36.Bölüm

126 11 0
                                    

Merhaba, nasılsınız bakalım? Yeni bölümü bekleyenler var mı? Yorum kutusuna fikirlerini yazarlarsa çok mutlu olurum. Hadi yorumlara gelin biraz konuşalım, kaynaşalım. Yazdıklarımı nasıl buluyorsunuz merak ediyorum.

***

Bu hayatta bugüne kadar tüm olmaz dedikleri olmuş, gerçekleşmeyeceğine emin olduğu şeyler gerçekleşmiş ve bu mucizelere zamanla mucizeler eklenmişti. Önce annesinin acı kaybıyla sarsılmıştı; bugüne kadar güvendiği o koca dağ yıkılarak her şey tepetaklak olmuştu fakat tam herşeyden vazgeçtiği, her şeyin bittiğini zannettiği bir noktada hayatının aşkı çıkmıştı karşısına; annesinden geriye kalan bir mektupla kesişti yolları aniden hayatının kadınıyla. Tek tutkusu olan müzik bu defa yetmemişti onun yaralarını sarmaya, yaralı ruhunu iyileştirememişti notalar. Ama Gül... Gül bambaşkaydı. Bir peri kızı gibi süzülmüştü yüreğine, kalbinde kuruyan gülün toprağına can suyu misali bir yol bulup akmıştı. Şimdilerde dilinde tek bir cümle vardı; 'İyi ki çıktın karşıma.' Bu cümle çok şey ifade ediyordu onun için, ömrünün geri kalanında yaşadığı ve yaşayacağı tüm güzel günlerde onunla olmak istiyordu. Gül ona yalnızlığında yoldaş olmuş, kötü günleri birlikte aşmışlardı. Güzel kadını hem gönlünün sultanı hem de evinin kraliçesi olmuş ona bir de kendisi kadar güzel kızını dünyaya getirmiş annesinin adıyla onları bir araya getiren bu mucizeyi böyle yaşatmak istemişti.

İri badem gözlerini aralayıp sol tarafına döndüğünde güzeller güzeli karısını yanında bulamasa da nerede olduğuyla ilgili ilk aklına gelen fikirle ayaklanıp yatağın ucunda duran hırkasını giyerek yatak odasından çıktı. Gül doğduğundan bu yana çok uslu bir bebek olan minik kızı İlknur'un yanında olmalıydı.

Genç kadın gün içinde sadece bebeği ile ilgileniyor İlknur uyuduğu zamanlarda ve Savaş okuldan döndükten sonra vaktini karı koca olarak geçireceği kısa sayılacak zamanın akışına bırakıyordu. Gül henüz bebeği küçük olduğu için ders saatlerini çok yoğun olmayacak şekilde ayarlamış ki zaten henüz derslerin tam anlamıyla başlamamış olması işini kolaylaştırmıştı. Ev işlerinde ise İlknur Hanım'ın hastalığından bu yana evlerinde olan Neslihan Hanım'ın yanı sıra diğer aile büyükleri de yardımcı oluyordu.

Hemen kendi odalarının yanındaki aralık olan odanın kapısından içeriye doğru başını uzatır uzatmaz gördüğü manzarayla büyülenmişti genç adam. Kollarını kavuşturup başını pervaza yaslayarak şu an tüm annelerin yaşamak istediği o harika şeyi yaşıyordu Gül ve minik İlknur. Minik bebek minicik dudaklarıyla iştahlı iştahlı emiyordu annesinin göğsünü, Gül ise minik kızının yumuşacık saçlarını okşayarak ona ninni söylüyordu. Savaş bu sahneyi her izleyişinde hiç bıkmadan sayısız kez şükrediyordu hayatında yaşanan bu güzelliklere. Küçük kızı annesiyle arasında olan bu kutsal bağ dışında babasının göğsünde uyumayı da şimdiden çok seviyordu ki böyle zamanlarda Gül de onları iç çekerek izliyor ve böyle özel anları da fotoğraflayarak bir çmür saklamak üzere İlknur için oluşturduğu albüme özenle yerleştiriyordu. Hayatının en güzel iki varlığıydı onlar. Tıpkı kendi babasının olduğu gibi Savaş da harika bir baba modeliydi gözünde. Sevdiği adamdan bir can yetiştireceğini her düşündüğünde heyecandan içi içine sığmıyordu genç kadın.

"Acıkmış mı benim gül perim?"

Aniden duyduğu sesle ürperse de çabuk toparlandı Gül. "Evet babası çok acıkmış kızımız. Sen ne zamandır buradasın? Biz geldiğini hiç anlamamışız."

"Özellikle belli etmedim çünkü bu anınızı izlemeyi çok seviyorum. Gözlerimi alamıyorum güzelliğinizden."

"Savaş..." diye mırıldandı utanarak, yanakları al al oldu genç kadının. Bazı şeyler hâlâ utandırıyordu Gül'ü, bu durum da Savaş'ın hoşuna gidiyordu. "Söyleme böyle şeyler, utandırıyorsun beni."

GÜLLER VE DUDAKLAR~TAMAMLANDI✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin