fifty two

4.9K 335 202
                                    

52.BÖLÜM

"Sen tahtaya gelmek ister misin?" diyen hocayı umursamadan gözlerimi kapattım. Dün gece ağlayıp geç uyuduğum için başım çatlıyordu ve uykuya ihtiyacım vardı. Ve bu ihtiyacımı edebiyat dersi ile geçirmeyi planlıyordum. Ta ki hoca "İzem!" diye bağırana kadar...

Gözlerimi aralayıp ofladım ve başımı kaldırdım. Tüm sınıf öküz gibi gözlerimin içine bakarken, bu öküzlerin başını Bartu denilen çekiyordu. İstemsizce ona baktım ve dikkatli bakışlarını fark edip gözlerimi devirdim. Onun haberi yoktu ama ona trip atıyordum.

Evet, platonik olmak bele bir şey. Mesela birazdan barışmayı düşünüyorum ama yine onun bundan haberi olmayacak.

"Kızım buraya uyumaya mı geldin?" diyen hocanın sesiyle bıkkın bakışlarımı ona çevirdim. Bugün günlerden cuma idi ama daha beş gün olmadan bu lahnet okuldan bıkmıştım. Valla bıktım anam.

"Hayır, hocam." diye resmen ağzımın içinde mırıldandım. Elinin birini kulağının arkasına dayayıp, duyamadığını belirtirken sesli bir şekilde ofladım ve bu sefer resmen bağırdım. "Hayır!"

"Aa, bak ne güzel. Hadi şimdi tahtaya gel yavrum." dedi ve yapmacık bir gülümseme sundu. Koskoca dört yıl bu kadınla aramızda kopmayan bir bağ vardı ve ikimiz de birbirimize karşı resmen saf nefret besliyorduk. Elimin birini yumruk yaptım ve tırnaklarımı acımasızca geçirdim.

Tam sıradan çıkıp tahtaya giderken uykudan mıdır nedir, ayaklarımın birbirine dolandığını fark ettim ve yere büyük bir patırtıyla düştüm. Ellerimi yüzümü korumak istercesine betona yaslarken, saçlarım yüzümü kapatmıştı. Hay sikeyim!

Daha ilk haftadan çocuğa rezil olduk emi.

Süper amık süper.

"Uyuyan güzel düştü!" diye bağıran Doğukan hadsiziyle sınıf kahkahalara boğulurken, olduğum yerde oturmaya devam ettim. Kendimi yorgun ve güçsüz hissediyordum, ruhen.

Hocanın seslendiğini işittim. "Biriniz arkadaşınıza yardım edin."

Açıkçası tahminlerimin arasında listenin başını Duygu, kalanını da teneffüslerde takıldığımız tayfadaki birkaç arkadaşım çekiyordu. Ama bu liste ne kadar devam ederse etsin Bartu'nun gelip bana elini uzatacağı aklımın ucundan daha geçmezdi.

Saçımı kenara itekleyip aşağıdan ona baktığımda karşılaştığım yüzü burnumun sızlamasına neden oldu. Yeşile dönük ela gözleri, kalkık küçük burnu, parmaklarımı arasında dolaştırıp okşamak için delirdiğim dağınık saçları...

Her biri onda o kadar mükemmel duruyordu ki, ondan asla vazgeçemeyeceğimi düşündüm. Yapamazdım ki, kime gidersem gideyim aklım hep Bartu'da kalacaktı. Her gittiğim insan da onu arayacaktım. Bundan şüphem yoktu. Uzattığı avucunun arasına elimi yerleştirdiğim an, parmakları parmaklarımı sıkıca kavradı ve gücünü elime aktararak beni ayağa kaldırdı.

Hızlı bir kalkış olduğu için dengemi sağlayamadım ve istemsizce kolundan destek aldım. Dudaklarında ufak bir gülüş hâkimdi nedeni de büyük ihtimalle düşüşüm olmalıydı. Bilmiyorum.

Fısıldadım. "Teşekkür ederim."

Fısıldadı. "Önemi yok."

Ardından tahtada soruyu çözememem, bir ton daha kakara kikiri, hocanın kınayan bakışları, yerime oturuşum ve finish. Klasik edebiyat dersi işte, ne olacak?

Neyse şu beni kaldırdığı anı zibilyon kere daha düşüneyim bari.

Sonra da zırlayayım.

---

Bilinmeyen numara: Küs müyüz

(Görüldü.)

Bilinmeyen numara: Anana küs he şşş

Bilinmeyen numara: Sinir ettin iyice moruq

(Görüldü.)

Bartu: Uzatmasak mı?

Bilinmeyen numara: Neyi?

Bartu: Bu yazma işini

Bartu: Bak olmuyor işte, ikimiz farklı kişiliklere sahibiz

Bartu: Evet trollüne her şey güzel ama sabah da olduğu gibi kaldıramıyorsun bilinmeyen

Bilinmeyen numara: YOoo kaldırıyorum

Bilinmeyen numara: Sadece arada parlayabiliyorum

Bilinmeyen numara: Sen de bunu çekmek zorundasın

Bartu: Neden?

Bilinmeyen numara: Çünkü işte karı kız, kulüp falan bazen kendimi tutamayabiliyorum babuş

Bartu: Onu sormadım

Bartu: Neden senin bu parlamalarını çekmek zorundayım?

Bartu: Sevgilim misin? Hayır.

Bartu: Seni seviyor muyum? Hayır.

Bartu: Seni tanımıyorum bile şimdi söyle neden çekeyim?

Bilinmeyen numara: Haklısın sanırım

Bilinmeyen numara: Özür dilerim

Bartu: Özür dilenecek bir şey yok.

Bartu: Benim gibi üç kuruşluk adama böyle cümleler kurma, bir değeri yok gözümde çünkü.

Bilinmeyen numara: Ne demem

Bilinmeyen numara: Ne yapmam gerekiyor Bartu?

Bartu: Hiçbir şey

Bilinmeyen numara: Ne?

Bilinmeyen numara: Bartu yapma

Bilinmeyen numara: Savaşıyorum görmüyor musun

Bilinmeyen numara: Öyle ya da böyle üstesinden gelmeye çalışıyorum

Bilinmeyen numara: Her şeyi kestirip atmak zorunda değilsin

Bilinmeyen numara: Yapma

Bartu: Üzgünüm

Bilinmeyen numara: Üzgün falan değilsin orospu çocuğu

Bilinmeyen numara: Uçkurundan başka hiçbir şeyi düşünmeyen ergenin tekisin

Bilinmeyen numara: Sana yazmadan önce hep saf sevgi besliyordum sana

Bilinmeyen numara: Ama artık arasına nefret de karıştı

(Görüldü.)

Bilinmeyen numara: Delireceğim ya

Bilinmeyen numara: Sadece görüldü atıp, git dediğim için mi bana bunları yaşatıyorsun

Bilinmeyen numara: Seni seviyorum

Bartu: İnanmıyorum

Bartu: Git artık

Bilinmeyen numara: Affet?

Bilinmeyen numara: Bartu yapma.

(Görüldü.)

---

Slm. Nabayünüz bakim?

Ay dün gece deprem olmuş la burada. (Antalya.) Ben de uyanıktım ama hissetmedim öyle bi ot gibi yaşam benimki sçözmlüscçsmölzmsülzm Bunu niye anlattım bilmiyorum, tşk.

Ve kısa hikâyede 2! Çok sağolun bebehler. Sizi ısırırım he şşş.

Hadi bb.

B.İ.P / TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin