Fırından çıkarttığı elmalı kurabiye dolu tepsiyi tezgaha kaldırırken, kurabiylerden yükselen elma ve tarçın kokusunu içine çekti. Karnını tutarak tezgahın arkasına geçerek kahve makinasının düğmesine bastı ve mis gibi filtre kahvenin yavaş yavaş, süzülerek cam hazneye dolmasını izlerken kasıklarındaki baskı canını yakıp onu zorlasa da aldırmıyordu genç kadın. Tepsideki kurabiyeleri birazcık soluklandıktan sonra tezgahta duran küçük süzgeç yardımıyla pudra şekeri eleyerek süsledi.
Küçüklüğünden beri bu kar yağmış görüntüyü çok severdi. Kahve makinasının yanındaki askıdan büyük bir fincan seçip az önce yaptığı kahveden doldurarak keyifle yudumlarken diğer yandan elmalı kurabiyelerden bir tanesi dişlerinin arasına alıp büyük bir iştahla ısırıp o müthiş tadın tüm ağzına yayılmasına izin verdi.
"Yine mis gibi kokular geliyor mutfaktan." diye söylenerek uykudan yeni kalkmış, merdivenlerden inen ve gittikçe mutfağa doğru yaklaşan Savaş'ın sesini duymasıyla bir an kasıklarının acısını unutup, kahvenin ve Savaş'ın üzerinde bıraktı etkiye odakladı kendini. Dudaklarına yayılan eşsiz gülümsemesiyle kendisine doğru gelişini izleyip beline sarılmasıyla boynuna ulaşıp bir öpücük bıraktı. Çünkü artık karnı önden sarılmalarına izin vermediğinden onlar da böyle bir çözüm bulmuşlardı sarılmak için birbirlerine.
Savaş artık ezberlemişti karısının sabah rutinini, her sabah illa ki kendisinden önce kalkarak kahvaltıyı hazırlayıp çayı demler hatta kahve makinasını bile doldurup hazırda tutardı. Yine gelenek değişmemişti. Kocaman olan karnına, hareketlerinin zorlaşmasına aldırmadan hâlâ kendini yormasına dayanamıyordu. Üstelik bebeklerinin doğumuna on günden az kalmıştı hatta saatler bile olabilirdi. Son kontrollerinde artık bir sonraki hastaneye gidişleri doğum için gitmeleri kuvvetle muhtemeldi.
"Günaydın sevgilim."
"Sana da günaydın da bir tanem, son günlerinde bari yormasaydın kendini." dedi Gül'ün az önce tezgaha yerleştirdiği kocaman bir servis tabağı dolu elmalı kurabiyeyi işaret ederek.
"Yorulmadım ki biraz kafam dağılsın diye yaptım hem biliyorsun kızımız daha şimdiden bu kurabiyeleri çok seviyor."
Keyifli bir kahkaha atarak "Şimdiden bir elma canavarı olacak o belli, tıpkı annesi gibi." deyince Gül'ün kızaran yanaklarından o an daha fazla üstüne gitmemesi gerektiğini anladı ki zaten Gül'ün söyledikleri Savaş'ın düşüncelerini doğruluyordu.
"Hadi üstünü değiş gel, sofra birazdan hazır olur. Ben de çayları koyayım." diyerek onu giyinmesi için yatak odasına gönderirken Savaş kendisiyle ilgili endişelerini dile getirmeye devam ediyor bir yandan da mutfaktan çıkıp merdivenlere doğru ilerliyordu.
"Çok yoruyorsun kendini, yine bir sürü şey hazırlamışsın kraliçem, hem kilo aldım diye sızlanıyorsun hem de bir orduya yetecek kadar yemek yapıyorsun."
"Savaş! Bak kızmaya başlıyorum, hem kilo konusuna gelince önce beni bir güzel kandırıyorsun sen her halinle güzelsin diye sonra da sonuç ortada işte." Savaş'ın derinden derinden söylediklerine olduğu yerden karşılık vermeden duramıyordu fakat bir yandan da onun bu endişeli baba halleri onu daha da bir çekici hale getiriyordu gözünde.
Savaş da merdiven aralığından son olarak "Tamam tamam güzelim benim kızma ben şimdi jet hızıyla giyinip geliyorum." diyerek giyinmek için yatak odasının kapısını kapattı. Üzerini değişmesi sadece birkaç dakika sürmüştü dediği gibi. Her işinde hızlı olduğu gibi giyinmesi de hızlıydı haliyle çünkü hayatıı boyunca bekletmeyı sevememişti. Bu yüzden çok dakikti ve gideceği yere mutlaka zamanında giderdi. Özellikle de söz konusu canından çok sevdiği karısıysa, akan sular dururdu. Ona her bakışında, yapayalnız hayatına güneş gibi doğuşu ve ona bugüne kadar yaşattığı tüm güzellikler adına duyduğu minnet duygusu gözlerinden okunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLLER VE DUDAKLAR~TAMAMLANDI✔
RomanceTam her şeyin bittiğine kendini inandırmışken, karşısına çıkan bir çift yeşil gözle hayatı kökünden değişecek olan bir adam... Yıllardır ona karşı duyduğu aşkı kalbinde sessizce büyüten, sadece kendi içinde yaşamayı seçen bir genç kız... Ani bir ö...