thirty nine

6.1K 379 348
                                    

39.BÖLÜM

"Kalk." Sinirli olduğumu belli eden bir soluk verdim. Kalkmıyorum amına koyayım, yeter ya! Annem parmağıyla omzumu deşmeye niyetlenmişken kaşlarımı çattım. "Kalk dedim."

"Hayır." diye mırıldandım. Bağırmak istiyordum ama bağırırsam uykumun kaçmasından korkuyordum. Uyku kaçarsan ebeni sikerim ona göre.

"Kalk." Bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrarlaması daha da sinirimi bozmaktan öteye gitmiyordu. Ancak ne kadar sinirlensem de ben de aynı sayılırdım, istediğim bir şey yapılana kadar aynı kelimeleri tekrarlar dururdum. "Kalk dedim."

Pikemi bacaklarımın arasından çektiğinde gözlerimi hafifçe araladım ve kısık gözlerle anneme bakmaya başladım. "Ne var anne sabahın köründe? Sen kalk!"

Arkamı dönüp geri uyumaya hazırlanırken başıma yastıkla vurduğunu hissettim. "Sınava gideceksin yeter! Kalk."

Sonunda odamdan çıktığında iç çektim ve yastığıma iyice gömüldüm. Ama o kaçan sikik uykumla birlikte söve söve oturur pozisyona geldim. "Bu ne amınakoyayım? Ben okula falan hazır değilim. Sikeyim böyle hayatı da, böyle okulu da, bu sınavı bu saate koyan müdürün aklını da!"

Homurdana homurdana yataktan çıktım ve yalpalayarak banyoya gittim. Yüzümü yıkayıp mutfağa geçtiğimde annemle babamın çoktan kahvaltı etmiş olduklarını fark ettim. Annem oturma odasında telefonla konuşup günlük gıybet kotasını doldururken, babam da büyük ihtimal işe defolmuştu.

Birazdan ben de ağlaya ağlaya defolacaktım.

"Anne! Kahvaltım nerede?" Sabahları daha kalın olan sesimi duyup, telefonu aceleyle kapattığını duydum.

"Ay, dur. Kenara koymuştum, patates kızartması. Sen git hazırlan ben o ara çayını falan demleyeyim." dedi başımla onaylayıp, geri odama döndüm ve dolaptan rastgele aldığım düz gri tişörtümle, siyah pantolonumu giydim.

Asla bayat çay içemiyordum, annemgilin bir saat önce demlediğini bile. O yüzden kadıncağız şuan olduğu gibi her gün bana özel çay demliyordu. Kıyamam amına koyayım, ben ne hayırsız bir evlatım! Üzüldüm bak.

"Böyle okulu sikeyim tamam mı?" dedim geçmeyen sinirimle. Aynı zamanda kahvaltı masasına oturmuştum. "Şş! Bartu, terbiyeli ol." dedi annem de eş zamanlı söylenerek.

"Ne yalan mı anne? Ben ki ben Bartu Soylu, öğlen ikilere kadar uyuyan çocuk sabahın dokuzunda ayakta. Adalete bak anasını satayım!" Annem önüme patatesimi koyup, çayımı doldururken sessiz kalmayı tercih etmişti.

Tüm yıl serbest gelip, derslerde uyuyup, teneffüslerde de sigara içip fanfinfon yapmazsam bana da Bartu demesinler. Senin burnundan getireceğim oğlum, müdür müsün nesin?

Kahvaltımı hızla yapıp, evden çıktım ve arabayla okula gittim. Babam iş arabasını kullandığı için hafta içi bu bebek genelde bende oluyordu, okula da bununla gidip geliyordum. Ehliyetim vardı, çünkü bir yıl geç yazılmış, bir yıl da sınıfta kalmıştım. Neyse bu konu beni gerdi şuan, kapatalım.

Arabayı okulun yakınlarına park ettim ve güneş gözlüğümü çıkarıp arabada bir yere fırlattım. Aşağı indiğimde gördüğüm birkaç tanıdık yüz moralimin daha da bozulmasına neden olmuş, ağzımın içini resmen kupkuru etmişti.

Şu meymenetsizlere bak amına koyayım, suratlarından resmen şer akıyor.

Okulun büyük girişinden içeriye asık bir suratla girdim ve uçsuz bucaksızmış gibi gözüken merdivenleri yavaş adımlarla çıkmaya başladım. Cebimden telefonumu çıkartıp rehberden Anıl'ı aramaya başladım.

Birden telefonumun elimden kaydığını hissettim. Lan! Ne? Hay sikeyim, o 8 Plus amına koyayım. Yere adeta sanki telefonumu değil de kalbimi düşürmüş gibi büyük bir acı hissettim ve eğilip telefonuma uzandım. Başka bir el de benimle aynı anda uzanmıştı.

İkimiz de telefonu alıp kaldırırken, bakışlarımı karşımdaki yabancıya çevirdim. Kızıl, çekici bir hatundu ama bana çarpıp telefonumu düşürdüğü için sinirlerimi bozmuştu. "Önüne bakamıyor musun sen?"

"Ben..." duraksadı ve bakışlarını başka yöne çevirip, kızıl saçlarını düzeltti. "Özür dilerim, biraz dalgınım da."

"İyi bir daha olmasın." dedim asabi bir ses tonuyla. 8 Plus bu, boru mu? Değil. Babam alsın diye aylarca götümü yırtmıştım.

"O-olmaz." diye mırıldanıp aniden sol yanımdan geçti ve gitti. Hızlı bir gidiş olduğu için saçları yüzüme çarpmıştı ve bu da kokusunu almam neden olmuştu.

Yalan yok, güzel kokuyordu.

İstemsizce gözlerimi kapatıp kokusunu soludum ama bu bir saniye falan sürmüştü en fazla. Ardından gözlerimi aralayıp telefonuma son bir kez baktım, hasar yok gibi gözüküyordu. Başımı kaldırdım ve içeri gireceğim sırada tanıdık bir bedenle göz göze geldim.

İzem.

O ve onun hayal kırıklığı dolu bakışları.

—-

Tuvaletten slm.

Bugün dördüncü bölüm ve gayeet uzun. Beş altı gün bölüm atmayı da düşünmüyorum, haberiniz olsun.

Şaka la.

Atarım size yebe. Ama üç satır xldmxlsödld ama dört bölüm dlsmxşsödşdş saçmalıyorum.

Kitabın gidişatı nasıl? Bunu ciddi soruyorum ama yakınlaşsınlar, artık öpüşsünler falan demeyin.

Neyse ben gidiyorum, bb.

B.İ.P / TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin