet korkuyorsun ve korkmalısında."

Tam bir mazoşistin tekine denk gelmiştim ve büyük ihtimalle birazdan tanınmaz hale gelecektim. Görüş Alanıma 4 bedenin girmesiyle düşüncelerimi bir kenara itip onlara baktım. Aras, Melih'e sinirle bakıyordu, birazdan kıyamet kopacak gibi gözüküyordu. Aras'ın dişlerinin arasından tıslar gibi konuşmasıyla tüylerim diken diken olmuştu.

"Lan sen burada ne yaptığını sanıyorsun?"

Melih dişlerini sıkarak Aras'a karşılık vermesiyle ikisi arasındaki çatışma başlamış oldu.

"Senin yapamadığın işi yapıyorum. Belli ki bu çocuğu fazla önemsiyorsun. Sen böyle değildin, İnsanları sikine takmayan heriftin ne oldu da böyle oldun?"

"Melih, benim ne olduğum seni ilgilendirmez. Siktirip gitmezsen elimden bir kaza çıkacak."

"Ne yapmayı planlıyorsun? Bu ibne yüzünden beni mi döveceksin? Senin böyle olduğunu bilmezdim."

Yumruğunu sıkarak, dişlerinin arasından fısıldadı "Olacaklardan sorumlu değilim." Aras'ın gözleri öfkeyle parlarken Melih'in yakasını hızla tutup kafa attı. Melih acıyla yerde çırpınıyorken resmen burnundan kanlar fışkırıyordu. Bende film izliyormuş gibi izliyordum çünkü sesimi çıkarsam o kafadan bana da gelecek gibi hissediyordum. Çağlar'ın gözleri irileşirken ürkek ve bir o kadarda korkmuş bir şekilde konuştu.

"Abi ne yaptın sen ya?"

"Sende istemiyorsan kes sesini çağlar."

"Ben Melih'i hastaneye götüreyim. O zaman oldu bana müsade size de iyi eğlence-"

Aras sinirle Çağlar'a bakınca lafı yarıda kalıp hızla Melih'i omzuna attı. Melih bana dönüp. "Bu burada bitmedi ibne" deyip Aras'a acı bir bakış attı. Aras ise ona öfkeyle bakıyordu. Cidden kötü olmuştum, aralarını ben bozmuştum ve Melih beni dövmek istese de, ister istemez ona acıyordum. Kendi aralarında konuşuyorlardı ve ben sadece mal gibi bakmakla yetiniyordum. Aras'ın sesiyle düşüncelerimi bir kenara ittim.

"Yekta, Bartu ile siz gidin, ben Rüzgar'ı evine bırakırım."

Mükemmel ya bir bu eksikti. Bari Yekta ya da ne bileyim Bartu bıraksaydı. Neden Aras? Olmaz. Hatta ben giderdim amına koyayım niye beni bırakıyorlar? Ben bebe miyim? Gerçi bunların yanında kendimi cidden bebe gibi hissediyorum. Yekta'nın konuşmasıyla ona bakmaya başladım.

"Tamam kardeşim biz geçiyoruz sen sonra gelirsin."

Bartu da aynı şekilde gevşek gevşek gülerek Yekta'nın arkasından Aras'a söylenmeyi ihmal etmedi.

"Oyalanmadan gel lan, hep seni bekliyoruz."

Aras sinirle Bartu'ya bakınca, Bartu da "Oldu o zaman bize müsade." deyip, topuk yaptılar. tuhaflardı hemde baya tuhaflardı. Ben Aras'a bakarak artık konuşmayı deneyecektim. Ne olursa olsun umrumda değildi. Ben bebek değildim eve bırakmakta nedir ya

"B-ben giderdim."

Sesime sokayım en ihtiyacım olduğu zaman götümden çıkıyordu.

"Kes sesini de yürü."

Aras önden ben arkasından yavaş yavaş gidiyordum. Korkuyordum çünkü o kafayı bana atsa ben şu an kesin beyin kanaması geçirmiş ya da direk ölmüş falan olurdum sanırım. Aras'ın sesiyle durup gözlerimi kaçırarak bakmaya başladım.

"Kaplumbağalar bile senden daha hızlı, velet biraz hızlan."

