101.BÖLÜM
Yorumlarınızı bekliyorumm ❤️
"Çık o kafeden İzem!" Aramayı cevapladığım salise gelen bağırışı sayesinde irkildim, uzaktan Duygu ve Cihangir'e göz attım. "O pezevenkle konuşmadan çık oradan."
Bartu'nun Cihangir'i tanıdığını fark etmemle sırtımdan aşağı soğuk bir ter aktı. Onu nereden tanıdığı hakkında bilgim olmazken ikimizin de şu an burada olduğumuzu bilmesi daha da korkmamı sağlamıştı.
"Sen..." dedim ve sustum. Afallamıştım. Ne yapacağımı bilemiyordum. "Sen nereden biliyorsun?"
"İzem." dedi hızlıca ve devam etti. Ses tonu telaşlı geliyordu. "Bunları sonra konuşuruz, anlatacağım. Çık şimdi oradan." Dudaklarımı dilimle ıslattım ve saçımı sertçe karıştırdım.
Tanrım! Nasıl bir yerdeyim ben?
"Tamam." dedim kararsız bir şekilde. Eğer Cihangir benim için geldiyse, ki yüksek olasılıkla evet, o istemeden gidemezdim. Ama eskidendi bu, Bartu için yapmalıydım. Karşı koymalıydım. "Seni seviyorum."
Aramız ne kadar kötü olsa bile, içimden gelen o iki kelimeyi esirgememiştim. O benim pezevengimdi, benimdi. Ve bana sahip olan da tek insandı. Cihangir'in dediği yıldız olayı Bartu'dan önceydi. Artık onundum.
"Ben de güzelim, ben de." Sesi yumuşamıştı ve bir nebze daha sakin geliyordu. İç çekerek telefonu kapattım ve emin adımlarla masaya ilerledim. Cihangir oturduğum yere oturmuştu ve pişkin bir suratla beni izliyordu. Masanın üstündeki çantamı sertçe elime aldım sırtıma taktım.
"Ben gidiyorum Duygu, acil işim çıktı." Duygu'nun tepki göstermesine fırsat vermeden masadan yüksek bir kahkaha yükseldi. Pislik.
"Kaçıyor musun yıldız?" Dişlerimi sıkarak yüzüme ona çevirdim ve tiksinerek yüzüne baktım. Diğer kızlar bu yüze baktığında iç çekerler, hayallerindeki beyaz atlı prensi bu karaktersizin yüzüne çevirirlerdi. Ancak ben ona baktığımda ilk kırgınlığımı, ilk korkumu görüyordum.
"Bana yıldız deme." dedim dişlerimin arasından tıslayarak. "Ebeni sikerim senin."
"Cık cık." Yüz ifadesi oldukça keyifli olduğunu gösteriyordu. Sandalyede geriye doğru yaslandı ve sırıtmaya başladı. "Hiç yakışıyor mu senin gibi güzel bir genç kıza?"
Cevap vermemeyi seçerek gidecekken bileğime yapışan parmakları sayesinde olduğum yerde durdum. Derin bir nefes aldım. Sakin ol İzem, sakin ol kızım. Ayağa kalkarak dudaklarını kulağımın yanına getirdi ve fısıldadı. "Sevgilim, beni bırakıp yeni nereye?"
"Ulan seni orospu çocuğu!" Dirseğimi dönerek burnuna geçirdiğimde hazırlıksız beklemesi vuruşumun oldukça etkili olmasını sağlamıştı. "İzem!" Duygu'nun çığlığıyla kafedeki herkes bize bakarken başını yavaşça kaldıran Cihangir gözlerimin içine baktı.
"Senin sevgilin falan değilim piç kurusu! Duydun mu?" diye bağırırken Cihangir'in iyice sinirlendiğini fark etmemek için aptal olmak gerekirdi. Göz bebekleri iyice küçülmüş, kahve gözleri siyaha çalmaya başlamıştı. Korkunç gözüküyordu.
"Sen..." diye tısladı ve kollarıma yapıştı. Yüzünü yüzüme iyice yaklaşırken nefesi dudaklarıma vurdu. Rahatsız olup geri çekilmeye çalışsam da elinin tekini enseme koyup engelledi ve aramızdaki mesafeyi milime indirdi. "Sen değişmişsin yıldız."
"İzem!" diye korkuyla haykıran Duygu'yla ilgilenemezken çevremizdeki insanlar ikimizi kavga eden çift sandıkları için müdahalede bulunmuyorlardı.
"Sen değişmişsin yıldız!" diye yüzüme doğru yeniden bağırdığında korkuyla gözlerimi kapattım. Bartu'nun ela gözleri zihnimin bir köşesinden bana el sallarken kolları arasında bulunduğum bedenden tiksindim.
Birden ensemdeki baskı yok oldu ve o kadifemsi sesi duydum. "Yıldız siksin seni."
Bartu, Cihangir'i tek yumruğuyla yere sererken birkaç masadan insanların ayaklandığını seçebildim. Sinirden boynundaki damarlar belirginleşmişti ve emindim ki bu sabrının son raddesiydi.
"Sana uzak duracaksın dedim!" diye bağırdı Bartu. Neden olduğuna emin olamadığım göz yaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülürken Anıl geldi ve nazikçe sarıldı.
"Şş tamam bebeğim, sakin ol." Saçımı okşayıp sakinleştirmeye çalışırken çevreden birkaç insan Bartu'yu tutmaya çalışıyordu. Güvenlik de olaya dahil olunca zar zor ayırdılar ve Bartu hızla yanıma geldi.
Dudağıma kısa ama etkili bir öpücük kondurup, kollarını sıkıca belime sardığında hıçkırıklarıma engel olamadım. "Çok korktum!" dedim istemsizce.
Bir şey demeyip başımın üstünü öptü ve güvenliklerle birlikte kenara geçti. Hararetli hararetli bir şeyler anlatırken Anıl gözleriyle beni süzüyordu. Sanırım iyi olup olmadığımı inceliyordu.
Tanrım!
Kenardan gelen ağlama sesiyle istemsizce kafamı çevirdiğimde Duygu'nun kıpkırmızı gözlerle beni izlediğini fark ettim. "Minnoşum?"
Yüksek sesle ağlayarak bana sarıldığında istemsizce güldüm ve durumumuza baktım. Benden daha çok ağlamıştı sanırım. En minnoş kanka işte.
"O çirkin maymun da kim? Ne..." dedi ve iç çekerek devam etti. "Ne oldu öyle?"
Tam ağzımı açıp sonra anlatacağımı söyleyeceğim sırada Anıl ellerini Duygu'nun omuzlarına koydu ve benden uzaklaştırıp kendine çevirdi. "Bak Duygu kardeş, olaylar biraz uzun. Sonra anlatırız sana. Sen iyiysen eve git."
"Evet..." diye mırıldandım. Ama Duygu'nun şişmiş gözleri ve kızarmış dudakları sayesinde Anıl'a döndüm. "Anıl sen bırakabilir misin Duygu'yu?"
"Ne? Ben giderim." diye boğuk bir sesle mırıldanan Duygu'yu görmezden gelip beklentili gözlerle Anıl'a baktım. Başıyla onayladı ve cevap verdi.
"Tamam ama bir şey olursa haber ver. İfade alıp bırakırlar olayı büyütmezler büyük ihtimalle." dedi ve ben de onaylayıp Bartu'nun yanına doğru ilerledim. Hâlâ güvenliklerle tartışıyordu.
"Abi, neden anlamıyorsunuz? Defalarca uyardım o veleti ben. Laftan anlamazsa böyle olur." diye sitem ediyordu. Beni fark etmesiyle baştan aşağı süzdü. Ah şu Bartu ve Anıl'ın hasar var mı yok mu süzüşleri...
Bir sorun olmadığına emin olunca geri konuştuğu adama yöneldi. "Ben o çocuktan şikayetçiyim, uğraşacağım o pezevenkle." dedi hırsla.
"Bak güzel kardeşim..." söze başlayan güvenlikçi sıkılmış bir ifadeyle Bartu'ya baktı. "Anlıyorum ben seni ama onu dövdüğün için sen ondan değil ancak o senden şikayetçi olur. Haklısın ama işte hukuken maalesef. Biz onun şikayetçi olmamasını sağlarız sen de kapat konuyu burada."
Bartu'nun reddedici bakışlarını gördüğümde olaya el atmaya karar verdim ve yanına iliştim. "Süper! Evet kapatalım konuyu, uzamadığı için de çok teşekkür ederiz."
Yanımdaki bedenin itiraz edeceğini duruşundan anlarken dönüp uyarıcı bir bakış attım ve geri adama dönüp mahçup bir şekilde gülümsedim. "İyi günler."
"Size de çocuklar, dikkat edin." dedi ve Bartu'nun omzunu sevecen bir tavırla sıkıp gitti. Derin bir iç çektim ve Bartu'ya döndüm.
"Bahanelerini bekliyorum sevgilim. Cihangir'i nerden tanıyorsun?"
—-
Oh Cihangir dayak yedi oh Lfkspflwğföeşfşieöfşe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
B.İ.P / Texting
Short Story-TAMAMLANDI- Bilinmeyen numara: Şeyy, Bilinmeyen numara: Beni bipler misin? Bartu: Ha? Bilinmeyen numara: Beni diyorum şu bip şeyinden yap. Bartu: Ana bacı düz gitmek gibi mi?