İstanbul, 1998...
Evin giriş salonunda duran piyanonun önünde oturmuş, bugün çalacakları parça için gerekli ayarlamaları yapan kadına takıldı gözleri. Yeni kestirdiği her halinden belli olan, bal rengi kısacık saçları bembeyaz teni ve uzun kirpiklerinin arasından ışıl ışıl parlayan kehribar rengi gözlerini hiç ayırmadan tuşlara dokunuşunu izlemeye koyuldu.
Henüz beş yaşındaydı fakat minik kızın müzik konusunda doğuştan bir yeteneğe sahip oluşunu ailesi fark etmiş ve hiç vakit kaybetmeden aile dostları olan İlknur Hanım'dan minik kızlarına ders vermesini rica etmişler, İlknur Hanım da dostlarını kırmayarak onların teklifini kabul etmişti.
"Hadi bakalım Gül, bugün çalışacağımız şarkı için hazır mısın?"
"Evet hazırım." dedi oturduğu yerden usulca kıpırdanarak kalkıp piyanonun önünde duran minik tabureye otururken.
"Şimdi ellerini önce piyano için uygun pozisyona ayarlayalım, şöyle biraz parmaklarını bük bakalım miniğim. Sonra da bir tanesini seçip dokunarak ilk notamızı tuşlayalım."
Gül minicik parmaklarıyla tuşlara dokunmaya başladığında, her dokunuşta etrafa yayılan seslere şaşırmış o çocuk gözlerinin kocaman açılmasına sebep olmuştu.
"Çok güzel!" diye haykırıyordu parmaklarıyla dokunduğu tuşlardan süzülen notaların sesini her duyduğunda.
"Evet, harikasın. Ne kadar da çabuk öğreniyorsun sen böyle?"
"Piyanoyu çok sevdim ben öğretmenim... Peki, keman da çalacak mıyız bugün?"
"Keman için bir iki yıl daha beklememiz lazım küçük hanım, ama eminim zamanı geldiğinde sen onu da kusursuz çalacaksın. Şimdi derse birazcık ara verelim mi?"
"Olur, susamıştım zaten."
"O zaman koş bakalım mutfağa, ben de yarınki programımı bir gözden geçireyim."
Beş dakika kadar sonra Gül önde, annesi Piraye Hanım da arkasından onu takip ederek müzik odasının kapısından içeriye narin adımlarla süzülmüşlerdi. Minik kız doğruca piyanoya doğru koşarken, annesi ise İlknur Hanım ile kısa bir sohbete koyulmuştu.
"Nasıl gidiyor dersiniz diye bir bakayım dedim."
"Maaşallah Gül çok yetenekli bir çocuk Piraye, her şeyi çabucak kavrayacak kadar da zeki."
"Böyle düşünmene çok sevindim İlknur... Ama biliyorsun Gül henüz beş yaşında. Okul çağına geldiğinde müzikle eğitimini belli bir düzene sokmamız gerekecek. İlerisi için nasıl bir yol izlemeliyiz bilemiyorum."
"Kaygılanmak için henüz çok erken Piraye, seni çok iyi anlıyorum. Fakat Gül çok akıllı bir kız, eminim zamanı geldiğinde müzik ve eğitimi arasında müthiş bir denge sağlayacaktır."
***
2004...
Bu konuşmanın yapıldığı günün üzerinden tam altı yıl geçmişti. Bu süre zarfında Gül hem okuluna devam etmiş hem de müzikten hiç kopmamış hatta aklında Fransa'ya gidip konservatuar eğitimi alma fikirler dolaşmaya başlaması da bu döneme denk geliyordu.
Bu yıl çok iyi bir puanla Saint Benoit'e kabul edilmişti Gül. Okula kaydı çoktan yapılmış, tailin bitip yeni okuluna kavuşmak için gün sayıyordu. Tam da istediği, hayal ettiği gibi...
Eğitimini Fransızca olarak görmeyi daha sonra da üniversite için Paris'e yerleşip Sornbonne'da konservatuar okumayı kafasına koymuştu bir kere. Ailesi bu fikre pek sıcak bakmasa da artık Gül'ün kendi kararlarını kendisinin verebileceği bir yaşta olduğu gerçeğini de göz ardı edemeyeceklerinin farkındaydılar. Aynı zamanda onun geleceği için en iyisini dileyip, kararlarına saygı duymakla ona daha çok destek olacakları fikrini kabullenmişlerdi.
***
2011, Paris...
Sonunda hayallerine ilk adımı bu yıl itibariyle atmıştı Gül. Ağustos ayının son günlerinde ailesiyle birlikte buraya gelip dört yıl boyunca kalacağı evi tutmuş, okula kaydını yaptırmış geriye bir tek tıpkı İlknur Hanım'a söz verdiği gibi buradaki eğitim hayatı boyunca başarılı bir öğrenci olup, bu başarısını sadece eğitim hayatında değil, ileride kariyer sahibi olduğunda da sürdürmeye devam edecekti.
***
İlk yılı olmasına rağmen okuluna, yeni ortamına, arkadaşlarına artık alışmıştı Gül. Üstelik çok da yabancılık çektiği söylenemezdi. Az çok aşinaydı böyle ortamlara Saint Benoit'ten. Daha okulun ilk günlerinde Tilda ile tanışmış onunla iyi bir arakadaşlık kurmuştu.
Öyle böyle değil sonraları bu arkadaşlık farklı şehirlerde de olsa bir ömür boyu sürecek ve yıllar içinde hayat onlara güzel sürprizler sunacaktı.
Onlar önce mesleklerini ellerine alacak daha sonra aşkı tadacaklardı. Hatta ilk aşklarını ilk kez birbirlerine anlatacaklar o büyülü duyguları birbirleriyle hiç bir detayı atlamadan paylaşacaklar sonunda ilk aşklarıyla bir ömür boyu sürecek evlilikler yapacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLLER VE DUDAKLAR~TAMAMLANDI✔
RomanceTam her şeyin bittiğine kendini inandırmışken, karşısına çıkan bir çift yeşil gözle hayatı kökünden değişecek olan bir adam... Yıllardır ona karşı duyduğu aşkı kalbinde sessizce büyüten, sadece kendi içinde yaşamayı seçen bir genç kız... Ani bir ö...