Velet ne lan? Velet nedir amına koyayım? Hayır yani neden diyor? Adımlarımı hızlandırıp tam arkasından gidiyordum, yanına geçmeye daha göt yemiyordu. Aras'ın bir anda durmasıyla sırtına baya bodoslama dalmış bulundum. Arkasını dönüp bana baktı. Eliyle kolumu tutup yanına getirdi. "Buradan yürü" diye emretti, bende emrine uyup onun hızında yanında yürümeye başladım. Bu nasıl bir yakışıklılıktır? Bir insan bu kadar yakışıklı mı olur? Ne olursa olsun övmelere doyamıyordum. Ulan buna tipsiz desem çarpılacakmış gibi hissediyordum. Hiç konuşmadan eve gitmiştik binaya girdiğimizde o da benimle merdivenleri çıkıyordu. Anahtarla kapıyı açıp içeri geçmesi için yer açtım bir şey demeden içeri girdi. Bende hala ona bakıyordum tabiki de isteyerek değil canım zaten hep bunlar istemeden oluyor. Sesiyle kendime geldim.

"Neye bakıyorsun? Gelsene"

"Ha t-tamam"

Ve hala kekeliyordum oh ne güzel ne güzel. Bu buradayken hep böyle oluyor. Resmen kendimi unutuyorum.

"Bir şey içer misin?"

"Hayır, geçen seferki gibi elini yakmanı istemem."

Deyip gülmüştü. Sen gülme zalımın oğlu kalbim ağzımdan çıkacak zannediyorum. Olanlar aklıma gelince yüzüm düştü ve hiç bir şey olmamış gibi benle konuşuyordu. Gözlerimin dolduğunu hissettim, kafamı yere eğdim. Aras yanıma gelip eliyle çenemden tutarak başımı kaldırdı. O güzel gözleriyle beni hapsetti. Siyahları o kadar güzeldi ki gecenin her tonu vardı. Benim mavilerim bile onu geçemez içine hapis olurdu. Ne duygular barındırdığını anlamaya çalıştım ama duygularını o kadar iyi saklamıştı ki anlayamıyordum. Bir şey demeden bir müddet mavilerimde oyalandı ve sonradan sessizliği bozan o oldu.

"Melih canını mı yaktı?"

Olumsuz anlamada kafamı salladım. Konuşsam ağlayacağımı biliyordum çünkü bana Aras iyi gelmiyordu. Hemde bu kadar yakınımdayken hiç iyi değildi. Elini çenemden çekip yanağıma getirdi ve yavaşça okşamaya başladı, sanki incitmekten korkuyor gibi belli belirsiz okşuyordu. Canımın yanmasından korkar gibiydi, göz bebekleri titriyordu, gözlerini yumdu derin bir nefes alıp elini hızla çekti.

"Artık gitsem iyi olur. Bir şey olursa bana söylersin."

Kafamı sallamakla yetindim çünkü konuşacak halim yoktu. Nefes almadığımın yeni farkına varmamla derin bir nefes aldım ve onu incelemeye başladım. Alnına bir kaç tutam saçı dökülmüştü. Siyah bir insana ancak bu kadar yakışırdı, her şeyi siyahtı ve ben siyahı çok sevmezken bu adamda seviyordum. Bana ne oluyordu? Gözlerimi ondan ayırdım ve yere sabitledim. Kapının açılma sesiyle ardından kapanma sesini duydum, gitmişti. Derin bir nefes alıp kendimi yere bıraktım, halim kalmamıştı.

Kaç saat öylece yerde oturduğumu bilmiyorum. Popomun acımasıyla yerden kalktım. Midem acıkma sinyalleri verirken mutfağa gittim. Yiyecek bir şeylere baktım ama hazırda bir şey yoktu. Makarna yapabilirdim ama yapacak halim yoktu, hazır da alamazdım. Param çok az kalmıştı, paraya ihtiyacım vardı. Yarın okul çıkışı iş aramam lazımdı. Güya ailem olacak insanların parasına ihtiyacım yoktu. Yarın iş aramayı beynime not edip, odama giderek üstüme rahat bir şeyler giydim. Yatağa uzanıp Aras'ın eliyle yanağımı okşadığı yere dokundum. Çok güzel hissettirmişti, lanet olsun ona karşı içimde bir şeyler vardı ama olmaması lazımdı. Daha çok acı çekecektim ve bunu istemiyordum. Ona karşı olan duygularımı bastırmam lazımdı. Telefonuma unutmadan alarmları kurup gözlerimi yumdum. Birazda olsa unutmak istiyordum.

psikopat Aşık (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin