44. bölüm

867 85 14
                                    


kısa bir bölümle sizlerleyim bebekler iyi okumalar
Sizi seviyorum xxx

Bahardan;

Kantini nihayet bulduğumuzda birşeyler yiyip sınıfa gitmek için yürümeye başladık.

"sence ne zaman evleneceğiz?" Diye sordugumda bakışlarını bana çevirip gülümsedi "yarın"
Gozlerimi kocaman açıp dehsetle konuştum "NE? ama daha hazirlanmadik... benim okulum var. Çok anı bir karar olmadi mi sence? Tamam baban çok haklı onu da anlıyorum, ama en azindan 1-2 gün sonra olsaydı." dediğimde kaşlarını çattı "bir an önce evlenelim işte, hem sen benimle evlenmeye pek meraklı degilsin galiba?" tek kasını soru sorarcasina havaya kaldırıp ekledi "yanıldığımı söyle"

"Tabiki çok istiyorum, sadece..." birkaç saniye bekleyip derin bir nefes verdim "her neyse, karar alındıysa bize sorgulamak düşmez. Babanın karşısına bu nedenlerden dolayı çıkarsak bizi azarlayacaktır. Sonucta ortada olmayan bir bebek var."
Gülüp işaret parmağıyla burnuma dokundu "ha şunu bileydin"

"E gidelim artık yeterince oyalandim. Derse daha fazla geç kalamam" dediğimde başıyla beni onayladı.
Beraber sınıfın önüne geldik, yavuz kapıyı açmak için hareketlendiginde onu durdurdum.

Bana ne var dercesine bakarken konuştum "şuan girmesen daha iyi, içerde ders anlatıyordur hoca, bir dahakine sende girersin" güldüm "yani daha erken kalkıp geldiğimizde" birkaç saniye yüzümü inceledikten sonra pes edip dudaklarını birbirine bastırdı "pekala, şimdi gidiyorum. Akşam döneceğim" işaret parmağını yüzüme doğru salladı "seni eve bırakmayı teklif edenleri reddediyorsun, doğa bile olsa. unutma bir anlaşma yaptık" şirince gülümseyip başımı salladigimda eliyle saclarimi karıştırıp gülümsedi "beynini fazla kullanıp yakma" dedikten sonra göz kirptiginda aklıma fake hesabımdan onunla yazismalarimiz geldi.

Onunda hatırlatmak istediği büyük ihtimalle buydu.
Kızmış gibi yapıp kaşlarımı çattım "sen git yaşlılığına yan" kahkaha atıp başını salladı "bana mesaj atmayı unutma"
Başımla onu onaylandığımda birşey demesini beklemeden kapıyı çalıp içeriye girdim.
Bu sefer göbekli bir erkek hoca sınıfta ders anlatıyordu. Herkes dün olduğu gibi bana dikkat kesilince mahcup bir yüz ifadesiyle hocaya dogru yaklaştım.

"Geç kaldığım için üzgünüm" dediğimde hoca tek kasını havaya kaldırıp beni süzdü "speak english please" zorla gülüp bakışlarımı siniftakilerin üzerinde gezdirdim.
Hepsi bana endişeyle bakarken tekrar hocaya döndüm.
"hurry up" eliyle seri ol dermiş gibi hareket yaptığında ne demek istediğini anlamıştım.

Allah'tan beden dili biliyoruz.
Ilk okulda ingilizce öğretmenimiz geç kalanlar ingilizce olarak söyleyecek diye bir kural koymuştu ve bu kural sanırım şuan işime yarayacak.

Boğazımı temizleyip sırtımı diklestirdim "I am sorry for being late" diyip kendimden emin bir gulusle hocaya baktığımda
"What is your name?" Diye adımı sordu. Kısaca "bahar" dediğimde başını sallayıp eliyle sıraları gösterdi.
Sırama doğru ilerlerken hocanın bana takmamasi için dualar ediyordum.

Hoca boğazını temizleyip tekrar derse döndüğünde bende çoktan sırama yerleşmiştim.
Kafama gelen kağıt topla hemen etrafıma bakındım, ama herkes pür dikkat dersi dinliyordu.
Kağıdı masanın üzerinden alıp açtıktan sonra okumaya başladım.

Iğrenç bir el yazısıyla şöyle yazılmıştı: Hoca sana taktı.
Kaşlarımı çatıp tekrar sınıfa göz gezdirdigimde hocanın bana seslendiğini duydum.

"Come to board bahar"
Eh? Hay ben böyle işin. Yazıyı yazan kişi kimse kesinlikle haklıydı, daha yeni oturmuştum sıraya ya.
Yapmacik bir gülümsemeyle tahtaya doğru ilerleyip hocaya bakmaya başladım.
"Buyrun hocam? Lütfen türkçe söyleyin çünkü pek fazla ingilizcem yok" diye açıklama yaptığımda birkaç kişi gülmüştü.

Hoca gözlerini devirip elindeki kalemle tahtaya türkçe bir cümle yazmaya başladı.

'Bukalemunlar çok ağır hareket eden hayvanlardır.'

Yaktınız beni bukalemunlar!
Hocaya bakıp güldüm "hocam bu nedir? Umarım sadece bilgi falan veriyorsunuzdur." göbekli hocam göz devirip elindeki kalemi bana uzattı.
"Ingilizceye cevir bahar"

Kalemi elinden tereddütle alıp tahtaya baktım.
Ya bu nedir? Bukalemun ne alaka? Yada niye ben? Özel okulda hocalar öğrencilere neden takar?
Mecbur birşeyler karalamam gerekti, yoksa sözlüye falan sıfır verir hamit babaya mahcup olurum.

Evet şimdi bir bakalım. Önce en kolay kelimeleri çevirip cümleyi en son toparlarız.
ağırın anlamını bilmiyorum ama slow işimi görür bunu tahtanın bir köşesine yazalım.
Ya tek bildiğim bu benim, elimden birşey gelmez.
Pes edip aklıma gelen şeyi yazmaya başladım.

'Thispencilflour= slowwww...'
Eserime gururla baktıktan sonra kalemi şaşkınca tahtaya bakan hocaya uzattım.
Hoca kalemi eline aldığında ellerimi çırpıp sırama doğru ilerlerken herkes beni alkışlayıp tebrik etmeye başladı.
Elimi göğsüme koyup selam verdikten sonra sırama oturdum.

Hoca bana birşey demeyip dersi anlatmaya devam ettiğinde kafama gelen kağıt topu bu sefer etrafa bakmadan okumaya başladım.
Yine o igrenc yazıyla yazılmıştı.
'Aferin güzelim, hocayı hakladın. Artık seninle uğraşmayacaktır, ama daha herşey bitmedi. Umarım görünmez olabilir ve başın derde girmeden mezun olabilirsin.'

Bu ne demek şimdi? Kötü çocuklar uyarısı falan mı?
Kesinlikle görünmez olmam gerek, hamit babanın benim yüzümden mahcup olmasını istemem.

...

Baharla Gelen (YavBah)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin