Keyifli okumalar...
__________
Hemen yan tarafında duran komodinin üzerindeki telefonuna uzandı ve ekranını açtı. Saat yediyi gösteriyordu. Belli ki bugün yine İstanbul en sıcak günlerinden birini yaşayacaktı ki günün bu saatinde bile bu kadar sıcak olması bunu gösteriyordu. Odalarının penceresinen içeri dolan güneş, daha fazla uyumasına izin vermiyordu. Sol tarafına şöyle bir bakıp mışıl mışıl uyuyan Savaş'ı görmesiyle tekrar yatağa uzanıp onu izlemeyi yeğledi. Öyle güzel uyuyordu ki kocası... Masum bir çocuk gibiydi. Keşke kendisi de uyuyabilseydi böyle ama kahretsin ki o kendini bildi bileli uykusuzdu; sabahları sürekli en erken o uyanırdı. Buna bir de hamilelik faktörü eklenince uyku düzeni iyice bozulmuştu. Bir de doğuma sadece günler kalmış olması bu durumu tetikliyordu. Güzel olduğu kadar zordu son günleri bu sürecin. Sadece günler sonra ilk bebeğini kucağına alacaktı genç kadın. Bu mucizevi varlığın, sevdiği adamın bir parçası olması, kendisine bu süreçle ilgili tüm sıkıntılarını unutturuyordu. Birkaç dakika hiç gözünü kırpmadan yanında uyuyan kocasını seyretti Gül. Sonra da yataktan dikkatlice kalkarak, sıcağın etkisiyle terlemiş olduğunu fark etmesiyle kendini kötü hissettiği için duşa girip kendini ılık suyun rahatlatan akışına bıraktı. Ilık su başınndan aşağıya döküldükçe gevşediğini hissediyordu. Çok geçmeden ornozuyla odaya geri döndüğünde Savaş uyanmak üzereydi. Yanındaki yastığa dokunup Gül'ün saçlarını ararken soğuk saten kumaşın hissi birden yattığı yerden telaşla kalkmasına neden oldu.
"Gül!"
"Sevgilim, buradayım."
"Bir tanem seni yanımda bulamayınca öyle çok korktum ki."
"Sevgilim erkenden uyanınca, seni de uyandırmamak için duş falan aldım, biraz oyalandım."
"Bir tanem beni bekleseydin birlikte alırdık. Ayağın falan kayar bir yerin incinir diye çok korkuyorum."
"O kadar güzel uyuyordun ki kıyamadım, hem hamilelikten midir nedir, normalden fazla terliyorum ve bu çok kötü hissettiriyor," Dolgunlaşan kalçasına elini koydu. Bir de çok kilo aldım. Korkarım doğuma yüz kilo falan gideceğim. Allah'ım ben dün gece o kadar kurabiyeyi neden yedim ki?"
"Kendini kötü hissedecek bir sebep yok ki ortada, sevgilim. Tamamen senin kuruntun bunlar."
"Kuruntu mu? Ne kuruntusu, Savaş? Resmen acı gerçekler."
"Sen kendini benim gözümden bir görebilsen, Gül. Öyle güzelsin ki," dedi elini onun karnının üzerinde gezdirken. "Özellikle de burada taşıdığın mucizemiz nasıl güzelliğine güzellik katıyor bir bilsen? Öyle korkuyorum ki sana bir şey olacak diye, bütün endişem bu yüzden benim. Senin için, sizin için..."
Tam konuşmak için dudaklarını aralamışken genç kadının dudakları onun dudakları tarafından esir alındı ve ağzından tek kelime dahi çıkmasına izin verilmedi. Yudum yudum içti genç adam taptığı gül goncalarını. Hamilelik nedeniyle daha da bir dolgunlaşmış olmaları hoşuna gidiyordu. Aslında genç kadının istediği de buydu. Güzel karısı naz yapıyordu kendince. Onun da yöntemi buydu. Biliyordu ki sevdiği adam bıkmadan usanmadan onun gönlünü hoş etmeyi, bir sözüyle aklının başından nasıl alacağını iyi bilirdi. İşte bu kadar kolaydı onu sakinleştirip, rahatlatmak... Savaş bunu çok iyi yapıyordu. Çok güzel seviyordu adam. Gül'ün bu haliyle bile bitmeyen tutkusuyla ona her dokunuşuında nasıl yakıcı bir etki bıraktığını hissetmek kendisini memnun ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLLER VE DUDAKLAR~TAMAMLANDI✔
RomanceTam her şeyin bittiğine kendini inandırmışken, karşısına çıkan bir çift yeşil gözle hayatı kökünden değişecek olan bir adam... Yıllardır ona karşı duyduğu aşkı kalbinde sessizce büyüten, sadece kendi içinde yaşamayı seçen bir genç kız... Ani bir ö...